Günümüzün meşhur sofilerinden ve en çok saptıranlarından Cübbeli Ahmet Hoca, Nakşibend Hz.lerini anma gecesinde toplamış müritlerini dua ettirirken şunları anlatıyor:
Nakşibendi Hz.leri vefatında tam defnedilirken, şeyh Abdül Vahap Hz.leri, zamanın büyüklerindendir. Zamanın büyüklerinden ve keşif ehli olan bu zat hazır bulundu. Tam defnedilirken kabri şerifin kıble duvarında açıldı. Zaten hadisi şerifler, sahih de vardır, cennet makamı cennetler gösterilir. Buhari hadisinde var. (Cübbeli, cümlelerini nasıl söylerse öyle yazıyorum) Keşfettirildi ve Şahı Nakşibendi Hz.leri cenneti temaşa ederken, daha üstüne yeni topraklar dökülüyorken iki tane Huri geldi, kemali edeple Efendi Hz.leri, “Ekremül Ekremin bizi yarattığından beri seni beklemekteyiz. Şimdi sen ahirete teşrif ettin, şu anda biz senin emrine amadeyiz” dediler. Şahı Nakşibendi Hz.leri onlara dedi ki, “Biliyorum amma, benim Allah ile anlaşmam var. Rabbim ile sözleşmem var, bana Cemalini göstermedikçe, çünkü cennete girenler görebilecek. Bana Cemalini göstermedikçe ve bana intisap edenleri elimle mahşerde cennete yerleştirip şefaat etmedikçe hiçbir cennet nimetinden istifade etmeyeceğim. Ve bu zat bunu keşfetti. Bu keşif sahih olarak bütün kitaplarda zikredilmektedir.
Evet, bu anlatılanlar kelimesi-kelimesine Cübbeli Ahmet’e aittir. Şimdi kısa bir tahlil yapalım. Asırlarca evvel ölmüş Nakşibendi Hz.lerinin defin halini anlatıyor. Orada hazır bulunan, adı Abdülvahhap olan bir kişiye mezarın manevi hali keşfoluyor ve gördüklerini anlatıyor. Nakşibendi ölür ölmez kabir kapısından direk cennete giriyor ve kendisi için hazırlanmış iki huri ile karşılaşıyor. Cübbelinin cennetten tek beklediği iki den az olmayan dişi olduğu için geçmiş şeyhinin de öyle beklenti de olacağını sanıyor. Ama Nakşibendi’nin meğer önceden Allah ile yaptığı bir sözleşme varmış ve bastıra-bastıra Nakşibendi Hz.leri Allah’ü Teâlâ’ya bu sözleşmeyi kabul ettirmiş. O sözleşmeye göre Nakşibendi Hz.leri cennetteki koltuğuna oturacak ve Yüce Allah’a şöyle bir kendini bana göster bakim diyecek. Yüce Allah’ı istediği gibi temaşa ettikten sonra, “Şu cennetlerin kapılarını arkalarına kadar aç ki benim kıyamete kadar ki müritlerimin hepsini istediğim saraylara köşklere yerleştireyim, ondan sonra benim için ayırdığı şu iki Huri ile beraber olayım” diyecek.
İnsaf et Cübbeli Efendi, seni dinleyenler gülmüyor ama bu anlattıklarına kediler bile güler. Böyle bir yalanı uydurarak, hem merhum Nakşibendi Hz.lerine, hem sahih hadis te böyle diyerek Peygamber Efendimize ve Allah ile sözleşme yaptı diyerek Yüce Mevla’ya iftira ediyorsun. Bu sözler sana altından kalkamayacağın veballer, günahlar yükler, bu sözlere kısa zamanda tövbe et derim.
Ahkaf suresi 9. Ayette Yüce Allah şöyle buyuruyor: “De ki: (Ya Muhammed) Ben (Allah’ın) elçilerinin ilki değilim ve (onlar gibi) ben de, bana ve size ne olacağını bilemem, sadece bana vahyolunana uyarım. Çünkü ben sadece açık bir uyarıcıyım.” Yani, Yüce Mevla, “ (Ey Muhammed) sen ve senden evvel ki peygamberler Ahirette ne ile karşılaşacağını bilemezsiniz” diyor.
Yine bir hadisi şerifte, Zengin bir ailenin tek çocuğu olan bir sahabi Müslüman olarak tek başına Medine ye hicret ediyor. Fakat iyi bir iş tutamayan genç sahabe yokluk içinde bir de hastalığa yakalanıyor ve vefat ediyor. Peygamberle beraber yanında buluna diğer sahabeler, “Ahirette cennetin köşkleri senin için hazır, ey genç güle-güle git” diyorlar. Peygamber Efendimiz, “Öyle demeyin, onun da bizim de ne ile karşılaşacağımızı bilemeyiz” buyuruyor.
Yukarıda anlatılan sapıklıkların yanlışlıklarını göstermek için yüzlerce Kur’an-ı kerim ayeti yazabilirim. Ancak bu tasavvufla sapıtanlar yanlışlarına delil olarak uydurdukları sözde hadisleri gösterdikleri için onlara sahih hadislerle cevap vermek daha uygun olacak. İşte bir örnek daha: Peygamber Efendimiz, yakınlarından halasına, Amcası Abbas’a, hatta kızı Fatıma’ya buyurur ki, “Nefsinizi Allah’tan satın alın, çünkü sizi bende kurtaramam.” Peygamber, halasını, amcasını, hatta kızını kurtaramazken bir şeyhin kendinden sonra kıyamete kadar tarikatına intisap etmiş bütün müritlerine şefaat edip cennete sokacağını iddia etmesi ve bunun için Allah ile sözleşme yapması tam bir dalalet sözleridir.
Bu konuda son söz yine Yüce Mevla’nındır. De ki: “Şefaat (Yetkisi) yalnız Allah’a aittir. Gökler ve yer üzerinde ki otorite (Yalnız) O’nundur ve sonunda yalnız O’na döndürüleceksiniz.” (Zümer 44)