pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Ömer Emir DOĞAN
Köşe Yazarı
Ömer Emir DOĞAN
 

GİDEMEYENLERİN ŞEHRİ SİVAS

GİDEMEYENLERİN ŞEHRİ SİVAS Eğer bu şehir, gerçekten şehir olarak kalmak istiyorsa her alanda büyümesi elzemdir. Bu büyüme için yapılması gereken çok şey var. Bunlardan biri evvela; Kızılırmak şehrin ortasında kalacak şekilde bir imara gidilmesidir. Türkiye’nin,  toprak bakımından en büyük ikinci ili olan Sivas’ımızda “bitişik nizam” uygulamasına son verilmesi bir başlangıçtır. Konutların çevresinde ağaç yok, çiçek-böcek yok, park yeri yok, bahçe yok ama üç yüz bine, dört yüz bine daire çok. Ve işin garibi alan da çok. İnsanlar bu kadar parayı nereden alıyor, nereden kazanıyorlar acaba merak ediyorum.   İnsanımızın memur olmak için çekmediği çile kalmadığı memleketimizde, memurun kazancı bellidir. Bu kazanç ile bir ömür bir apartman dairesi almak için çalışmak gerekiyor. Aslında gerekmiyor. Fakat gerekli çalışmalar yapılmadığı için, rantçılık alıp başını gittiği için, ticaretle uğraşanlar kısa yoldan zengin olmak istedikleri için, bir lira olması gereken mal ve hizmet, on liraya satılıyor. Çünkü; kanaat insanların kalbinde yer etmiyor artık. Herkes daha iyi giyinmek, daha kaliteli şeyler yemek, daha çok gezmek, daha çok, daha çok çok kazanmak peşinde. Çoğu insan nakit biriktirme derdinde. Oysa ne kadar nakitimiz olursa olsun; bir dakikalık vakit bile alamayacağız.   Bu şehirde ortalama bir evin ederi yüzbin liradır. Ederi yüzbin lira olan şehirde, yaşanılası konutlar dört yüz bin liraya satılıyorsa, bir ev sahibi olma ümidi olmayan insanlar, elbette bu ümidi taşıdıkları illere taşınacaklardır. Sonrada nüfusumuz azalıyor, elbette azalır. İnsanımız İstanbul’u doldurduktan sonra şimdi de daha başka illere yoğun olarak göçmeye başladılar. Şu sıralar en revaçta olan şehir Antalya. Son günlerde bir çok tanıdığımız çoluğunu çocuğunu alıp bu şehre taşındılar. İnsanımız; Antalya’da İzmir’de, İslambul’da, Mersin’de, Kayseri’de, daha ucuz konut bulursa, daha çok iş bulursa hiç düşünmden karnını doyurabileceği, ev-bark sahibi olabileceği bu şehirlere gider. Her 10 insanımızın dokuzu gitmiş, sadece 1’i kalmış. Onlarda gidemedikleri için kalmışlar. Yani gidemeyenlerin şehriyiz.   Bugünlerde epey ev baktık bir yakınımız için. Konut sektöründe şehrimizde büyük bir soygun var. Mahalle arasındaki dairelere bile 150 bin ile 250 bin lira arasında fiyat çekiyorlar. Alanya’da daire 90 bin, Anamur’da 80 bin. Bu daireler hem de denize nazır… Sivas’ta  400 bine daire var. Ne desem bilemiyorum yani. Hal böyle olunca, bu şehirden kaçan kaçana, göçen göçene… Şimdi bu şehrin her geçen gün, neden küçüldüğünü daha iyi anlıyorum. Bir çalışanın bir ömür da kazanamayacağı parayı, sadece bir daireden kazanmak isteyen, hep bana hep bana diyen bir ticaret erbabımız var.   Kendisiyle telefonda görüştüğüm tanınmış bir inşaat firması sahibine; Sivas’ta konut fiyatları, neden Akdeniz Bölgesi’ndekinin üç katı-beş katı dediğimde “orada öyle, burada böyle.” diyor. Yani; ne yapalım biz bu fiyatları istiyoruz, siz de bu fiyatları verip alıyorsunuz, demek istiyor herhalde. Evini daha ucuz satan mütaahhitler, bu evleri çamurdan mı yapıyor acaba. Demir yerine başka bir malzeme mi kullanıyor, beton yerine toprak mı dolduruyor!...Hem, Sivas’ta birkaç firma dışında çoğu inşaatlarda birinci sınıf malzeme kullanılmadığını,  birinci sınıf işçilik yapılmadığını da, inşaatta işçiik yapmış herkes bilir.   Çevremize baktığımızda, sanat ve estetik açısından, en azından bu kavramlarla anılacak binalar görmemekteyiz. Belediyemize çok iş düşüyor. Eğer belediyemiz Şehr’i Sıvas’ı; işçisiyle, memuruyla, esnafıyla herkesin kazandığı bir şehir galine getiremezse, bu şehir herkesin sıkça dillendirdiği “valisi olan köy” olmaya koşar adım yaklaşır.     Belediyemiz; mahalle aralarındaki eski binaların yerine, çok katlı yeni binalar yapılmasına ruhsat vermemelidir. Ancak eski irtifayı geçmeyecek yeni bina yapımlarına müsaade edilmeli, halk kentsel dönüşüme, toplu konuta yönlendirilmelidir. Çok katlı binalar, aralarında her yönden 25 metre boşluklar bırakılarak inşa edilmelidir. Halka ucuz arsa tahsisi yapılmalı, yeni merkezler oluşturulmalı, yeni semtler, mahalleler kurulmalıdır. Her binanın birinci katının dükkân olarak ayrılması yasaklanmalıdır. Bu yerler düşük fiyatla, ihtiyaç sahiplarine konut olarak satılmalıdır. Yeni yapılacak binalarda kapalı va açık otopark yeri zorunlu olmalıdır. İnsanların toprakla irtibatını koparmayacak uygulamalara binaların bahçelerinde yer verilmelidir. Şehir içerisindeki atelye tipi iş yapan esnafın sanayiye taşınması, oto kiralama işi yapan dükkânların da dükkân önündaki onlarca araçlarıyla birlikte galericiler sitesine taşınması gibi uygulamalar yapılarak, kentleşmemiz güçlendirilmelidir.   Kent Sosyolojisi derslerinden hatırımda kaldığı kadarıyla, içerisinden ırmakların geçtiği, civarında göllerin denizlerin olduğu şehirlerde yaşayan insanlar dingin olurmuş. Sanat ile edebiyat ile bilim ile meşgul olurlarmış. Bir şehirde, şehirli olmak bilinci, kent kültürü kırk yılda oluşuyor. Eğer böyle devam ederse, Sivas, şehir kültürünü de kaybedecek. Benim gibi köy kökenli insanlarımız, göç yoluyla Sivas’a geliyor. Bu şehirde onyıl- yirmi yıl kalıyor, sonra da yukarıda belirttiğim nedenlerin de etkisiyle, tam şehirliliği, medineliliği benimsemişken daha büyük bir şehre taşınıyor. Böylece şehrimizin kültürü, yeni kuşaklara aktarılmamış oluyor. İşçisiyle, memuruyla, esnafıyla herkesin kazandığı bir şehir olmak temennisiyle bitirelim…   YAYINLANAN YAZILARDAN KÖŞE YAZARLARI SORUMLUDUR...   
Ekleme Tarihi: 06 Eylül 2014 - Cumartesi

GİDEMEYENLERİN ŞEHRİ SİVAS

GİDEMEYENLERİN ŞEHRİ SİVAS

Eğer bu şehir, gerçekten şehir olarak kalmak istiyorsa her alanda büyümesi elzemdir. Bu büyüme için yapılması gereken çok şey var. Bunlardan biri evvela; Kızılırmak şehrin ortasında kalacak şekilde bir imara gidilmesidir. Türkiye’nin,  toprak bakımından en büyük ikinci ili olan Sivas’ımızda “bitişik nizam” uygulamasına son verilmesi bir başlangıçtır. Konutların çevresinde ağaç yok, çiçek-böcek yok, park yeri yok, bahçe yok ama üç yüz bine, dört yüz bine daire çok. Ve işin garibi alan da çok. İnsanlar bu kadar parayı nereden alıyor, nereden kazanıyorlar acaba merak ediyorum.

 

İnsanımızın memur olmak için çekmediği çile kalmadığı memleketimizde, memurun kazancı bellidir. Bu kazanç ile bir ömür bir apartman dairesi almak için çalışmak gerekiyor. Aslında gerekmiyor. Fakat gerekli çalışmalar yapılmadığı için, rantçılık alıp başını gittiği için, ticaretle uğraşanlar kısa yoldan zengin olmak istedikleri için, bir lira olması gereken mal ve hizmet, on liraya satılıyor. Çünkü; kanaat insanların kalbinde yer etmiyor artık. Herkes daha iyi giyinmek, daha kaliteli şeyler yemek, daha çok gezmek, daha çok, daha çok çok kazanmak peşinde. Çoğu insan nakit biriktirme derdinde. Oysa ne kadar nakitimiz olursa olsun; bir dakikalık vakit bile alamayacağız.

 

Bu şehirde ortalama bir evin ederi yüzbin liradır. Ederi yüzbin lira olan şehirde, yaşanılası konutlar dört yüz bin liraya satılıyorsa, bir ev sahibi olma ümidi olmayan insanlar, elbette bu ümidi taşıdıkları illere taşınacaklardır. Sonrada nüfusumuz azalıyor, elbette azalır. İnsanımız İstanbul’u doldurduktan sonra şimdi de daha başka illere yoğun olarak göçmeye başladılar. Şu sıralar en revaçta olan şehir Antalya. Son günlerde bir çok tanıdığımız çoluğunu çocuğunu alıp bu şehre taşındılar. İnsanımız; Antalya’da İzmir’de, İslambul’da, Mersin’de, Kayseri’de, daha ucuz konut bulursa, daha çok iş bulursa hiç düşünmden karnını doyurabileceği, ev-bark sahibi olabileceği bu şehirlere gider. Her 10 insanımızın dokuzu gitmiş, sadece 1’i kalmış. Onlarda gidemedikleri için kalmışlar. Yani gidemeyenlerin şehriyiz.

 

Bugünlerde epey ev baktık bir yakınımız için. Konut sektöründe şehrimizde büyük bir soygun var. Mahalle arasındaki dairelere bile 150 bin ile 250 bin lira arasında fiyat çekiyorlar. Alanya’da daire 90 bin, Anamur’da 80 bin. Bu daireler hem de denize nazır… Sivas’ta  400 bine daire var. Ne desem bilemiyorum yani. Hal böyle olunca, bu şehirden kaçan kaçana, göçen göçene… Şimdi bu şehrin her geçen gün, neden küçüldüğünü daha iyi anlıyorum. Bir çalışanın bir ömür da kazanamayacağı parayı, sadece bir daireden kazanmak isteyen, hep bana hep bana diyen bir ticaret erbabımız var.

 

Kendisiyle telefonda görüştüğüm tanınmış bir inşaat firması sahibine; Sivas’ta konut fiyatları, neden Akdeniz Bölgesi’ndekinin üç katı-beş katı dediğimde “orada öyle, burada böyle.” diyor. Yani; ne yapalım biz bu fiyatları istiyoruz, siz de bu fiyatları verip alıyorsunuz, demek istiyor herhalde. Evini daha ucuz satan mütaahhitler, bu evleri çamurdan mı yapıyor acaba. Demir yerine başka bir malzeme mi kullanıyor, beton yerine toprak mı dolduruyor!...Hem, Sivas’ta birkaç firma dışında çoğu inşaatlarda birinci sınıf malzeme kullanılmadığını,  birinci sınıf işçilik yapılmadığını da, inşaatta işçiik yapmış herkes bilir.

 

Çevremize baktığımızda, sanat ve estetik açısından, en azından bu kavramlarla anılacak binalar görmemekteyiz. Belediyemize çok iş düşüyor. Eğer belediyemiz Şehr’i Sıvas’ı; işçisiyle, memuruyla, esnafıyla herkesin kazandığı bir şehir galine getiremezse, bu şehir herkesin sıkça dillendirdiği “valisi olan köy” olmaya koşar adım yaklaşır.

 

 

Belediyemiz; mahalle aralarındaki eski binaların yerine, çok katlı yeni binalar yapılmasına ruhsat vermemelidir. Ancak eski irtifayı geçmeyecek yeni bina yapımlarına müsaade edilmeli, halk kentsel dönüşüme, toplu konuta yönlendirilmelidir. Çok katlı binalar, aralarında her yönden 25 metre boşluklar bırakılarak inşa edilmelidir. Halka ucuz arsa tahsisi yapılmalı, yeni merkezler oluşturulmalı, yeni semtler, mahalleler kurulmalıdır. Her binanın birinci katının dükkân olarak ayrılması yasaklanmalıdır. Bu yerler düşük fiyatla, ihtiyaç sahiplarine konut olarak satılmalıdır. Yeni yapılacak binalarda kapalı va açık otopark yeri zorunlu olmalıdır. İnsanların toprakla irtibatını koparmayacak uygulamalara binaların bahçelerinde yer verilmelidir. Şehir içerisindeki atelye tipi iş yapan esnafın sanayiye taşınması, oto kiralama işi yapan dükkânların da dükkân önündaki onlarca araçlarıyla birlikte galericiler sitesine taşınması gibi uygulamalar yapılarak, kentleşmemiz güçlendirilmelidir.

 

Kent Sosyolojisi derslerinden hatırımda kaldığı kadarıyla, içerisinden ırmakların geçtiği, civarında göllerin denizlerin olduğu şehirlerde yaşayan insanlar dingin olurmuş. Sanat ile edebiyat ile bilim ile meşgul olurlarmış. Bir şehirde, şehirli olmak bilinci, kent kültürü kırk yılda oluşuyor. Eğer böyle devam ederse, Sivas, şehir kültürünü de kaybedecek. Benim gibi köy kökenli insanlarımız, göç yoluyla Sivas’a geliyor. Bu şehirde onyıl- yirmi yıl kalıyor, sonra da yukarıda belirttiğim nedenlerin de etkisiyle, tam şehirliliği, medineliliği benimsemişken daha büyük bir şehre taşınıyor. Böylece şehrimizin kültürü, yeni kuşaklara aktarılmamış oluyor.

İşçisiyle, memuruyla, esnafıyla herkesin kazandığı bir şehir olmak temennisiyle bitirelim…

 

YAYINLANAN YAZILARDAN KÖŞE YAZARLARI SORUMLUDUR...

  

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.