4 DUVAR 4 TEKER UĞRUNA
Biraz düşününce; insanlarımızın heder olan hayatlarına acımamak elde değil. Bırakın işsizini, amelesini, iyi-kötü bir işi olan memurun, esnafın, karı-koca birlikte çalışan öğretmen bir çiftin hayatı bile; maalesef 4 DUVAR ve 4 TEKER UĞRUNA heba oluyor.
Fiyatlar öyle ayarlanmış, öyle bir düzen kurulmuş ki, bu temel ihtiyaçların temini için faizci bankası ve sözüm ona faizsiz finans kurumu el ele vermiş, insanımın hayatının yirmi yılını ipotek ediyorlar. Bugüne kadar bir defa bile kredi kartım olmasa da çevremde uzun yıllara yayılan konut ve araç kredileri alan ve böylece yaşamlarının on yıllarını borçlu olarak idame ettirmek zorunda kalan çalışanlar var.
Eğer gündem bu kadar yoğun olmasa, memleketimiz içeride ve dışarıda kuşatılmaya çalışılıyor olmasa ve daha büyük dertlere gark olmasak, sadece bu gerekçeyle bile büyük çapta sosyal sorunlar yaşanabilirdi.
Anadolu´nun tam kalbinde yer alan Sivas gibi bir şehirde çok rahat olarak; belli bir geliri olanlar, 500 metrekare bir arsa içerisinde, 2 katlı, bahçeli müstakil bir hanede daha İNSANÎ ve de İSLAMİ bir hayat sürdürebilirlerdi. Lâkin bırakın böyle bir mesken sahibi olmayı, binaların zemin ve giriş katlarındaki konutlar bile yüz elli bin lirayı aştı. Hal böyle olunca bir ev sahibi olma ümitleri olmayanlar başka şehirlere göçüyorlar. Uzun zamandır yazdığımız gibi; her on insanımız dokuzu gitmiş. Geriye; “gidemeyenlerin şehri” kalmış.
Ülkenin her yanında inşaat lobisi, servetlerine servet katma derdindeyken yukarıda ifade etmeye çalıştığımız gerçekleşeceğe benzemiyor. Çünkü toprak hâlâ zenginlik kaynağı. Aldığınız daire için ödediğiniz fiyatın içerisinde üçte bir oranında arsa payı-toprak bedeli var. Artık arsa ya da toprak, zenginlik kaynağı olmaktan çıkarılmalıdır. Arsa ya da mülk sahibi, örneğin 3´ten fazla konut sahibi olamayacağını bilmeli böylece sermayesini arsaya değil; üretime kanalize etmelidir. Hem böylece konut fiyatlarındaki en az yüzde otuzluk artış payı olmayacak ve konut fiyatları yüzde otuz düşecektir. Aksi halde memlekette üretim yapacak sanayici de kalmayacak. Herkes müteahhit oldu. Fabrikatörlükten müteahhitliğe hızlı bir geçiş yaşamaya başladık.
Benim insanımı fiyatı görece daha düşük olan bodrum katlara, zemin katlara layık görenlere de yazıklar olsun. İyi meskenlerde yaşamak sadece toprak sahiplerinin, müteahhitlerin hakkı mıdır yani?. Onlar 11 aylık mı?. 2012 den beri gazete, ulusal ve yerel sitelerde sıklıkla işlediğim konulardan biri de erişilebilir olmayan konut sorunudur. Yanlış anlaşılmasını da istemem. Bizim iyi-kötü bir hanemiz var ve buradan aldığımız kiranın üzerine bir meblağ daha koyarak görece daha iyi bir evde oturulabiliyoruz. Lâkin insanımızın derdi hepimizin derdi.
Yazımızın üçüncü paragrafında ülkemizin kuşatılmaya çalışıldığından bahsettik. Bugüne kadar taşeron örgütler aracılığıyla bize harp ilan edenler bu örgütlere yenilerini eklemezler ise artık bizlere doğrudan saldıracaklardır. Aslında en güvenli yerimiz ülkemizin güney doğusu olmalıydı. Çünkü orada, sözüm onlara, iki Müslüman devlet Irak ve Suriye vardı. Kuzeyde Karadeniz, Rusya ve babaları Rusya olan devletler var. Herhangi bir savaş durumunda, kolay kolay Rusya´yı karşılarına alamazlar. Batıda Ege Denizi gibi uluslararası sular ve Yunanistan, Bulgaristan gibi açık düşmanlarımız var. Güneyde uçak gemilerinden rahatlıkla saldırabilecekleri Akdeniz, Kıbrıs Rum kesimi ve İngiliz üssü. Deaş ve Pyd oyunlarıyla Güneydoğumuz da böylece kuşatılmış oldu. Hem de ne silahlarla. Yani artık taşeron örgütlerle saldırma devri bitiyor. Açık savaşa ve ölmeye-öldürmeye kimler hazır bilmiyorum.
Halimiz pür melalimiz böyle iken, sen ölmeye hazır mısın arsa devşirme, konut dikme derdinde olan sözüm ona iş adamı? Ya sen bir bağışladığını yüz olarak çıkarma derdindeki rantçı? Atanmış, seçilmiş, REİS RANTÇISI PARTİCİ... Reis "adam gibi ölelim" diyeli çok oldu. Bahçeli de dedi. Ama doğruya SEN ÖLMEYECEKSİN." Bir sen akıllısın zaten. Sen önümüze ne sunarsan, biz onu yemeliyiz. Eleştiri ne haddimize...
Dedik ya kuşatılıyoruz. Hem içeriden hem dışarıdan.
Hâsılı; neyse...
Es-selam.