KUTLU DOĞUMDAN SÎRET HAFTASINA
2017 Nisan ayının ortasından Mayıs sonuna kadar, o kadar gündem yoğunluğunda bir de Kutlu Doğum Haftası tartışmalarına şahit olduk. Çeşitli basın-yayın kuruluşlarında bu günün FETÖ icadı bir gün olduğu şeklinde haberlerin çıkması ve “sosyal şeytan” aracılığıyla hızlıca yayılmasıyla, mevzuya balıklama daldık.
Milâdî takvime göre her yıl 14-20 Nisan tarihleri arasında kutlanan Kutlu Doğum Haftası, 28 yıldır hayırlı hizmetlere vesile oluyor. Ancak bu haftanın 27 Nisan 1941 de doğduğu belirtilen FETÖ liderinin doğum gününe denk getirildiği iddiasıyla Kutlu Doğum Haftası'nın kaldırılması dillendirilmeye başlandı.
1989 yılından beri kutlanan haftanın isminin “doğum günü” çağrıştırması nedeniyle; “Peygamberimiz hiç kendi doğum gününü kutlamış mı, şeklinde haklı sorularla başlayan bu hafta karşıtlığı, sonunda bu hafta kaldırılsın görüşleriyle ile neticelendi.
“Son günlerde Hz. Peygamber'in ve İslam'ın doğru anlaşılmasından rahatsız olan kimi çevreler ile onların dümen suyuna giren aklı kıt kimseler esas niyetlerini gizleyerek FETÖ üzerinden hedeflerine ulaşmak istemiş, dedikodular üretmiş, toplumun bir kesimini ikna etmiş ve bu tarz belaltı bir vuruşla amaçlarını gerçekleştirmeye yönelmişlerdir.
Bu haftayı 14-20 Nisan tarihleri arasında kutlamaktaki asıl amaç; Mevlid Kandili'ni camilerden konferans salonlarına taşımak, Peygamber'i anmadan anlamaya geçmek ve Kur'ân merkezli peygamber tasavvurunun inşasında merhale kat etmektir...
Kaldı ki geleneği din ile karıştırıp meseleyi bid'at olarak değerlendirmek koyu bir cehaletin apaçık göstergesidir.
Şunu tekrar ifade edelim ki, "bu dinî bir konu değil bir gelenektir." Değiştirilmesi teklif edilen şey "değişmesi imkânsız dinî bir nas" değil, "modern çağa uygun geliştirilen güzel bir kutlama modelidir." Dolayısıyla bu güzel "geleneği/ kültürü/ folklorü" istismar ederek toplumu kutuplaştırmak, tefrikayı derinleştirmek, Diyanet düşmanlığı yapmak, devletin en önemli kurumunu halkın gözünden düşürmeye çalışmak ve bu vesileyle "cemaatine/ tarikatına/ hizbine/ takımına" adam devşirmeye kalkışmak doğru değildir.”(1)
Bu haftanın belli bir haftaya sabitlenmesinin en önemli nedeni; öğrencilerin ve öğretmenlerin rahatlıkla bu programlara katılabilmeleri ve bu programları daha verimli bir şekilde organize edebilmeleridir. Yine bu haftayı kutlamak ve Hz. Muhammed'i yakından tanımak amacıyla öğrenciler arasında düzenlenen şiir ve kompozisyon yarışmaları büyük ilgi görmekte, öğrenciler duygularını kâğıtlara dökmektedirler… Okulların tatil olduğu Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarına rastlayan ve tam dokuz yıl sürecek olan kutlamalar sönük geçecek, programlara katılacak öğrenci ve öğretmen bulunamayacak, bu aylarda yapılan etkinliklerden beklenen neticeler asla elde edilemeyecek ve emekler boşa gidecektir.
Aynı şekilde her yıl Kutlu Doğum Haftası'nın teması farklı olduğu için özellikle ilahiyatçı akademisyenler o konuya yoğunlaşmakta, sempozyum ve panellerde sunacakları tebliğ ve konferans metinleri için gece gündüz demeden emek sarf etmektedirler.
Geçimlerini tarım ve hayvancılıkla sağlayan insanlar da yılın bu aylarında çalıştıkları için bağ, bahçe ve tarlalarına gitmeleri, oralarda çalışmaları ve yorgun olmaları nedeniyle Kutlu Doğum Haftası programlarına katılamayacaklardır.
Mevlid Kandili Eylül ve Ekim aylarına denk geldiğinde ise okullar eğitim ve öğretime yeni başladığı için gereken hazırlık tam olarak yapılamayacak ve katılımlar istenen oranda gerçekleştirilemeyecektir. Kasım ve Aralık ayları ise hem kış ayları hem de sınav haftaları olduğu için öğrenci ve öğretmenler imtihanlara odaklanacakları/ hazırlanacakları için Kutlu Doğum Haftası'na gereken ilgi gösterilemeyecektir.
Ocak ve Şubat ayları hem kış ayları hem de okulların yarıyıl tatiline girmesi, nedeniyle Kutlu Doğum Haftası için uygun zaman dilimi olamayacaktır.
Mayıs ayının da sınavlarla geçmesi nedeniyle milyonlarca öğretmen ve öğrencinin Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine katılması epey zorlaşacaktır.
Görüldüğü üzere mevsim olarak en uygun zaman dilimi Mart veya Nisan aylarıdır.
Sonuç olarak, hem kamerî hem de milâdî takvime göre yılda iki defa Kutlu Doğum Haftası kutlanmalıdır. Bu hafta vesilesiyle kamerî takvime göre "camilerde", milâdî takvime göre ise "stadyumlarda, spor salonlarında, kongre merkezlerinde veya konferans salonlarında" Hz. Muhammed anlatılmalı ve onun örnek kişiliği gençlere tanıtılmalıdır…(2)
Kutlu Doğumdan, doğum günü kutlamayı hiçbir zaman anlamadım. Böyle bir saçmalığa elbette taraf değilim. Benim derdim bu hafta vesilesiyle de olsa; efendimizin çocuklara anlatılması, öğretilmesidir. Başka da bir derdim yoktur. Bu programlara, Peygamber Efendimizin razı olmayacağı tarz ve giyinişlerdekilerin katılmamasının da daha doğru olacağı, bu ortamların hazırlanmasında özellikle dikkat edilmesinin çok önemli olduğunu da belirteyim. Bu hafta vesilesiyle pasta kesen aymaz dangasafiklere söylenecek de çoktur elbet…
Bir endişemiz de; bu hafta düzenlenen programlar kaldırıldığında, çocuklarımızı daha mı İslami daha mı dindar yetirtirmiş olacağız acaba. Bugüne kadar yapılagelen kutlu doğum programlarının ne gibi zararları olmuştur ki? Bugün içerde olan FETÖ mensubu bir gazetecinin sözüne istinaden, Okullarda Peygamber Efendimizin adının anıldığı, dinden-diyanetten bahsedilen, iyi bir hazırlıkla en etkili şekilde manevi duygu atmosferinin oluşturulduğu, salavat ’ı şerife ve tekbirlerle minik yüreklerin coştuğu, tek belirli gün ve hafta kutlamasını az kaldı kaldırtıyorduk. Üstelik Diyanet İşleri Başkanımız ve Cumhurbaşkanımızın açıklamalarına rağmen…
Bu meyanda, DİB Sayın Mehmet Görmez’in; "80 yıl bu topraklarda biz Mevlid Kandilini sadece üç beş hafızın nağmelerinden ibaret bir birkaç mevlid okuyarak geçiştirmedik mi? O zaman neredeydiniz?" sorusu da anlamlıdır. Görmez Kutlu Doğum Haftası'yla ilgili tartışmalara ilişkin, 'Tam da biz 100 bin personelimizle, 100 ilahiyat fakültesiyle, 15 Temmuz'da bu ülkeye yönelen işgal, ihanet, darbe teşebbüsünden sonra toplumsal güvenimizi örmeye çalışırken Diyanet'in, devleti ve milletiyle 28 yıl ortaya koyduğu tüm hayırlı çalışmaların o menhus yapıya mal edilmesi beni kahretmiştir.” Şeklindeki açıklamaları olayın vahametini göstermektedir.
Kutlu Doğum Haftasının FETÖ yapılanmasıyla ilişkilendirilmesinin kabul edilebilir olmadığını kaydeden Başkan Görmez, “Biz tam da bu menhus yapının bu topluma verdiği zararı tamir ederken, bu menhus yapı bir yerlere sızarak, 28 yıllık devletle ve milletle yaptığımız bu güzelliği başkasının eliyle kendisine mâl etmek gibi bir kötülüğü yapmaya başladı. Gırtlağa kadar bid’at ve hurafeye batmış düşünceler tarafından Kutlu Doğum Haftasının bir bid’at ve hurafe olduğunun söylenmesi de çok daha üzücü olandır” diyor.
Türkiye’de herkes bilsin ki ilim cehalete tabi olmaz. Cehalet ilme tabi olmak zorundadır. Yanlış düşünceler hikmete uymak zorundadır. Hikmet yanlış ideolojilerin peşinden gitmez. Mümkün değildir bu. Türkiye’nin dini istikrarı ve dini bilginin sıhhati bu ülkenin bir güvenlik meselesidir. Nasıl ki bu yok olunca Suriye yok oldu, Irak yok oldu, Yemen, Libya parçalandı. Allah korusun dini istikrar bu ülke için, yeryüzünün bütün mazlumlarına umut olan bu ülke için hayati önemlidir.(3)
“Kutlu Doğum Haftası, Diyanet ve İlahiyat Fakültesi hocalarının istişareleriyle, Hz. Peygamberin örnek yaşantısını genç kuşaklara aktarmanın bir yolu olarak ortaya çıkmıştır… 1989’dan bu yana Kutlu Doğum Haftalarında gerçekleştirilen akademik toplantılardan büyük bir külliyat oluştu. İslam dünyasına ve bütün insanlığa takdim edebileceğimiz 30 ciltlik bir eser ortaya çıktı.
İşin ehli olarak, Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in: “Mevlit Kandilimizi en güzel şekilde idrak ederiz ancak Resulü Ekrem’in mesajını toplumun bütün kesimlerine taşımak için bu haftayı da idrak etmeye devam ederiz…” “Kutlu Doğum Haftasının FETÖ ile ilişkilendirilmesi, 15 Temmuz gecesinde salalarıyla o ihaneti ve darbeyi bastıran bütün Diyanet camiasına atılabilecek en kötü iftiradır…” “Bu haftanın FETÖ tarafından icat edildiğini iddia etmek bir akıl ve idrak tutulmasıdır…” sözleri ile benim açımdan tartışma bitmiştir ve de artık bu tartışmalar bitirilmelidir diye düşünüyorum.
“Şu anda hapishanede olan eski gazete köşe yazarlarından bir tanesinin yazdığı yalan-yanlış bir yazıya dayanarak Diyanet’e, Diyanet İşleri Başkanı’na, bütün Diyanet İşleri Başkanlarımıza bu haftayı başlatan Diyanet İşleri Başkanı’na sormadan, bunların hiçbirisiyle konuşmadan, sadece bir köşe yazarının yalan-yanlış bir beyanına dayanarak bu haftanın FETÖ tarafından icat edildiğini, daha da vahimi, o ihaneti bu topluma yapan insanın doğum gününü kutlamak için bunu kullandıklarını, Diyanet’i de bu yönde emellerine alet ettiklerini iddia etmeyi, sadece bir akıl tutulmasıyla, bir idrak tutulmasıyla izah edebilirim. Bunu kabul etmek asla mümkün değildir.”
“Kutlu Doğum Haftasını, Allah’ın emrettiği, vaktini belirlediği ibadetlere benzeterek Miladi’ye göre belirleyin demek bilgi eksikliğidir…” Bazı kardeşlerimiz de şöyle soruyorlar, ‘Ramazan ayını da miladi takvime göre sabitleyelim o zaman’ diye. Bu maalesef bir cehalettir. Ramazan ayı Allah’ın emrettiği bir ibadettir. Vaktini Allah belirlemiştir. Namaz vakitlerinin vaktini Cenabı Hak belirlemiştir. Mevlit Kandili ise Resulü Ekrem’in vefatından 3 asır sonra Müslümanların başlattığı güzel bir çığır, güzel bir gelenektir. Dolayısıyla bunu bayramla, Cuma’yla, Ramazan’la, benzetmek bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor. Çünkü bu taabbudi, dini bir gece değil, bir hafta değil. Bu, Resulü Ekrem’in bu çağa, bu insanlığa getirdiği rahmet mesajlarını toplumun her kesimine ulaştırmak için yapılan ilmi bir faaliyet, ilmi etkinliktir. Bunu siz Nisan ayında da yaparsanız, Mayıs ayında da yaparsanız, Haziran’da da yaparsınız. Sabitlenmesinin sebebi, toplumun bütün kesimlerine ulaşmaktır.”
“Resulü Ekrem’in hayatını anlatmayı, çocuklara siyer okutmayı hiç kimse bid’at olarak adlandıramaz… Her kim güzel bir çığır açarsa, kıyamet sabahına kadar o çığırdan yürüyen herkesin sevabından da o çığırı başlatanlar nasibi alacaktır…”(4)
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez: "Kutlu Doğum Haftası, O'nun (Hz. Muhammed) sünneti, sireti, yüksek ahlakı ve evrensel mesajının ilmi etkinliklerle anlatıldığı bir Siret Haftası'na dönüştürülerek, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da 14-20 Nisan tarihleri arasında icrasına devam edilmelidir." dedi.
Görmez, " Bu hafta, asırlardır 12 Rebiulevvel'de idrak edilen Mevlit Kandili'nin bir alternatifi değil Hz. Peygamberin sireti, sünneti ve evrensel mesajını anlamak ve hayata geçirmek gayesiyle uygulamaya konulmuş ilmi ve kültürel faaliyetler bütünüdür." ifadelerini kullandı.
Mehmet Görmez, "Hurafelerden, ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemlerden ve her türlü istismardan uzak durulmalıdır. Zor bir süreçten geçtiğimiz, şu günlerde medya kuruluşlarımız, halkımızın kafasını karıştıracak, onların dini duyarlılıklarına gölge düşürecek gereksiz tartışmalara ve polemiklere meydan vermemelidir." Diye özet olarak aktardığımız görüşleriyle bu haftanın artık “Siret Haftası” olarak kutlanmaya devam edeceğini de açıklamış oldu.(5) Bu arada “siret” kavramının çok farklı tanımları yapılsa da; “Bir kimsenin içi, hâli, hareketi, ahlâkı. İnsanın tutmuş olduğu mânevi yol.(6)” Şeklindeki tanımlanmanın daha uygun olduğunu düşünüyorum.
KAYNAKÇA:
(3)haber7.com. “Görmezden Kutlu Doğum Tartışmalarına Son Nokta”, başlıklı haber.
(5)haberler.com. “Kutlu Doğum Haftasının İsmi Siret Haftası Oldu” başlıklı haber.