“FETÖKOPAT” ENDİŞELEREndişelerim var(dı). Darbenin püskürtüleceğine ilk andan itibaren inancım tam olmakla birlikte, 16 Temmuz Cumartesi akşamından itibaren bazı endişelerim vardı:Darbe karşıtı olan milletimizin yiğit insanını bastırmak için, kimyasal silah dâhil, ülkemizdeki meydanlardan birine saldırmak suretiyle kitlesel bir katliam yapılması çılgınlığı. Nitekim TSK’nın envanterinde olmayan, halon gazının uçaklara yüklenmesi emrinin verilmesinin ortaya çıkması, bu kitlesel katliama yeltenildiğini de gösterdi. Ağır kimyasallardan oluşan halon gazının, yakıcı ve boğucu özelliği ile kısa sürede ölüme yol açtığı ifade ediliyor. Gezicileri, darbe karşıtı olan vatanperver halkımızın karşısına “darbe destekçisi halk maskesi” altında, Mısır örneğinde olduğu gibi çıkararak, saldırılar ve cinayetler ile iç savaş çıkarmak. Bu ihtimal ülkücüler başta olmak üzere diğer siyasi parti, stk ve siyasi grupların hükümete destekleri ile darbe karşıtlarının oranının yüzde doksan- doksan beşlere çıkmasıyla zayıfladı. Türkiyeden askeri ve ekonomik olarak çok daha güçlü bir devletin, necip Türk Milletinin başına bela edilmesi. Bu girişime belki de, darbeden çok daha önce Rus Uçağının düşürülmesi suretiyle girişilmiş olabilir. Kısa zamanda bu iddialar teyit edilebilir. Hatta, “namlusunu millete çevirmiş askere selam durmam” diyen Sivaslı yiğit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü-öldürülmesiyle ilgili yeni gelişmeler de ortaya çıkabilir. Yakın zamanda kapatılan dava yeniden açılabilir. Yazar Muhammed Enis’in ifade ettiği gibi; sitesinin adı, Yunan Mitolojisindeki tanrılardan birinin adı herkül olan, kendisini yarı “tanrı” gören Fetö ve “FETÖRİSTLER’in bu işin arkasında Tayyip Erdoğan var” şeklindeki iftiraları açıklığa kavuşabilir. Çünkü bu kazayı araştıran askerlerin darbeci olarak gözaltına alındığı basına yansıdı. Vatanımıza dış müdahale gerektirecek bahaneler uydurarak ya da bu minvalde bahaneler oluşturarak, bazı devlet veya devletler grubu ile savaşa sürüklemek. Bu kaygım hala devam ediyor. Ne deyim, bizler ölümü tek olarak bilen, vademiz yettiğinde ölümün bizi nerede olursa olsun gelip bulacağına iman etmiş insanlarız.  Darbeci dangasafik FETÖKOPAT grup, Ergenekon ve türevi soruşturmalarla kendilerinden önceki darbecileri alaşağı ederek bu mevkileri kendileri doldurmuşlardı. Aman bu 15 Temmuz “Yurtta Sulh” Cuntacılarından boşalan alanları da başka gladio tipi örgütlenmeler ya da pentagon doldurmasın. Uhud Savaşı’nda, Müslümanların Okçular Tepesi diye adlandırılan mevkiyi terk etmesi ile Efendimize çok benzeyen İslâm ordusunun sancaktarı Mus’ab b. Umeyr (radıyallahu anh)'ı şehid eden İbn Kamîe’nın bir kayanın üzerine çıkıp: Muhammed’i öldürdüm, Muhammed öldü! diye bağırması üzerine; Enes b. Nadr (radıyallahu anh), Hz. Ömer’e dönüp:  O öldükten sonra yaşamanın ne anlamı var? Haydi! Onun uğruna şehid olduğu dava yolunda biz de savaşalım, haydi, biz de şehid olalım, demişti. Biz de diyoruz ki: vatanımız öldürüldükten sonra, insanımız öldürüldükten sonra, askerimiz-polisimiz öldürüldükten sonra, reisimiz-başkomutanımız öldürüldükten sonra, dinimiz-diyanetimiz katledildikten sonra biz niye yaşayalım. Yaşayıp da gün mü göreceğiz…Dünyanın jandarması olanların bu işin dışında olmasına ihtimal vermeyerek: Kahrolsun Amerika, kahrolsun İsrail diyorum.Akif’in “TÜKÜRÜN” adlı şiirinden bir bölüm ile bitirelim:…Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!  Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!  Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark'ın, tükürün!  Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!  Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!  Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!  Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne!  Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!  Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:  Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün! …