MÜSLÜMAN(!) AMA PUTiNCİ...
Bir süredir hem zihnimizi hem ülke gündemini Rusya meşgul ediyor. Aslında Rusya’dan ziyade Putin. Putin, zaten Rusya demektir diyorsanız, buna da eyvallah derim. Önce Putin hakkında birkaç bilgi aktararak başlayalım.
Gürcü basının iddiasına göre; Rusya Devlet Başkanı Putin, annesinin öldüğünü söylese de annesi yaşıyor. 87 yaşındaki Verа Putina, Putin’in annesi ve Gürcistan'ın Metehi köyünde yaşıyor. Gürcü basını DNA testi ile de bu haberin doğrulandığını iddia etti. Vera Putina şöyle demiş: “Putin'in babası Platon Privalov evliydi аmа benimle dе ilişkisi оldu. Putin, doğduktan iki yıl sonra başkasıyla evlendim. Putin'i dе 10 yaşında Rusya'dаki dedesine bırаktım”. “Vеra Putina'nın anlattıklarını araştıran 2 gazeteci esrarengiz şekilde infaz edildi. Köyde hiç kimse bu konuyu konuşamıyor, konuşanlar ortadan kayboluyor. Taksiciler bile korkudan köye yolcu götürmüyor.”(Bkz: mustilife.com)
Vladimir Putin 7 Ekim 1952 yılında St. Petersburg kentinde dünyaya gelmiştir. Öğrencilik yıllarında oldukça başarılı olan Putin Üniversiteyi Leningrad Devlet Üniversitesinde Hukuk Bölümünde okumuş olup 1975 yılında mezun olmuştur. Mezun olduktan sonra hemen KGB de çalışmaya başlamış olup hatta bir süre Almanya da görev yapmıştır.
Putin, 1996 yılına kadar St. Petersburg yönetiminde çeşitli kademelerdeki görevlerinin ardından, 1996'da Kremlin Sarayı Mülkiyet İdaresi Başkan Yardımcılığı'na atandı ve bu görevini, 1997 yılına kadar sürdürdü. 1997 ve 1998'de Devlet Başkanlığı İdaresi Başkanı ile Devlet Başkanlığı Denetim İdaresi Başkanı olarak yaptı.
Putin, 1998-1999 yıllarında, Rusya İç İstihbarat Servisi FSB'nin başkanlığını yaparken, aynı zamanda, yeni Rusya'nın politbürosu olarak da adlandırılan Rusya Güvenlik Konseyi'nin sekreterliği görevini de yürüttü.
Putin, 9-16 Ağustos 1999 tarihleri arasında başbakan yardımcısı ve başbakan vekilliği, 16 Ağustos'tan itibaren de başbakan olarak görev yapmaya başladı. Devlet Başkanı Boris Yeltsin'in 31 Aralık 1999'da istifa etmesinin ardından, Anayasa gereği, üç ay içerisinde devlet başkanlığı seçimi yapılıncaya kadar bu görevi vekaleten üstlendi. Putin, yapılan başkanlık seçimlerinde %50'nin üzerinde oy toplayarak, birinci turda devlet başkanı seçildi. 7 Mayıs 2008'de görev süresi dolarak yerini yeni devlet başkanı Dimitri Medvedev'e bıraktı ve Rusya'nın başbakanı oldu.4 Mart 2012'de 3. kez % 63.6 oyla Rusya Federasyonu'na devlet başkanı seçildi.(Bkz: haberlerim.com.tr) Putin kısaca bu işte…
Putin bu da biz neyiz? Ya da bu memlekette “biz” diye bir şey kaldı mı? Rus uçağının düşürülmesi sonrası yaşananlar malumunuz. İki dakika delikanlı olamayan sözüm ona bazı insanlarımız, Putin’den korktukları kadar hâşâ ALLAH’tan korkmaz bir tavır içerisindeler. Mavi Marmara olayında olduğu gibi; şimdi de Urus korkusundan mı, taraftarlığından mı, hayranlığından mı, hainliğinden mi, cahilliğinden mi bilinmez; ekranlara çıkartılan bazı enteller, sanki Nataşaların gece kulaklarına fısıldadıklarını gündüz Türk Halkına pazarlamaya çalışıyorlar. Onursuzca, ödlekçe, gevşekçe bir tavır ile. Her şeyi, Comte’un bile sonradan pişman olduğu pozitivist bakış açısıyla anlıyor ve anlatıyorlar.
Jirinovski, Islambul'a atom bombası atalım, 9 milyon kişi öldürelim derken, zulüm 1453 te başladı diyen, kendilerini tanımlamakta güçlük çektiğim yerli gavurlar güruhu hâlâ Uruslardan özür üstüne özür diliyorlar.
Bugünlerde, mecbur kalmazsak asla istemem ama eğer bir savaşa gireceksek öncelikle içimizdeki urus ve urum tohumlarını bir şeye benzetmemiz gerekir. Taraflarını belli eden bu aymazlar Rus cephesinde yer almak üzere, şehit kanıyla sulanmış vatan toprağımızı terk etmeliler. Böyle olaylar aynı zamanda, bazı kriptoların kabak çiçeği açılmasına, kendilerini aşikar etmelerine de neden oluyor. Tıpkı adı ISLÂM devleti olanların, kâfirin tarafında yer alıp Müslümanların mağlubiyeti için dua etmeleri gibi. Son günlerin İran’ı İslâm devleti değil; faşist Fars devletidir... En büyük uğraşısı mezhep taassubu, işi gücü de Müslüman katletmektir.
Kardeşlerimiz Bayır-Bucak Türkmenleri şanlı bir direniş içerisindeler. Sadece kafire karşı değil. Aralarında yukarıda zikrettiğimiz, adında “İslam ve Müslüman” kelimesi ve nitelemesi eksik olmayan devlet ve örgütlere de karşı. Bunların zulmünden kaçan mülteciler Afganistan, Irak, İran, Özbekistan, Suriye... gibi ülkelerden gelerek, ilimize kadar ülkemizin birçok şehrini doldurdular. Bütün bu zulümlere rağmen suçlu yine bizmişiz. Defalarca Haçlı Seferleri düzenleyenlerin torunları, Berat Demirci Hoca'nın da yazdığı gibi, hiç bir zaman Hilal Seferleri düzenlemeyen Müslümanların torunlarını nasıl da katil ve barbar ilan ediyorlar tüm dünyaya... Beylik bir söz olacak ama MÜSLÜMANIN MÜSLÜMANDAN BAŞKA DOSTU YOKTUR.
Bu anlama gelen ayet'i kerimeler ve hadis'i şerifler vardır. Ayet ve hadis ile sabit mevzularda "bana göre" ile başlayan yorumlar yapmadan hemen şunu da ifade edelim ki; "Türk" dediğiniz de batıda "Müslüman" demektir zaten. Tıpkı bizim hiç ayrım yapmadan gayri müslimlere “gavur” dememiz gibi.
Yaşanan her hadise hanemize bir suç olarak yazılıyor. Paris olayları bile, İslamofobi konusunda kararsız olanları dâhi İslâm aleyhtarlığında birleştirdi. Müslümanın işi kolay değil... Artık teröristlerin üzerinden Müslüman pasoportu çıktığı söyleniyor ve bizden sorgulamadan inanmamız isteniyor.
Paris saldırısını gerçekleştiren teröristlerden birinin üzerinden, hem de kendisini patlatmasına rağmen, Suriye pasaportu çıkmış. Bak sen işe...
ALLAH var ALLAH. Hele bir say'e sarılalım, hikmete ram olalım bakalım. Görelim Mevlâ neyler...
ALLAH'ım sen "ol" dersen; "olmaz" diyenin sonu helaktır, sen bilirsin. Ey gözü yaşlı mazlumların koruyucusu. Tüm, ALLAH diyen dilleri, zalimin zulmünden emin eyle, Müslüman ama Putinci olanlara da hidayet nasip eyle Ya RAB.