SEVİNDİRMEYEN ŞEÇİM 7 HAZİRAN
7 Haziran seçimleri kimseyi memnun etmeyecek bir şekilde neticelendi. Üstad Necip FAZIL’ın ifadesiyle; iktidarı düşürme pahasına, ülkenin düşmesine bile razı olacak olanları saymazsak bu seçim sonuçlarına sevinen kimse yok. Ters bir değerlendirmeyle; bir parti hariç, öteki bütün partiler ve destekçileri bu sonuçlara seviniyorsa, aslında seçim sonuçları kimseyi sevindirmemiş demektir. Sonuçlardan hoşnut olunmayacağı, kullandığı oyuna pişman olanlardan belliydi. Öyle ki; oyunu eşiyle birlikte henüz kullanmış yaşlı bir amca; “tüh tüh, bu sefer oyu heba ettik” diye hayıflanarak okulun merdivenlerinden iniyordu.
Yazımın sonunda söyleyecektim ama bu sefer başta söyleyeyim. Milletimiz kararını vermiş, tercihini yapmıştır. Son yıllardaki en zor seçim olan 7 Haziran seçimlerine de, tıpkı % 58, %52, % 49 gibi ezici sonuçlarda olduğu gibi, saygı duymak zorundayız. Halkın terazisi şaşmaz. Şaşmayan terazinin ibresi bu defa, kimseye tek başına hükümet etme yetkisi vermemeyi göstermektedir.
Evet, zor bir seçimi geride bıraktık. Çok partili hayatın en yoğun manipülasyonlarına şahit olduk. Seçim öncesi birçok yayın organı, seçimlerde hile yapılacağına dair bangır bangır bağırdı. İktidarı düşürme pahasına, ülkesinin düşmesine razı olan bu güruh, seçim sonuçlarından istediklerini alınca seslerini kestiler ve hile iddiaları kuş olup uçtu.
Doğu ve Güneydoğuda, özellikle ümmetçi - İslamcı Kürtler, manipülasyonun da üzerinde büyük baskı altında sandığa gittiler. Bu suç, bu durumu önleyemeyen hükümetin sırtında bir kambur olmaya devam etti. Sadece bu seçimde değil; bundan önceki seçimlerde de bu ve benzeri olumsuzluklarla seçime giden ülkemizde, bu defa sonuç neden farklı oldu sorusu, anlamlı bir sorudur ve bu sorunun cevabı, özellikle iktidar partisinde siyaset değişikliğine, kendisine çeki-düzen vermesine neden olmalıdır. Bir önceki yerel seçimlerde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde daha ağır bir hava varken, o zaman istediklerini alamayanlar, be sefer neden istediklerini kısmen de olsa alabildiler?
Neden böyle oldu, sorusuna birçok yazar-çizer kendi muvacehesinde cevap mahiyetinde yazılar yazdı. Aralarında gerçekten çok güzel eleştiriler, tespitler de vardı. Hatta sadece bu yazılar toplanıp kritik edilse dahi, inanın çok yol alınır.
Her ne kadar seçimlerin bu şekilde sonuçlanmasından hareketle, bu sonuçları kendi marifetleriymiş gibi sunanlar olsa da, bu kişiler sonuçlardan rol çalma gayreti içerisindedirler. Bu sonuçların ortaya çıkmasındaki en büyük katkı, ne paralel kardeşlikler, ne kartel medyası, ne Yahudi medyası ne muhalefet partileri ne de Kürt açılımına duyulan tepkidir. Sonuçların bu şekilde tecellisi, evvelen bizzat iktidar partisinin yapmadıkları ve eksik yaptıkları eylemleridir. Seçim şarkısının bile kabul görmemesi iktidarın vaziyetini göstermektedir.
İkincisi ise; Müslüman Kürtlerin, damarlarında milliyetçilik kanının hızlı akmasıyla birlikte iktidarın çözüm sürecini bitireceği endişesi ve baraj korkusuyla Kürt partisine yönelmeleridir. Öğleki gay adaylı, partiye bile oy vermişlerdir. Yukarıda saydığımız sebeplerle, çözümü başlatana, yıllardır istediklerini veren hükümete oy vermeyerek sonuçların böyle olmasına sebebiyet vermişlerdir...
Bir diğer etki, her ne kadar diğerleri kadar olmasa da, emeklilerin ve kamu çalışanlarının hoşnutsuzluğudur. Yanlış bir metotla görevden alınan binlerce eğitim çalışanı gece gündüz "ah"etmiş ve oylarının rengini değiştirmişlerdir. Sonuçta ortaya işte bu çözümsüzlük gibi görünen tablo çıkmıştır.
Bu tablo hiç de iç açıcı değildir. Bir tarafta büyük oyun kurucular tarafından bir araya getirilseler bile üçü bir araya gelemez üç parti ki, bu şekilde bir araya gelişin memlekete faydası olmaz ve bünyeyi zehirler. Öteki tarafta tek başına iktidar olamayan ve taraftarları tarafından diğer üç partiyle koalisyon yapmaması konusunda uyarılan iktidar partisi. Peki çözüm nedir?
Keşke, klasik bir havuz problemi gibi bu sorunun da bir çözümü olsaydı. Elbette birçok çözüm var, lâkin bu çözümlerin hiçbiri, halkın kâhir ekseriyeti tarafından kabul görmüyor. Hangi çözüm uygulanırsa uygulansın, hangi koalisyon kurulursa kurulsun, bu işin hem içinde olan partiler hem dışındaki partilerde hoşnutsuzluklar, kopuşlar yaşanacaktır. Kürt partisinin içinde olduğu ya da desteklediği bir iktidarda, Türk partisinin olabileceğine ihtimal verebiliyor musunuz. 10 yıl kadar önce olsa bu işler daha kolaydı. Fakat özellikle gezi olayları halkımızın arasında derin uçurumlar açtı. Dine-imana-ALLAH’a küfür eden geziciler ve onların destekçisi partiler işleri zorlaştırıyor.
Bütün zorluklarına rağmen, kurulacak bir koalisyonun sağ ve sol cenahı birbirine yaklaştırma, birbirlerini anlama, birbirlerinin kutsalına küfretmeme işlevi de görebileceğini, ülke pastasından pay alan siyasilerin seslerini kısabilecekleri ihtimali olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Bir fıkra ile bitirelim:
Efendim fi tarihinde Şehri Sivas’ın bir zalim bir yöneticisi varmış. Ağır vergilerle vatandaşı inim inim inletirmiş. Halk edememiş be zalim yöneticiyi padişaha şikâyet etmiş. Sonunda padişah bu yöneticiyi görevden almış. Bunun üzerine bu zalim paşa, Sivas halkını şehrin meydanında zorla toplatmış. Askerleri de kocaman bir sandığı zar zor taşıyarak meydana getirmişler. Zalim Paşa, sandığı açtırmış ki; neredeyse ağzına kadar altın ve mücevherat ile dolu bir hazine sandığı. Paşa sandığı halka gösterdikten sonra:
-Sivaslılar, Sivaslılar!. Hazine sandığımın dolmasına bir karış kalmıştı. Bir karış daha dayanamadınız, beni görevden aldırdınız. Yeni gelen paşa boş sandıkla geliyor, demiş.
Şimdi bu hikayenin konumuzla ne alakası var değil mi?. İdare edin işte…