pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Ömer Emir DOĞAN
Köşe Yazarı
Ömer Emir DOĞAN
 

ABBAS GÜÇLÜ VE EĞİTİME DAİR NOTLAR

ABBAS GÜÇLÜ VE EĞİTİME DAİR NOTLAREğitim konulu toplantıları kaçırmamaya çalışırım. Hem işimiz olduğu hem de malumunuz memleketin en çok konuşulan, hakkında hemen herkesin fikir beyan ettiği bir mevzudur. Yaklaşık yedi yıldır da kimsenin yüzünü bile açmadığı kanun, yönetmelik, yönerge gibi resmi metinleri okur, değerlendirme yazıları yazar, bu yazıları ulusal ve yerel düzeyde yayımlar ve zaman zaman bakanlık yetkililerine de ulaştırırım. Yine yakın zamanda “eğitim” konulu bir konferansa katılma imkânım oldu. Bir özel okulumuzun organizesinde, öğrencilik günlerimizden beri takip ettiğimiz Ünlü Eğitimci Yazar ve Televizyon Programcısı Abbas GÜÇLÜ’yü dinledim. Belki de aynı gün şehirde Fenerbahçe maçı olduğu için katılım beklenenin altındaydı. Aslında bu durum bile bizim niçin sürekli eğitimi konuştuğumuzun bir göstergesidir. Aynı saatte statta yirmi beş bin kişi, eğitim konferansında iki yüz elli kişi ya var ya yok. Sivas şehrinin tanınmış sim”alarından olan ve kendisini mütekait bir öğretmen olarak takdim eden Doğan ERDİNÇ Hoca, “eğitim” kelimesiyle, “eğmek” ile ilgisinden mütevellit pek de hoşlaşmadığını söylerdi. Bir sohbetinde; “Her mahlûka eğitim verilebiliyor ama irfan insana mahsustur” demişti. (Bkz: “Şehir ve İnsan Üzerine” Ömer Emir DOĞAN) Onun dediği gibi bizler belki de daha en başından sorunun adını bile yanlış koyduğumuz için, dillere pelesenk olmuş biçimiyle “her şeyin başı eğitim” diyoruz ve maarif davamızı, “eğitim” kavramıyla ifade ediyoruz. Bu kısa açıklamadan sonra tekrar Abbas Güçlü konferansından bazı altını çizdiğimiz notlara dönelim:Abbas Güçlü, diyor ki;  “Sizler vatandaş olarak, siyasetçilerden güçlü bir şekilde neyi isterseniz, onlar da bunu gündeme alırlar. Vatandaşlar olarak, partilere “eğitim konusundaki önerileriniz, çözümünüz nedir diye sorarsak, siyaset eğitimi ciddiye alacaktır. Siyaset her ay muhtarları çağırdığı gibi okul müdürlerini de il müdürlerini de çağırıp soracaktır. “Devlet yapsın” demekle olmuyor. Hani çocukların geleceği çok önemliydi. Bu işi sadece devlete havale etmeyelim.”A.GÜÇLÜ; kozmetiğe ve konuta ayrılan paranın eğitime ayrılan paradan daha fazla olduğunu ve çocukların geleceğine kaynak ayırmadığımızı ifade ediyor. Aynı zamanda özel okulların, eğitime kaynak ayrılamayacak kadar fahiş ücretler talep ettiklerine de dikkati çekiyor. Özellikle büyük şehirlerde yıllık ücreti altmış-yetmiş bin lira olan okullara “siz altmış-yetmiş bin liralık ne yapıyorsunuz” diye de haklı olarak soruyor.Almanya’da, Fransa’da son elli yılda yeni üniversite açılmadığını biz de her yıl, yeni on üniversite açıldığı belirterek bu durumu eleştiriyor ve “eğitimde rakamları büyüterek” bir yere varamayacağımızı söylüyor. O kadar rakamları büyütmemize rağmen bizde hâlâ “okuma-yazma kampanyaları” düzenlendiğini belirterek;  Harvard Üniversitesi’nde hâlâ kara tahta ve tebeşir kullanıldığını, bazı meşhur üniversitelerin teknolojiyi sınıflarına sokmadıklarını ifade ediyor. O’na göre; “teknoloji olmasa da dünyanın en iyisi olunabilir.“Bu ülkede doğan her çocuğu, okul zamanı geldiğinde okula gönderin elinizi öpeyim” diyen Abbas Güçlü, bu ifadesinde çok haklı. Gerçekten de bizler yetmiş yaşındakilere “okuma-yazma kursu” düzenlerken yedi yaşındaki özellikle göçer aile çocuklarını okullaştırmakta, bu çocukların okula devamlarını sağlamakta zorluk çekiyoruz. Çocuklarını okula göndermeyen ailelere gerekli yaptırımları uygulayamadığımız için arkadan okuma-yazma bilmeyen yeni çocuklar geliyor maalesef.Abbas Güçlü, kendisinin otuz civarında Milli Eğitim bakanı tanıdığını, bu bakanlarımızın genellikle eğitim alanı dışından tercih edilmesinin de eğitim sorunlarına yol açtığını belirterek; Öğretmen alımında onlarca kıstas olmasına karşın, Milli Bakanı atanmak için hiçbir kıstas olmaması da Abbas Güçlü’nün eleştirileri arasında.Abbas Güçlü’ye göre; “her gelen kendisini kanıtlamak için yeni bir şeyler yapıyor ve eskisini çöpe atıyor. Geçmiş yıllardaki TEOG sınavında 17 bin birinci vardı. Bu yıl açıklanan merkezi yerleştirme sınavı soruları ise üniversite sınavından daha zor.” Ona göre; “biz; çocuklarımızın neyi bilmediğini ölçüyoruz”, Batılılar ise “çocukların neyi bildiğini ölçüyor.”Her şeye rağmen ülkemizde hem ailelerde hem de çocuklarda hâlâ okuma isteğinin olmasının sevindirici olduğunu ifade eden Güçlü “siyasetin sürekli yoğun olması sebebiyle eğitime bir türlü sıranın gelmemesinden dert yanıyor. Yapılan düzenleme ve yeniliklerin “deneme-yanılma yöntemiyle” yapılmasını da eleştiriyor. Ülkemizde doktor yetiştirme sisteminde, hâkim yetiştirme sisteminde değişiklikler olmadığı fakat “eğitim sisteminin her yeni bakanla birlikte değiştiğine” de dikkati çekiyor.Son günlerde çokça tartışılan “performans sistemini de çok yanlış bulan Abbas Güçlü, bu durumun çok yakında kaldırılmak zorunda kalınacağını da ifade etti. “Sözleşmeli bakanlık yoksa sözleşmeli valilik yoksa sözleşmeli öğretmenlik de olmamalıdır”dedi. Öğretmen atama yönteminde uygulanan KPSS sınavını da “deli saçması” olarak nitelendirerek; “Adam KPSS de Türkiye 5. olmuş ama o yıl fizik öğretmenliğine alım yok, bu nasıl bir düzenlemedir” diyerek eleştirilerini sıraladı. Sayın Abbas Güçlü’nün değerlendirmelerinden bu aktarımlarla yetinelim. Burada yazmasam da kendisine katılmadığım bazı noktalar da var. Ama otuz beş yıldır eğitim ile ilgilenen, eğitimi ve sorunlarını yazan ve bu alanda ilklerden olan Güçlü’ye huzurlarınızda teşekkür ederek; daha önce yazdığım şu değerlendirme ile bitirmek istiyorum.Eski başbakanlardan Prof. Dr. Ahmet DAVUTOĞLU: “Bakanlık, başbakanlık fani ama öğretmenlik bakidir” demişti. Sayın Bakan İsmet YILMAZ gibi, yine bir Sivaslı olan Reşat Şemsettin SİRER’in de aralarında olduğu yetmiş dört bakan gelmiş Milli Eğitim Bakanlığına. Elbette hepsi de bir takım kararlar aldılar, yatırımlar yaptılar, eserler bıraktılar. Yaptıklarını, yapmadıklarını ve yapamadıklarını “bâki olan öğretmenler” değerlendireceklerdir.Es-selam.  
Ekleme Tarihi: 18 Haziran 2018 - Pazartesi

ABBAS GÜÇLÜ VE EĞİTİME DAİR NOTLAR

ABBAS GÜÇLÜ VE EĞİTİME DAİR NOTLAR

Eğitim konulu toplantıları kaçırmamaya çalışırım. Hem işimiz olduğu hem de malumunuz memleketin en çok konuşulan, hakkında hemen herkesin fikir beyan ettiği bir mevzudur. Yaklaşık yedi yıldır da kimsenin yüzünü bile açmadığı kanun, yönetmelik, yönerge gibi resmi metinleri okur, değerlendirme yazıları yazar, bu yazıları ulusal ve yerel düzeyde yayımlar ve zaman zaman bakanlık yetkililerine de ulaştırırım. Yine yakın zamanda “eğitim” konulu bir konferansa katılma imkânım oldu. Bir özel okulumuzun organizesinde, öğrencilik günlerimizden beri takip ettiğimiz Ünlü Eğitimci Yazar ve Televizyon Programcısı Abbas GÜÇLÜ’yü dinledim. Belki de aynı gün şehirde Fenerbahçe maçı olduğu için katılım beklenenin altındaydı. Aslında bu durum bile bizim niçin sürekli eğitimi konuştuğumuzun bir göstergesidir. Aynı saatte statta yirmi beş bin kişi, eğitim konferansında iki yüz elli kişi ya var ya yok.

 Sivas şehrinin tanınmış sim”alarından olan ve kendisini mütekait bir öğretmen olarak takdim eden Doğan ERDİNÇ Hoca, “eğitim” kelimesiyle, “eğmek” ile ilgisinden mütevellit pek de hoşlaşmadığını söylerdi. Bir sohbetinde; “Her mahlûka eğitim verilebiliyor ama irfan insana mahsustur” demişti. (Bkz: “Şehir ve İnsan Üzerine” Ömer Emir DOĞAN) Onun dediği gibi bizler belki de daha en başından sorunun adını bile yanlış koyduğumuz için, dillere pelesenk olmuş biçimiyle “her şeyin başı eğitim” diyoruz ve maarif davamızı, “eğitim” kavramıyla ifade ediyoruz. Bu kısa açıklamadan sonra tekrar Abbas Güçlü konferansından bazı altını çizdiğimiz notlara dönelim:

Abbas Güçlü, diyor ki;  “Sizler vatandaş olarak, siyasetçilerden güçlü bir şekilde neyi isterseniz, onlar da bunu gündeme alırlar. Vatandaşlar olarak, partilere “eğitim konusundaki önerileriniz, çözümünüz nedir diye sorarsak, siyaset eğitimi ciddiye alacaktır. Siyaset her ay muhtarları çağırdığı gibi okul müdürlerini de il müdürlerini de çağırıp soracaktır. “Devlet yapsın” demekle olmuyor. Hani çocukların geleceği çok önemliydi. Bu işi sadece devlete havale etmeyelim.”

A.GÜÇLÜ; kozmetiğe ve konuta ayrılan paranın eğitime ayrılan paradan daha fazla olduğunu ve çocukların geleceğine kaynak ayırmadığımızı ifade ediyor. Aynı zamanda özel okulların, eğitime kaynak ayrılamayacak kadar fahiş ücretler talep ettiklerine de dikkati çekiyor. Özellikle büyük şehirlerde yıllık ücreti altmış-yetmiş bin lira olan okullara “siz altmış-yetmiş bin liralık ne yapıyorsunuz” diye de haklı olarak soruyor.

Almanya’da, Fransa’da son elli yılda yeni üniversite açılmadığını biz de her yıl, yeni on üniversite açıldığı belirterek bu durumu eleştiriyor ve “eğitimde rakamları büyüterek” bir yere varamayacağımızı söylüyor. O kadar rakamları büyütmemize rağmen bizde hâlâ “okuma-yazma kampanyaları” düzenlendiğini belirterek;  Harvard Üniversitesi’nde hâlâ kara tahta ve tebeşir kullanıldığını, bazı meşhur üniversitelerin teknolojiyi sınıflarına sokmadıklarını ifade ediyor. O’na göre; “teknoloji olmasa da dünyanın en iyisi olunabilir.

“Bu ülkede doğan her çocuğu, okul zamanı geldiğinde okula gönderin elinizi öpeyim” diyen Abbas Güçlü, bu ifadesinde çok haklı. Gerçekten de bizler yetmiş yaşındakilere “okuma-yazma kursu” düzenlerken yedi yaşındaki özellikle göçer aile çocuklarını okullaştırmakta, bu çocukların okula devamlarını sağlamakta zorluk çekiyoruz. Çocuklarını okula göndermeyen ailelere gerekli yaptırımları uygulayamadığımız için arkadan okuma-yazma bilmeyen yeni çocuklar geliyor maalesef.

Abbas Güçlü, kendisinin otuz civarında Milli Eğitim bakanı tanıdığını, bu bakanlarımızın genellikle eğitim alanı dışından tercih edilmesinin de eğitim sorunlarına yol açtığını belirterek; Öğretmen alımında onlarca kıstas olmasına karşın, Milli Bakanı atanmak için hiçbir kıstas olmaması da Abbas Güçlü’nün eleştirileri arasında.

Abbas Güçlü’ye göre; “her gelen kendisini kanıtlamak için yeni bir şeyler yapıyor ve eskisini çöpe atıyor. Geçmiş yıllardaki TEOG sınavında 17 bin birinci vardı. Bu yıl açıklanan merkezi yerleştirme sınavı soruları ise üniversite sınavından daha zor.” Ona göre; “biz; çocuklarımızın neyi bilmediğini ölçüyoruz”, Batılılar ise “çocukların neyi bildiğini ölçüyor.”

Her şeye rağmen ülkemizde hem ailelerde hem de çocuklarda hâlâ okuma isteğinin olmasının sevindirici olduğunu ifade eden Güçlü “siyasetin sürekli yoğun olması sebebiyle eğitime bir türlü sıranın gelmemesinden dert yanıyor. Yapılan düzenleme ve yeniliklerin “deneme-yanılma yöntemiyle” yapılmasını da eleştiriyor. Ülkemizde doktor yetiştirme sisteminde, hâkim yetiştirme sisteminde değişiklikler olmadığı fakat “eğitim sisteminin her yeni bakanla birlikte değiştiğine” de dikkati çekiyor.

Son günlerde çokça tartışılan “performans sistemini de çok yanlış bulan Abbas Güçlü, bu durumun çok yakında kaldırılmak zorunda kalınacağını da ifade etti. “Sözleşmeli bakanlık yoksa sözleşmeli valilik yoksa sözleşmeli öğretmenlik de olmamalıdır”dedi. Öğretmen atama yönteminde uygulanan KPSS sınavını da “deli saçması” olarak nitelendirerek; “Adam KPSS de Türkiye 5. olmuş ama o yıl fizik öğretmenliğine alım yok, bu nasıl bir düzenlemedir” diyerek eleştirilerini sıraladı. 

Sayın Abbas Güçlü’nün değerlendirmelerinden bu aktarımlarla yetinelim. Burada yazmasam da kendisine katılmadığım bazı noktalar da var. Ama otuz beş yıldır eğitim ile ilgilenen, eğitimi ve sorunlarını yazan ve bu alanda ilklerden olan Güçlü’ye huzurlarınızda teşekkür ederek; daha önce yazdığım şu değerlendirme ile bitirmek istiyorum.

Eski başbakanlardan Prof. Dr. Ahmet DAVUTOĞLU: “Bakanlık, başbakanlık fani ama öğretmenlik bakidir” demişti. Sayın Bakan İsmet YILMAZ gibi, yine bir Sivaslı olan Reşat Şemsettin SİRER’in de aralarında olduğu yetmiş dört bakan gelmiş Milli Eğitim Bakanlığına. Elbette hepsi de bir takım kararlar aldılar, yatırımlar yaptılar, eserler bıraktılar. Yaptıklarını, yapmadıklarını ve yapamadıklarını “bâki olan öğretmenler” değerlendireceklerdir.

Es-selam.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.