SİVAS EŞRAFINDAN TANIDIĞIN OLMADIKÇA
Derste hoca lafı döndürüp dolaştırıp “yeni bir sisteme ihtiyaç var, ciddi eleştiriler getirip yeni bir sistem kurmamız lazım. Bakın, Batılılar bu işi halletmiş”e getirdi.
Hatta bir ara mesele “medrese mi okul mu yoksa yeni bir sistem mi” tartışmasına dönüştü. Medreselerin kendini yenilememesinden tutundan Nizamiye medreselerinin dünyayı değiştirmesine kadar uzadı konu.
John Dewey’in Türk eğitim sistemini kurmak için çağrıldığında medrese sistemini görünce ağzının açıldığını ve Amerika’ya bu sistemi aynen aktarmasını da ben ilave ettim.
Baştan söyleyeyim; Batılalar bir şeyi başarmış falan değildir, sömürüye dayalı bir sistemin adı medeniyet olamaz. Demokrasi ve özgürlükler bizim ülkemizle kıyaslanamaz bile. Dolayısıyla onlar bu işi halletti biz de yapalım tartışması başka bir tartışmanın konusudur.
Neyse konu medrese okul ayrımına gelince aynen şöyle dedim: “Kur’an’ın en önemli emirlerinden birisi olan ehliyet ve liyakat olmadıkça medrese olsa ne fark eder, okul olsa ne fark eder? Eskinden beşik uleması diye bir şey vardır şimdi de “enişte bacanak sistemi” var. Biz bunları halletmeliyiz önce. O yüzdendir ki üniversitelerimizden bilimsel gelişmelere dair haberler gelmiyor.”
Ortamda derin bir sessizlik oldu ve sonrasında haklısınız dendi.
Diğer derse geçmeden önce ara verdiğimizde okumuş yazmış bir genç olarak konuşmalarını takdir ettiğim ders arkadaşımla da tanışma fırsatım oldu. İsmi Burak’mış. Burak, “hocam siz modern yazar okumaları da yapmışsınız galiba” diyerek söze başladı.
“Burakcığım bırak bu modern klasik ayrımını da söylediklerimde haksız mıyım” diye sordum. “Tabii ki haklısınız” dedi ve devam etti:
“Yüksek lisansa başlayınca tabii aklımızda akademisyenlikte var. Hocama bir ara sordum. ‘Hocam akademisyenlikte düşünüyoruz kısmet olursa, ne yapmamız lazım?’ Bana söylediği cevap aynen şu oldu: ‘Sivas eşrafından tanıdığın var mı? Yok, hocam, kimimiz olsun, dedim. O zaman bu iş olmaz, dedi”
Hah işte tam da ben bunu söylüyorum. Mesele sistem falan değil, sistemin sahiplerinin kim olduğu ve nasıl işlediği.
Birileri bir yerlere atandığında artık aklımıza ilk gelen soru “kimin adamıymış ya da kimin akrabasıymış” oluyor. Bu durum, bitiştir, tükeniştir ve yok olmadır.
Diyorlar ki eskiden de vardı. O insanlar zaten bu yüzden eskide kaldı güzel kardeşim.
Yapmayın Allah aşkına…