Ekleme
Tarihi: 21 Temmuz 2023 - Cuma
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez ziyareti son dönemin küresel arenada en ilgi çeken ve en önemli ziyaretidir. Küreselleşme sürecinin sekteye uğraması ile bölgesel iş birliklerinin ön plana çıktığı bir döneme giren Dünya’da, bu süreci çok iyi okuyan Erdoğan attığı adımlarla Türkiye’yi bölgesel iş birlikleri ile ön plana çıkarma gayretindedir.
Doğrudan yatırımlarda Dünya ne durumda?
Öncelikle manzaranın geneline bakmakta fayda var. Dünya genelinde 2021 yılında 1.6 trilyon dolar ve 2022 yılında 1.2 trilyon dolarlık yabancı sermaye yatırımı gerçekleşmiş. Bu yatırımları en fazla çeken ülkeler ABD, Çin ve Brezilya’dır. Türkiye son 20 yılında bu alanda önemli atılımlar yaparak dünyadan fon çekme başarısı elde etmiştir. Son 20 yıla kadar senelik bir milyar dolar civarında seyreden doğrudan yatırımlar Erdoğan döneminde özelleştirmelerin de etkisiyle senelik 22 milyar dolara kadar yükselmiş bilhassa Gezi Parkı olaylarından sonra gerileyerek senelik 5-6 milyar seviyesinde gerçekleşme göstermiştir. Her ne kadar Türkiye’nin Erdoğan döneminde aldığı doğrudan yatırımlar artsa da Türkiye’nin potansiyelini geliştirmek için ciddi bir yatırım açığı bulunmaktadır.
Türkiye’de gerçekleştirilen her yatırım Türkiye’nin coğrafi konumu, lojistik altyapısı, geliştirdiği endüstri ekosistemi ve teknolojik altyapısı ile doğrudan yatırım yapan yabancı sermayeye iç piyasada ve ihracat piyasalarında büyük başarılar ve kârlar getirmiştir.
Körfezin sermayesi Batı’da güvende mi?
Batı’nın birçok engelleme ve teşebbüslerine rağmen Türkiye, Erdoğan liderliğinde güvenli yatırım limanı olduğunu defalarca kez ispat etti. Erdoğan’ın büyük bir zafer ile çıktığı son seçim dönemiyle beraber Türkiye önümüzdeki dönemin de güvenli ve bereketli limanı olduğunu ispat etmiştir. Batı Türkiye üzerinde muhalefet ile iş tutarak gerçekleştirmeye çalıştığı operasyonu artık geri dönülemez şekilde kaybetmiştir.
Rusya-Ukrayna savaşıyla beraber gelişen süreçte Batı’nın yabancı yatırımcılar için sermaye güvenliği ve mülk-varlık edinme hakkında sağladığı taahhütlerin içinin ne denli boş olduğu ortaya çıkmıştır. Yaşadığı ilk sorunda Rusya ve zenginlerinin mallarına el koymayı hak bilen, uluslararası sularda bile gezen varlıkları sıkıştırıp el koymayı deneyen Batı artık eski güvene layık olmadığını ispat etmiştir.
Hal böyle iken aynı senaryonun Körfez ülkeleri için bir gün gerçekleşmeyeceğini kim nasıl garanti edebilir?
Bilgisayarlarında bir resim olarak gördükleri banka hesapları hangi garantiyi sağlar?
Batı tarafında her an yabancısı olarak hissettirdikleri haliyle ötekileştirilen Müslüman ülkelerin vatandaşlarının mülk güvenliğine kim güvenebilir?
Yaşanılan her süreçte tehdit ve sopayla birçok ülkeyi, mesela Müslüman Arap ülkeleri örneğinden yola çıkarsak, nasıl tehdit ettiklerini 11 Eylül olayından sonra görmedik mi? Uzun yıllar geçmesine rağmen tehditler halen devam etmiyor mu?
Batı için bizimle gönül bağı var diyebilir misiniz? Bırakın gönül bağını çıkar birlikteliğimizden emin miyiz?
Gerçekleşen bunca örneğe rağmen Körfez ülkelerinin yatırımlarını Batı merkezli tek sepette tutmaları ne kadar rasyoneldir?
Körfez ülkelerinin ve Müslüman coğrafyanın tek dostu Erdoğan’lı Türkiye ve Türkiye halkıdır. Türkiye’nin bu alanda güvenirliliğini ve dostluğunu örneğin Katar ve Azerbaycan ile yapılan güven ve dostluk temelinde iş birlikleri net ispat etmemiş midir?
Unutmayalım!
Yeni Dünya denkleminde; tek başına yok olmak, bölgesel olarak var olmak mümkündür. Türkiye ve Körfez ülkeleri iş birlikleri ile karşılıklı fayda üretirken kendi güvenliklerini de garantiye almış olacaktır. Bundan kaçınan her ülke kendi yok oluşuna zemin hazırlayacaktır.