OKU DOSTUM OKU
Hey sen! Evet bu satırları okuyan arkadaşım sana sesleniyorum. Şuan sen bu cümleleri lugatında tartmaya çalışırken bin çocuk daha gözlerini hayatın acımasızlığına kapadı biliyor musun. Veya evinde umudun kırıntıları ile beslenen on binlerce insan o kırıntıları bitirdi. Belki de daha fazlası kendi yaşamının sonlanması gerektiği hakkında çaresiz bir karar aldı. Düşününce ne kadar fazla değil mi? O kadar hayat, o kadar nefes. Akrep ve yelkovan yaşamları sırtından bıçaklayan birer hançerden ibaretken herkesin zaman her şeyin ilacı demesi ne kadar ironik. Ve biz bu ironinin içinde büyüyoruz. Şuan neredesin, ne yapıyorsun en önemlisi ne yaşıyorsun ve nelerden kaçıyorsun bilmiyorum. İçinde verdiğin o yoğun mücadele ne için bilmiyorum. Belki de seninle yolda yürürken karşılaştık bunu da bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Herkes gibi kurtarılmayı bekliyorsun. Birisi düştüğün yerden kaldırsın, dertleriyle boğulduğun o ıssız gemide sana liman olsun istiyorsun. Sığınacak bir mağara, yüküne ortak olacak birisini arıyorsun. İnan bana biliyorum. Bildiğini biliyorum. Bu dediklerim sana her şeyden tanıdık geliyor olabilir. Veya çok yabancı da hissettirebilir. Eğer söylediklerim kalbinin derinlerinde bir yerlerde sana dokunduysa ve 'Beni anlatıyor' diyorsan, o zaman sana merhaba. Bizimlesin. Yıkılmıyorsun, yıkmalarına izin vermiyorsun. Ağlatırlarsa gülmesini biliyorsun. Eğer ki içinde bir şeylerin hareketlenmediğini ve 'Ne anlatıyor bu?' diye düşünmekten kendini alıkoyamıyorsan da kafanı yerden kaldırıyorsun ve içinde yaşadığın acıların her daim bir adım ötende olduğu bu fani Dünya'ya bakıyorsun. Gözlerine perde oluşturan at gözlüklerini çıkartıyor ve bu evrenin gerçekleriyle yüzleşiyorsun. Üç maymunun oynatıldığı bu aciz Dünya sahnesindeki yerini alıyor ve dördüncü oluyorsun. Yani umudu kolların arasına çekiyorsun. Ve asıl perdeyi ustalıkla açıyorsun. Bütün insanlık seni izliyor ve sen yüzlere tutkallanmış o maskeleri teker teker çıkartıyorsun. Umudun sesi oluyorsun..