ANILAR
UNUTAMADIĞIMIZ TREN YOLCULUKLARI
Tren yolculuğu, bizim neslin vazgeçilmezlerindendi. Eğer, o yıllarda; bir yerden, bir yere seyahat edecekseniz; birinci tercihiniz, trenle seyahat etmek olurdu. Bazı yerlerde mecburdunuz. Çünkü, başka seçeneğiniz yoktu. ANADOLU insanı için; Tren demek; gurbete giden yol demekti. Uzaklarda bir yerlere göç demekti. Geride bırakılan can, anne, baba, çocuk, yar.., demekti... Bir kış gününün ayazı kadar; sert ve acımasızdı. Ayrılışlar, hep yıpratıcı ve yorucu olan gerçeklerdi. Gerçekdi, amma kabul edilmesi zordu.
Uzun ve hiç bitmeyecekmiş gibi olan, bu yolculuklar; Çoğu zaman; hasret doluydu, sevgi doluydu. Neşe, keder doluydu. O, trenler; Hasret taşırdı, heyecan taşırdı, yeni bir umut taşırdı, neşe ve keder taşırdı. Amma, her zaman sevgi taşırdı, coşku, kavuşma heyecanı taşırdı. Memlekete yanaşıldığında; kalpler farklı atardı. Gönül burkulur, kelimeler bir türlü düzene girerek; karşımızdakine meramımızı anlatamazdı. Diller değil, gözler konuşurdu. Kimi zaman yaşlı, kimi zaman kuru... Gurbet, Sıla özlemi, kavuşmak, ayrılık, memleketi ziyaret, kavramlarının anlamı çok farklıydı.
Tren yolculukları, uzun ve yorucu idi. Vagonlar, birinci, ikinci ve hatta üçüncü mevki, diye ayrılırdı. Gurbete çıkan insanın; ilk acı deneyimini bu yolculuklar da yaşardı. Üçüncü mevkiler; Kalabalık, her tür insanın birlikte seyahat ettiği, bazen kıpırdamaya bile yer bulamadığınız; hınca hınç dolu olurdu. Tren koridorlarında syahat eden insanları, bilirim. Böyle bir kalabalıkta; binlece olumlu ya da olumsuz tren hikayeleri yaşanmıştır. Günümüz insanına yapılan kimi dolandırıcılıklar; o günün şartlarına göre, değişik senaryolarla ortaya çıkmaktadır. İlerleyen zamanda; yaşanan mutlu ve huzurlu anlar; o yaşanan olumsuzlukları, çok derin izler bırakmadı ise; siler, götürür. Ucunda yeni bir hayat ve yeni bir başlangıç, vardır...
Trenlerin içerisinde seyyar satıcısından, her türlü ürünün hizmete sunulmaya çalışıldığı, pazarlama usullerini de; görebilirdiniz. Uzaktan bir yanık ses; size gurbetin acımasızlığını anlatmaya çalışır. Kimi zaman söyleyip, dinletirken; kimi zaman sazın tellerine dokunur. Bazen sazın, Destan satan aşığın, avazına eşlik ettiğine şahit olursunuz. Yaşanan kahramanlık hikayeleri, yahut güncel olaylar; destan satan aşığın dizelerinde; sizi de içine alır bir yerlere götürür. Düğümlenen boğazlar, buğulu gözler, içi hasret dolmuş yürekler, aşığın avazında, kendine yer bulmaya çalışır.
Uzun, uzun uçsuz bucaksız, görünen rayların da bir sonu vardır. Her şeyin bir sonu olduğu gibi... Son noktada, Trenden inerken atılan adım; Yeni bir hayata atılan ilk adımdır. Yükün Ağırlığını omuzunda hisseden insan; geleceğe umutla bakmanın getirdiği heyecanla; bir kuş misali uçar gibi, hedefine koşar.
İstasyonlar ve trenler... ANADOLU insanının, o yıllarda evinin arka bahçesi gibidir. Tanıdık yüzler, alışık olduğu mekanlar, Tren molalarında, su bulmak için; yapılan koşuşturmalar, hayatın rutin işleri gibidir. Kazanılan yeni dostluklar, her çevreden yeni arkadaşlıklar, yeni yüzler, hayatın vazgeçilmezidir. Yolculuk boyunca; değişik lehçe ile konuşan insanlar; farklı, farklı kültürün temsilcileri olarak; tren yolculuklarında yerlerini alırlar. Neden iz bıarkır? derseniz. Birincisi; çoğu insan, gurbete yeni çıkmaktadır. İkincisi; tren yolculuklarının, bazen tehir yapma alışkanlığı bol olduğu için; Günlerle ifade edilen yolculuklara dönüşür. Orada paylaşılan; bir dilim ekmeğin, bir bardak suyun çok önemi vardır.
Benim hayatımda unutamadığım tren yolcukları da olmuştur. Erzuruma giderken; bir kış günü Tercan' dan sonra; trende yaklaşık 24 saat kalışımız. Babamın ilk memuriyet yeri olan Amasya' ya çocukluk yıllarında; geliş ve gidişlerimiz. Arkadaşlarımızla birlikte; Erzuruma giderken, Trenin ilk vagonu olan, yerinde adeta üst, üste yaptığımız yolculuk ve orada yaşananlar... Her biri bir hatıranın yaşandığı, tren yolculukları, insanımızda derin izler bırakmıştır.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in, Sivas tren istasyonunda; Gece yarısı; lapa,lapa kar yağarken; karşılanışı, unutulacak gibi, değildir.
Edebiyatımızda, halk türkülerimizde; tren yolculukları, hep kendine yer bulmuştur. Orada çalışan Demir yolları personelinin, hem hizmetleri, hem yaşadıkları anılar; kendileri için; apayrı bir yer tutar.
Kara tren üzerine söylenecek, çok şey vardır. Bu Ülkenin yokluk günlerinin, adeta bir simgesidir. Türkülerde bile kendine her zaman yer bulan, hayatın bu gerçeğini; bizim penceremizden yad edelim, dedik. Son cümlelerimiz; Hem de, türkü sözleri ile olsun...
KARA TREN GELMEZ Mİ, OLA... Kara Tren gecikir, belki hiç gelmez... TREN gelir.., hoş gelir...
Bir şiirin dizelerinde Tren;
Kara tren giderken uzaklara Haydarpaşa’dan
Gözü yaşlı sevdalar bırakır ardında
Belki de hiç dönüşü olmayan yolculuklar ... böyle anlatılmıştır...
UNUTAMADIĞIMIZ TREN YOLCULUKLARI
ANILAR UNUTAMADIĞIMIZ TREN YOLCULUKLARI Tren yolculuğu, bizim neslin vazgeçilmezlerindendi. Eğer, o yıllarda; bir yerden, bir yere seyahat edecekseniz; birinci tercihiniz, trenle seyahat etmek olurdu. Bazı yerlerde mecburdunuz. Çünkü, başka seçeneğiniz yoktu. ANADOLU insanı için; Tren demek; gurbete giden yol demekti. Uzaklarda bir yerlere göç demekti. Geride bırakılan can, anne, baba, çocuk, yar.., demekti... Bir kış gününün ayazı kadar; sert ve acımasızdı. Ayrılışlar, hep yıpratıcı ve yorucu olan gerçeklerdi. Gerçekdi, amma kabul edilmesi zordu. Uzun ve hiç bitmeyecekmiş gibi olan, bu yolculuklar; Çoğu zaman; hasret doluydu, sevgi doluydu. Neşe, keder doluydu. O, trenler; Hasret taşırdı, heyecan taşırdı, yeni bir umut taşırdı, neşe ve keder taşırdı. Amma, her zaman sevgi taşırdı, coşku, kavuşma heyecanı taşırdı. Memlekete yanaşıldığında; kalpler farklı atardı. Gönül burkulur, kelimeler bir türlü düzene girerek; karşımızdakine meramımızı anlatamazdı. Diller değil, gözler konuşurdu. Kimi zaman yaşlı, kimi zaman kuru... Gurbet, Sıla özlemi, kavuşmak, ayrılık, memleketi ziyaret, kavramlarının anlamı çok farklıydı. Tren yolculukları, uzun ve yorucu idi. Vagonlar, birinci, ikinci ve hatta üçüncü mevki, diye ayrılırdı. Gurbete çıkan insanın; ilk acı deneyimini bu yolculuklar da yaşardı. Üçüncü mevkiler; Kalabalık, her tür insanın birlikte seyahat ettiği, bazen kıpırdamaya bile yer bulamadığınız; hınca hınç dolu olurdu. Tren koridorlarında syahat eden insanları, bilirim. Böyle bir kalabalıkta; binlece olumlu ya da olumsuz tren hikayeleri yaşanmıştır. Günümüz insanına yapılan kimi dolandırıcılıklar; o günün şartlarına göre, değişik senaryolarla ortaya çıkmaktadır. İlerleyen zamanda; yaşanan mutlu ve huzurlu anlar; o yaşanan olumsuzlukları, çok derin izler bırakmadı ise; siler, götürür. Ucunda yeni bir hayat ve yeni bir başlangıç, vardır... Trenlerin içerisinde seyyar satıcısından, her türlü ürünün hizmete sunulmaya çalışıldığı, pazarlama usullerini de; görebilirdiniz. Uzaktan bir yanık ses; size gurbetin acımasızlığını anlatmaya çalışır. Kimi zaman söyleyip, dinletirken; kimi zaman sazın tellerine dokunur. Bazen sazın, Destan satan aşığın, avazına eşlik ettiğine şahit olursunuz. Yaşanan kahramanlık hikayeleri, yahut güncel olaylar; destan satan aşığın dizelerinde; sizi de içine alır bir yerlere götürür. Düğümlenen boğazlar, buğulu gözler, içi hasret dolmuş yürekler, aşığın avazında, kendine yer bulmaya çalışır. Uzun, uzun uçsuz bucaksız, görünen rayların da bir sonu vardır. Her şeyin bir sonu olduğu gibi... Son noktada, Trenden inerken atılan adım; Yeni bir hayata atılan ilk adımdır. Yükün Ağırlığını omuzunda hisseden insan; geleceğe umutla bakmanın getirdiği heyecanla; bir kuş misali uçar gibi, hedefine koşar. İstasyonlar ve trenler... ANADOLU insanının, o yıllarda evinin arka bahçesi gibidir. Tanıdık yüzler, alışık olduğu mekanlar, Tren molalarında, su bulmak için; yapılan koşuşturmalar, hayatın rutin işleri gibidir. Kazanılan yeni dostluklar, her çevreden yeni arkadaşlıklar, yeni yüzler, hayatın vazgeçilmezidir. Yolculuk boyunca; değişik lehçe ile konuşan insanlar; farklı, farklı kültürün temsilcileri olarak; tren yolculuklarında yerlerini alırlar. Neden iz bıarkır? derseniz. Birincisi; çoğu insan, gurbete yeni çıkmaktadır. İkincisi; tren yolculuklarının, bazen tehir yapma alışkanlığı bol olduğu için; Günlerle ifade edilen yolculuklara dönüşür. Orada paylaşılan; bir dilim ekmeğin, bir bardak suyun çok önemi vardır. Benim hayatımda unutamadığım tren yolcukları da olmuştur. Erzuruma giderken; bir kış günü Tercan' dan sonra; trende yaklaşık 24 saat kalışımız. Babamın ilk memuriyet yeri olan Amasya' ya çocukluk yıllarında; geliş ve gidişlerimiz. Arkadaşlarımızla birlikte; Erzuruma giderken, Trenin ilk vagonu olan, yerinde adeta üst, üste yaptığımız yolculuk ve orada yaşananlar... Her biri bir hatıranın yaşandığı, tren yolculukları, insanımızda derin izler bırakmıştır. Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in, Sivas tren istasyonunda; Gece yarısı; lapa,lapa kar yağarken; karşılanışı, unutulacak gibi, değildir. Edebiyatımızda, halk türkülerimizde; tren yolculukları, hep kendine yer bulmuştur. Orada çalışan Demir yolları personelinin, hem hizmetleri, hem yaşadıkları anılar; kendileri için; apayrı bir yer tutar. Kara tren üzerine söylenecek, çok şey vardır. Bu Ülkenin yokluk günlerinin, adeta bir simgesidir. Türkülerde bile kendine her zaman yer bulan, hayatın bu gerçeğini; bizim penceremizden yad edelim, dedik. Son cümlelerimiz; Hem de, türkü sözleri ile olsun... KARA TREN GELMEZ Mİ, OLA... Kara Tren gecikir, belki hiç gelmez... TREN gelir.., hoş gelir... Bir şiirin dizelerinde Tren;Kara tren giderken uzaklara Haydarpaşa’dan Gözü yaşlı sevdalar bırakır ardında Belki de hiç dönüşü olmayan yolculuklar ... böyle anlatılmıştır...
Ekleme
Tarihi: 25 Şubat 2016 - Perşembe
UNUTAMADIĞIMIZ TREN YOLCULUKLARI
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.