RAMAZAN AYI İFTAR SOFRASI
Son günlerde, Dünya toplumunun çekmiş olduğu açlık sıkıntısını görünce; sanki önlerindeki nimetin hiçbir zaman bitmeyecekmiş gibi, düşünenlerin; ne kadar yanlış bir düşünce içerisinde olduklarını bilmeleri gerekir. Açlık, her insanı hiç ummadığı bir zamanda yakalayabilir. Kimilerini Yüce Rabbim, onunla imtihan edebilir. Ramazan Ayı, insanlara bir nevi bunu hatırlatmaktadır. Bakın insanlar: açlık nasıl bir şeydir? etrafınızda ne kadar aç vardır? Sizin gibi insanlar, insan olmalarına karşın açlıkla sınanmaktadırlar. O insanların açlıklarına benim katkım nedir? Orucun, manevi tarafı bugünlerde yeteri kadar anlatılacaktır, zannını taşıyorum. Biz daha çok sosyal boyutuna, değineceğiz.
Türkiye İsraf önleme çalışmalarını yürüten kurumun başındaki başkanın söylediği sözler; Ülkemiz açısından gerçekten çok düşündürücüdür.Yiyecek açısından çöpe attığımız yiyeceklerin bedeli; Türkiye bütçesinin onda biridir. Çok korkunç bir rakamdır. Aynı zamanda bu gerçek; Ülkemizde açlık sınırında yaşayan insanların çokluğuna rağmen, israf edenlerin; açlık sıkıntısını çekenlerin sofralarına katkısının ne kadar az olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, tüm alanlar yani resmi kurumların israfı, enerji israfı, gereksiz harcamalar v.s. bunların ise; bedeli tamı tamamına Ülke bütçesinin dörtte birini oluşturmaktadır. Bu gerçek, aslında farkında olmadan kendi insanımızı nasıl açlığa sürüklediğimizi göstermektedir. Kısacası, biz kendi kendimizi fakirleştiriyoruz. Bir de, bu açıkların kapatılması için; iç veya dış borçlanma ile aldığımız paraların faizini de düşünürseniz, gerçekten yürekler acısıdır.
Ramazan Ayı, bize nerede olursak olalım, önümüze yiyeceğimiz kadar ekmek almamız gerektiğini hatırlatmaktadır. Çöpe atmak zorunda kalacağımız her artık yemeğin; birilerinin karnını doyurabileceğini hatırlatmalıdır. Mümkünse; ekmekleri dilimleyerek kullanmalıyız.Yiyemediğimiz yemek ve ekmek artıklarını mümkünse; lokantalarda bile olsanız, paket yaptırıp evinize götürünüz. O sizin için bir öğün daha yararlanmanızı sağlayacaktır.Yüce Dinimizde; paylaşma, birilerine yardım etme, sofranda fakire yer açma, teşvik edilirken, bu konuda Müslümanların hassasiyet göstermemeleri yürekler acısıdır. Evlerimizde ya da lokantalarda yediğimiz yemeklerden artanları neden tekrar yararlanmak adına koruma altına almayız? Yahut yiyeceğimiz kadar yemeği neden önümüze getirmeyiz. Eğer, doymazsak; tekrar takviye alma imkanımız varken, önümüze yesek de, yemesek de, fazlaca ekmek ve yemek servisi yaptırırız. Bu gereksiz israf, başkalarının yiyeceği malı çalmak gibi, algılanmalıdır.
Fırıncılar derneği başkanının yaptığı açıklamalara göre ise; Çöpe atılan, sofraya geldikten sonra, artık olarak atılan ekmek bedelinin, milyarlar olduğunu ifade etmektedir. Bir de buna fırında pişirilip henüz tüketilmeden mamul halde iptal edilen ekmekler dahil değildir. Bu açıklama bizleri bir hayli düşündürmelidir. Öncelikle yeme, içme alanındaki israftan başlayarak tasarruf yapma alışkanlıklarımızı geliştirelim. Yaptığımız her israfın cebimizden boş yere giden bir para olduğunu unutmayalım. Yeme, içme alanındaki bu yanlışımızın terk edilmesi için; Ramazan Ayı bir vesile olmalıdır. Herkesi bu konuda dikkatli olmaya davet edelim. Her sene gereksiz yere Devletin cebinden boş yere giden paralara dur diyelim. Daha sonra tüm alanlarda yapılan tasarruflar sayesinde; Devletimizin kazanacağı rakamlar çok önemlidir. O israflardan elde edilecek gelir ile; Ülkemizdeki çok fazla muhtaç, yoksul insanların istifade edebileceğini unutmayalım. Her sene yapılan israf karşılığında; binlerce fakir ve yoksulu doyurabileceğimizi, hatta; onları o durumdan kurtararak, hayata kazandırabileceğimizi unutmayalım. Allah'ın bize verdiği nimetleri, bir gün geri alabileceğini düşünelim. En önemlisi Dinimize göre; her türlü malın bize imtihan için verildiğini hatırlayalım.
Ramazan Ayında; israfı bol, gösterişli sofralardan uzak duralım. Asıl amacı birbirimizi ağırlamaktan çok, fakir ve yoksulun halinden anlamak olduğunu hatırlayalım. O amaç ile; onlara sahip çıkalım. İsrafı bol, yediğimizden çok, çöpe attığımız iftar sofralarını terk edelim. Ramazan Ayı, bunlar için bizi uyarmalıdır. Bizi terbiye etmelidir. Eğer, geçen bu aydan, bu anlamda yeteri kadar istifade edemiyor isek; oturup düşünelim. Allah'ın emrine uygun bir şekilde orucumuzu tutar isek; Bu ayı manen ve maddeten ihya etmiş oluruz. Sosyal sorumluluklarımızı da unutmadığımız zaman; tuttuğumuz orucun, bize katkıları saymakla bitmez... Bu anlam gerçekleştiği zaman; toplumun her kesimi Ramazan Ayının gelmesini büyük bir sevinçle bekler, geldiği zaman da bayram eder...
Sitede yayınlanan köşe yazılarından yazarları sorumludur...
Ekleme
Tarihi: 06 Temmuz 2014 - Pazar
RAMAZAN AYI İFTAR SOFRASI
Son günlerde, Dünya toplumunun çekmiş olduğu açlık sıkıntısını görünce; sanki önlerindeki nimetin hiçbir zaman bitmeyecekmiş gibi, düşünenlerin; ne kadar yanlış bir düşünce içerisinde olduklarını bilmeleri gerekir. Açlık, her insanı hiç ummadığı bir zamanda yakalayabilir. Kimilerini Yüce Rabbim, onunla imtihan edebilir. Ramazan Ayı, insanlara bir nevi bunu hatırlatmaktadır. Bakın insanlar: açlık nasıl bir şeydir? etrafınızda ne kadar aç vardır? Sizin gibi insanlar, insan olmalarına karşın açlıkla sınanmaktadırlar. O insanların açlıklarına benim katkım nedir? Orucun, manevi tarafı bugünlerde yeteri kadar anlatılacaktır, zannını taşıyorum. Biz daha çok sosyal boyutuna, değineceğiz.
Türkiye İsraf önleme çalışmalarını yürüten kurumun başındaki başkanın söylediği sözler; Ülkemiz açısından gerçekten çok düşündürücüdür.Yiyecek açısından çöpe attığımız yiyeceklerin bedeli; Türkiye bütçesinin onda biridir. Çok korkunç bir rakamdır. Aynı zamanda bu gerçek; Ülkemizde açlık sınırında yaşayan insanların çokluğuna rağmen, israf edenlerin; açlık sıkıntısını çekenlerin sofralarına katkısının ne kadar az olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, tüm alanlar yani resmi kurumların israfı, enerji israfı, gereksiz harcamalar v.s. bunların ise; bedeli tamı tamamına Ülke bütçesinin dörtte birini oluşturmaktadır. Bu gerçek, aslında farkında olmadan kendi insanımızı nasıl açlığa sürüklediğimizi göstermektedir. Kısacası, biz kendi kendimizi fakirleştiriyoruz. Bir de, bu açıkların kapatılması için; iç veya dış borçlanma ile aldığımız paraların faizini de düşünürseniz, gerçekten yürekler acısıdır.
Ramazan Ayı, bize nerede olursak olalım, önümüze yiyeceğimiz kadar ekmek almamız gerektiğini hatırlatmaktadır. Çöpe atmak zorunda kalacağımız her artık yemeğin; birilerinin karnını doyurabileceğini hatırlatmalıdır. Mümkünse; ekmekleri dilimleyerek kullanmalıyız.Yiyemediğimiz yemek ve ekmek artıklarını mümkünse; lokantalarda bile olsanız, paket yaptırıp evinize götürünüz. O sizin için bir öğün daha yararlanmanızı sağlayacaktır.Yüce Dinimizde; paylaşma, birilerine yardım etme, sofranda fakire yer açma, teşvik edilirken, bu konuda Müslümanların hassasiyet göstermemeleri yürekler acısıdır. Evlerimizde ya da lokantalarda yediğimiz yemeklerden artanları neden tekrar yararlanmak adına koruma altına almayız? Yahut yiyeceğimiz kadar yemeği neden önümüze getirmeyiz. Eğer, doymazsak; tekrar takviye alma imkanımız varken, önümüze yesek de, yemesek de, fazlaca ekmek ve yemek servisi yaptırırız. Bu gereksiz israf, başkalarının yiyeceği malı çalmak gibi, algılanmalıdır.
Fırıncılar derneği başkanının yaptığı açıklamalara göre ise; Çöpe atılan, sofraya geldikten sonra, artık olarak atılan ekmek bedelinin, milyarlar olduğunu ifade etmektedir. Bir de buna fırında pişirilip henüz tüketilmeden mamul halde iptal edilen ekmekler dahil değildir. Bu açıklama bizleri bir hayli düşündürmelidir. Öncelikle yeme, içme alanındaki israftan başlayarak tasarruf yapma alışkanlıklarımızı geliştirelim. Yaptığımız her israfın cebimizden boş yere giden bir para olduğunu unutmayalım. Yeme, içme alanındaki bu yanlışımızın terk edilmesi için; Ramazan Ayı bir vesile olmalıdır. Herkesi bu konuda dikkatli olmaya davet edelim. Her sene gereksiz yere Devletin cebinden boş yere giden paralara dur diyelim. Daha sonra tüm alanlarda yapılan tasarruflar sayesinde; Devletimizin kazanacağı rakamlar çok önemlidir. O israflardan elde edilecek gelir ile; Ülkemizdeki çok fazla muhtaç, yoksul insanların istifade edebileceğini unutmayalım. Her sene yapılan israf karşılığında; binlerce fakir ve yoksulu doyurabileceğimizi, hatta; onları o durumdan kurtararak, hayata kazandırabileceğimizi unutmayalım. Allah'ın bize verdiği nimetleri, bir gün geri alabileceğini düşünelim. En önemlisi Dinimize göre; her türlü malın bize imtihan için verildiğini hatırlayalım.
Ramazan Ayında; israfı bol, gösterişli sofralardan uzak duralım. Asıl amacı birbirimizi ağırlamaktan çok, fakir ve yoksulun halinden anlamak olduğunu hatırlayalım. O amaç ile; onlara sahip çıkalım. İsrafı bol, yediğimizden çok, çöpe attığımız iftar sofralarını terk edelim. Ramazan Ayı, bunlar için bizi uyarmalıdır. Bizi terbiye etmelidir. Eğer, geçen bu aydan, bu anlamda yeteri kadar istifade edemiyor isek; oturup düşünelim. Allah'ın emrine uygun bir şekilde orucumuzu tutar isek; Bu ayı manen ve maddeten ihya etmiş oluruz. Sosyal sorumluluklarımızı da unutmadığımız zaman; tuttuğumuz orucun, bize katkıları saymakla bitmez... Bu anlam gerçekleştiği zaman; toplumun her kesimi Ramazan Ayının gelmesini büyük bir sevinçle bekler, geldiği zaman da bayram eder...
Sitede yayınlanan köşe yazılarından yazarları sorumludur...
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.