ERTUĞRUL GAZİYİ ANMA TÖRENLERİ
Geçtiğimiz günlerde Söğüt'te 742. düzenlenen törenlerde Ertuğrul Gaziyi Anma günleri yapıldı. Gündem o kadar yoğun ki; kimi insanımızın haberi bile olmadı. Haber kanallarımız malum. Oysa ki, altı asır bu topraklara hakim olmuş, bir medeniyet kurmuş, bir İmparatorluğun kurulduğu mekanın adıdır Söğüt. Kimileri için bir şey ifade etmeyebilir. Bir imparatorluğun oluşmasında önemli bir yeri olan, bir ananın evladına ve ondan sonra gelen torunlarına söylediği ve yapmalarını istediği öğüdün ifade edildiği yerdir, Söğüt. ''Oğul ister senden olsun, ister olmasın herkese adaletli davran, güvenini kazan.'' Hala bu sözlerin çınladığı yerdir Söğüt.
Kayı boyu lideri Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Yörük Şenlikleri'nin 742'incisi, türbesinin bulunduğu Bilecik Söğüt'te 30 bin kişinin katılımıyla coşkuyla kutlandı. İki gündür Söğüt'te devam eden şenliklere TBMM Meclis Başkanı Numan Kurtuluş'un yanı sıra Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı Fatih Dönmez ile Bilecik Milletvekili Halil Eldemir ile çok sayıda devlet erkanı katıldı.
Ertuğrul Gazi Türbesi'nin çevresinde kurulan yaklaşık 40 çadırda Türk Dünyası ve oymak boyları yöresel oyunlarını sergilediler. Yayık ayranı çalkalayan Yörük kadınları ve erkekleri, Jandarma Genel Komutanlığı Mehteran Bölüğü, Merasim Bölüğü ve Çelik Kanatlar' ın havadaki dansını ilgiyle izlediler.
İşte bu ana fikirle yola çıkan, Ertuğrul Bey ve arkadaşları, kayı boyu Tarihe şanla yazılacak bir destanın başlangıcını hayat geçirmişlerdir.
742. yılda ERTUĞRUL GAZİYİ MİNNETLE ANIYORUM... ALLAH MEKAKANINI CENNET EYLESİN...
Yine tarihî an‘aneye göre Moğol saldırılarının bu bölgelerde de hissedilmesi üzerine ağabeyleri Sungur Tegin ve Gündoğdu’nun Ahlat’a geri dönmelerine rağmen Ertuğrul Gazi kardeşi Dündar Bey ile beraber batıya doğru hareket etti. Sivas yakınlarına gelip konakladığında burada Selçuklu ordusu ile büyük bir Moğol birliğinin savaştığını ve Moğollar’ın Selçuklu ordusunu bozmak üzere olduğunu gördü. Ertuğrul Gazi Selçuklu ordusuna yardım edince savaşın seyri değişti ve savaşı Selçuklular kazandı. Sadece Neşrî’nin Cihannümâ’sında kaydedilen bu savaşın Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad ile Hârizmşahlar arasında yapılan Yassıçimen Savaşı (1230) olduğu da söylenmektedir. Savaştan sonra Alâeddin Keykubad Ertuğrul Gazi’ye yardımlarından dolayı iltifatlarda bulunarak hil‘at giydirdi ve Selçuklu ülkesinde yaşamak için göç ettiklerini öğrenince Ankara yakınlarındaki Karacadağ ve çevresini ona verdi (1230).
Ertuğrul Gazi Karacadağ’da bir müddet kaldı, ardından da oğlu Savcı Bey’i (Saru Yatı) Sultan Alâeddin Keykubad’a göndererek ondan yeni yurt istedi. Osmanlı kaynaklarına göre sultandan gerekli izni aldıktan sonra belki de daha verimli topraklar elde etmek üzere batıya doğru hareketle Bizans sınırlarına kadar gelerek Söğüt dolaylarına, Aşağı Sakarya havzasına yerleşti. Burada Bizans sınırlarındaki kasaba ve köylere karşı akınlar düzenlemeye başladı. Bu sırada I. Alâeddin Keykubad ülkesinin batı sınırlarını itaat altına almak amacıyla Bizans topraklarına bir sefer düzenledi. Konya’dan 1231 yılında hareket eden ordu Sultanöyüğü’ne (Eskişehir) geldiğinde Ertuğrul Bey de maiyetiyle birlikte buraya gelerek sultana katıldı. Selçuklu ordusuyla Nikaia (İznik) Rum İmparatoru Teodoros Laskaris’e bağlı birlikler arasında bugünkü Pazaryeri ile Bozüyük arasındaki Ermeni derbendi denilen yerde yapılan savaşı, Ertuğrul Bey’in emrindeki akıncı süvarilerinin başarılı mücadelesi sonucunda Selçuklu ordusu kazandı. Bu haber Sultanöyüğü’nde bulunan Alâeddin Keykubad’a ulaştığında sultan çok sevindi ve Ertuğrul Gazi’yi taltif ederek Eskişehir ve çevresini kendisine verdi. İSLAM ANSİKLOPEDİSİ
Oradan başlayarak öncelikle tüm Anadolu 'ya, içerisinde yaşayan tüm insanlara adalet ve güvenin tesis edildiği, üzerine bir medeniyetin kurulduğu toprağın adıdır Söğüt. Kendisi küçük olsa da, Bir yüce Devletin tohumunun Manen ve Maddeten atıldığı yerdir. Orada Ertuğrul Gazinin, Osman Gazinin, Şeyh Edebali'nin gölgesinin hissedildiği yer olarak bilinir söğüt. Bu topraklardan başlayarak Yüce bir İmparatorluk kurulmuştur. Kendisine bağlı olan tüm insanlara öncelikle adaletle davranmıştır. Güvenlerini kazanmıştır. Medeniyet kurmuştur. Bıraktığı eserler ile Tarihin o dönemine damga vurmuştur. Kimi gayri müslim olan bağlı devletler, Osmanlı tarafından yönetilmeyi canı gönülden istemişlerdir. İslam medeniyetinin gereği budur. Ne zaman ki; o topraklarda ayrılık olmasını isteyen ne kadar kötü niyetli devlet ve yandaşları varsa kötü arzularını zamanla ortaya koymuşlardır. Osmanlı Milletini birbirine bağlayan mozaik parçalarını fark ederek, o parçalar üzerinde kirli emellerini ortaya koyana kadar, bu birliktelik, bağlılık, içerisinde yaşayan toplumları parçalamak adına girişimlere başlamışlardır. Bir manada bunu da becermişlerdir. Her insanın bir ömrü olduğu gibi, devletlerin de bir ömürleri vardır. Devletin yıkılmasından çok, yıkılış tarzına olan kinimiz, nefretimiz kolay, kolay dinmeyecektir. Kalleşçe, Haince, arkadan vurarak, yapılan bir yok oluş hazmedilemez.
Bugün Osmanlı coğrafyası kan ağlamaktadır. Bugün o coğrafyalara sahip çıkacak bir büyük Devlet yoktur. İşte imparatorluğun yıkılması sonucunda olay ortadadır. Her taraf kan ve gözyaşı. Hala oradaki insanlar, Osmanlının davamı olan Ülkemize gözlerini dikmişlerdir. Ancak tarihten gelen bir gerçek olarak, bizim kendilerine yardım edebileceğimizin ümidini taşımaktadırlar. Dünyada gücü elinde bulunduran devletler her gittikleri yere kan ve gözyaşı bırakmaktadırlar. Büyüklüğü böyle algılamaktadırlar. Yakarak, yıkarak, korkutarak, aciz bırakarak, bu güçlerini perçinlemek istemektedirler. Onların Medeniyet anlayışı budur.
TÜM MAZLUM COĞRAFYANIN ÜMİDİ ÜLKEMİZDİR... G 20 TOPLANTILARINDA ÖNE ÇIKAN LİDER OLARAK RECEP TAYYİP ERDOĞAN KENDİNİ KABUL ETTİRMİŞTİR...
Üzülerek ifade edelim, Osmanlı Devlet olarak, Medeniyet olarak yeni nesillerimiz tarafından fazlaca bilinmemektedir. Burada Ailelere düşen görev olduğu gibi, Resmî kurumların eğitim ve öğretim yuvalarında yeteri kadar, yeni nesillere bilgi aktarma zorunlulukları vardır. Nerede olursa olsun bir mehter vurduğu zaman, ona doğru yönelmeyen, heyecanlanmayan birisini gördünüz mü. Bu Milletin genlerinde var. Bu Millet yönetmeye ve idare etmeye memur edilmiş, Devlet kurma ve yürütme yeteneği ve becerisi olan bir Millettir. Ancak mazlumlar böyle bir Milletin kurduğu, mayasını inancından alan bir Devletin kolları altında Hayma ananın dediği gibi adalet ve huzur içerisinde, güvenli bir şekilde yaşar. Böyle bir Devletin kuruluşuna sebep olan insanların anma törenlerinin gündemi bile oluşturmaması ne kadar ilginçtir.
Medeniyet ve insanlık timsali, temeli adalet ve güvene dayanan, ayrımcılığın en aza indirildiği, bir medeniyet kurmuş olan, Osmanlı torunları olmaktan gururluyuz. İnanıyorum ki; gelecek zamanlarda kıymetleri ve değerleri çok fazla anlaşılacaktır. Bir Yüce Devletin tohumlarının atıldığı günler, daha güzel etkinliklerle ortaya çıkacaktır. En Önemlisi gelecek nesiller onları daha iyi tanıyacak, onlarla gurur duyacaklardır. Onlar mümkün olduğu kadar kendilerine verilen öğütleri tutmuşlardır. Yönettikleri tüm topraklarda adil ve güvenilir olmaya özen göstermişlerdir. Her gittikleri yerlere medeniyet götürmüşlerdir. Bu hizmetleri götürürken hiç bir ayırım yapmamaya dikkat etmişlerdir. Böyle bir devletin kuruluşu, tohum atıldığı yer, elbette daha coşkulu ve daha adına layık şekilde kutlanmalıdır.
Büyük Ecdadın bu vasıflarını söylemenin onlar için, bir övme olduğu fikrini taşımıyorum. Sadece gerçekleri söylüyorum. Onlar yaşadılar, yaşattılar. Bu inançla asırlarca Büyük Devlet olmanın onurunu taşıdılar...
TORUNLARINA DÜŞEN BU MEDENİYETİ DÜNYAYA TANITMAKTIR. EKSİĞİ, NOKSANI, FAZLASI İLE... YAŞANMIŞLIĞI VE GERÇEKLİĞİ İLE...
ALLAH ONLARDAN RAZI OLSUN... MEKANLARI CENNET OLSUN... KİMİLERİ GİBİ, O ŞANLI TARİHTEN NEFRET ETMEK DEĞİL...