HAYAT SADECE EĞİTİM VE ÖĞRETİM DEĞİLDİR
Yeni öğretim yılı; milyonlara varan öğrencisi, milyona varan personeli ile; yeniden Bismillah, diyerek eğitim ve öğretime başladı. Allah başarılı, hayırlı rahat ve huzur ortamında, bir yıl olmasını nasip etsin. Bilgi, beceri kazanma adına; en kazanımlı, yıl olsun. Gençlerimiz ve çocuklarımız; Vatanına, Milletine yararlı, bir fert olarak, yetişsin. Güller açsın, çeşitli kokular yükselsin. Alınacak, iyi ve değerli bilgilerle; karanlıklar aydınlansın... karanlıklara insanlar, itilmesin...
Ülkemiz, yakın geçmişinde; eğitim ve öğretim açısından, pek de; iç açıcı durumlar yaşamadı. Eğitim ve öğretime prangalar, vuruldu. Herkesin okumasına engel çıkarılması konusunda; Dünya da ender topluluklardan biriyiz. Sanki birileri birilerinin bilgi edinmesinden çok korkuyor. Anlaşılır gibi değil. Kimileri de; gençlerimizi ve çocuklarımızın tüm mesailerini test kitaplarına ve sınavlara bağlı olarak; teslim aldı. Yattı, kalktı; test, sınav, okul, hayalleri ile; zamanını, ömrünü tüketti. Kimi zaman; aileler, kimi zaman; çevre, kimi zaman; bürokratik engeller… nedir bu insanların bilgi edinmesinden korkunuz? Çünkü, cahil toplum daha kolay, daha basit idare edilir, düşüncesi hakimdir. Hareketleri daha rahat kontrol edilir. Bu mantık doğru veya yanlış olabilir. Kimilerinin,Unuttukları bir nokta var, toplumumuzda okuyan, yazan cahillerin de sayısı bir hayli fazladır. Demek ki; sadece, okuyup, yazmak da, yetmiyor. Öğretim süreci, bazen diplomalı cahiller, yetişmesini engelleyememektedir. Hatta, Bu Ülke zaman içerisinde en büyük kötülükleri; okuyup, yazan, tahsilli cahillerden görmektedir. Yahut bunu şöyle de okumak gerekir. Halkımız, insanımız; bazıları gibi okullar aracılığı ile; tahsil hayatı geçirmese dahi; daha akıllı, daha şuurlu ve daha anlayışlı, uyanık olduğunu defalarca ispat etmiştir. Okuyan, yazan cahiller kadar, ülkesine zarar veremez. Tarih bunun örnekleri ile doludur.
Eğitim ve öğretim sürecimiz, ilk okuldan, yüksek tahsilin sonuna kadar içeriği çok yararlı bir şekilde doldurulması gereken önemli bir husustur. Öğretim yılları boyunca; DEVLET desteği ile, en iyi bilgilere sahip olarak yetiştirilmelidir. Devlet bu imkanı verirken; öğrenciye düşen; çalışarak bu fırsattan en iyi şekilde istifade etmesi şarttır. Bazen, Öğretmen arkadaşlar; aldıkları pedagojik eğitimin dışına çıkmaktadırlar. Sınırları zorlayarak, öğrencilerin kapasitelerinin çok üzerinde ödev vererek; daha küçük yaştaki çocuklarımıza; bıtkınlık, yorgunluk ve usanmalarına sebep olmaktadırlar. Oyunun da; aynı zamanda, bir eğitim aracı olduğunu unutmaktadırlar. Aşırı yüklenme; eğitim, öğretim açısından kabul edilebilir bir gerçek değildir.
Bazen de, öğrenciler açısından değerlendirdiğimiz zaman; eğitim ve öğretim sürecini, yeteri kadar, değerlendirdikleri söylenemez. Bugün, hayatın her türlü nimetlerinden istifade eden genç kardeşlerimizin, öğrenmenin gerektirdiği çaba ve gayreti yeterince, gösterdiklerini göremiyoruz. Zaman açısından, eğlence mekanlarında, dinlenme mekanlarında geçirdikleri zaman kadar; kütüphanelerde, dersliklerde, laboratuvarlarda geçirdikleri söylenemez. Kimi öğrencilerimiz için, yüksek tahsil hayatı; eğlence ve oyun gibi algılanmaktadır. Kendilerine verilen imkanlar, kendilerinden önceki nesillere verilmeyen imkanlardır. Para, burs, gelecekte başarılı işler yaptığı zaman; ödüllendirme politikaları, imrenilecek konumdadır. Bugün Uluslararası okullarla irtibat, karşılıklı olarak istifade etme olayları bir gerçektir. Yüksek lisans, doktora öğrencilerinin desteklenmesi, gerçeği ortadadır. Ülke içerisinde üniversiteler arasında dayanışma ve yardımlaşma projeleri vardır, uygulanmaktadır.
Okulların fiziki şartları imrenilecek hale gelmiştir. Özel yüksek okulların, devreye girmesi ile; iyi ve güzele yönelmek adına rekabet başlamıştır. Bu konu özenilecek bir durumdur. Burada var olan durumların; Devlet yöneticileri tarafından, daha da iyileştirileceği ve güzelleştirileceğine dair müjdeler vardır. Önceki nesillerden yüksek tahsil yapan insanlar; bu duruma gıpta ile bakmaktadırlar.
Son zamanlarda, Devletin ortaya koymak istediği planla dershanelerin kaldırılarak, o açığın; Devletin okulları tarafından kaldırılacağına dair açıklamalar gelmektedir. Bu açığın kapatılıp, kapatılmayacağını zaman gösterecektir. Bu amaçla çıktığınız zaman; orta öğrenimi daha istifade edilir, daha ciddi, daha disiplinli bir hale getirmek gerekir. Şunu söyleyebilirim; çocuklar en azından daha az yorulacaklar. İlköğrenimden itibaren yarış atı gibi olmaktan kurtulacaklardır, ümidini taşımak istiyorum. Çevreyi, insanı, sosyal ilişkileri, kısacası hayatı daha erken ve daha tecrübeli bir şekilde tanıyacaklardır. Hayatı tanımayan, davranış sorunları yaşayan, çevre ile, iletişim kurmakta zorlanan, bir genç; sıkıntılı bir durum yaşamaktadır.
Dershanelerle birlikte yarış atı haline getirilen, gençlerimiz; Yorgun, bitkin, heyecanını yitirmiş, bocalayan bir nesil, olarak karşımıza çıkmakta idi. Düşünemeyen, sadece ezberleyen.., hayatı, sadece; bir yüksek okul kazanmaktan ibaret sanan, onun dışındaki hayatı yok kabul eden bir gençlik... Böyle bir gençliği kabul etmek mümkün değildir. Bir olumsuzluk sonrasında; savrulan, dağılan, hayata küsen, dirençsiz, bir gençlik düşünülemez... Evet, önceki sistem; olumlu ya da olumsuz örneklerini anlattığımız, böyle bir gençlik modeli ortaya koyuyordu. Halbuki, hayat sadece bu değildir. Hiç bir zaman, sadece okumaktan geçen, bir hayat olmadığı gibi; okulun dışında da; hayatın varlığını kabul etme gerçeğine dayanır. Tahsil hayatı ile; dışarıdaki hayat, aynı süreçte devamlılığını korumaktadır.
Vatanımın gül kokan çocuklarını okumaya teşvik edelim. Onların daha güzel koku verdiklerine şahit olacaksınız. Yeter ki; onların yaşamasına, yeşermesine, büyümesine, zemin hazırlayalım. Okul hayatının dışında da; kocaman bir hayatın kendilerini beklediğini, hatırlatalım. Onları, böyle bir hayat gerçeğine hazırlayalım. Eğiticiler ve öğreticiler olarak; sevgi en büyük gücümüz olmalıdır. Onlar daha açmamış çiçeklerdir. Bahçıvan olarak çiçek yetiştirmek varken, onları kesen biçen; biri olarak anılmak iyi değildir. Onları kötü ve yanlış düşüncelerle yetiştirmek yerine; Gül yetiştiren insan olmayı tercih edelim. Unutmayalım çocuklarımızı nasıl yetiştirirsek; onlar öyle yetişecektir. O nedenle yetiştirici kadrosunun çok dikkatli seçilmesi gerekir. Bu konuda gereken özen gösterilmelidir. Üniversitelerde, bazen hocaların şahsi hataları yüzünden, gençlerin seneler kaybettiğini duyuyoruz. Gerçekten, acı veren bir durumdur. Umarım bu hatalar sürekli olmaz, gençler; gereksiz olarak bazı şeylerin israfı ile baş başa kalmazlar. Üniversite hocalarının, bu sorumsuz davranışlarını kınıyorum. Bunları denetleyecek bir mekanizmanın olup, olmadığını da; sormak istiyorum. Öğrencinin gereksiz, anlamsız bir şekilde; kaprislere kurban gitmesine karşıyım...
LÜTFEN, tüm eğiticiler aynı zamanda; birer Anne ve Baba olduklarını hep hatırlarında tutsunlar. Kimi zaman sizin ölçülerinize, değerlendirmelerinize; olumsuz olarak takılan; binlerce insanın hayatın değişik dallarında; ne kadar başarılı ve becerikli olduklarını hatırlayalım. Hayatı sadece tahsil sürecinin, içerisine hapsetmeyelim. Bizden istenen; öncelikle; bilgi hammalı olmuş genç nesiller değil; adam gibi bilgiyi öğrenmiş, hayatı algılayan ve tanıyan, VATANINA, MİLLETİNE yararlı olmayı amaç edinmiş, bu amaç uğrunda kişisel başarısını hedef olarak seçmiş, gençleri yetiştirmek istenmektedir. Ufukta bu amaçla yetişen gençleri, görür gibiyim. Yeter ki; azmedelim. Kararlı olalım... Çaba ve gayret sarf edelim...