BİR, KASIM KASIRGASIYDI…
Bugünlerde canımızı sıkan çok şey olsa da, elhamdülillah, 2015 seçim yılını hayırlısıyla neticelendirdik. “Eski Türkiye” korkusuyla deve dikeni üzerinde gidilen sandıktan, sahici beklentilerin çok üzerinde bir oy oranıyla, beş aylık bir inkıtadan sonra, tek başına iktidar çıktı. Öyle ki; %49,5 oy oranıyla, mecliste temsil imkânıyla, diğer üç partiden daha fazla tercih edilen bir iktidar var karşımızda. Bu sonuç; ülkenin Cumhurbaşkanı dâhil birçok kişiyi, Eyüp Sultan Camisi’nde sabah namazı ve akabinde şükür secdesi yaptırmaya koşturdu.
Mart 2014 Yerel Seçimleri sonrasındaki değerlendirme yazımızın bir bölümünde şöyle demiştik: “Özellikle 2013 yılı Mayıs ayından beri çok gerildik. Halk olarak tercihlerimizin dikkate alınmaması, demokrasi sandık değildir söylemleri, azınlığın çoğunluğa tahakküm etmeye kalkışması, eski Türkiye özlemleri, hükümeti al-aşağı etme operasyonları, böcek-çiçek-ağaç aldatmacasıyla ülkemizin yakılıp yıkılması, dinimize-değerimize-örfümüze alenen küfredilmesi bu gerginliğin arka planındaki bazı nedenlerdir. Fakat 31 Mart 2014 seçim darbesiyle millet, iradesini gasp etmeye çalışanlara, şamar mı dersiniz, sille mi dersiniz, Osmanlı tokadı mı dersiniz, öyle bir çaktı ki, tezgâhçıların taşları eteklerinde kaldı.
Fakat milletin sillesini suratına indirdiği toplum mühendisleri güruhu, hala ders almamışa benziyor. Milletin şamarını görmemezlikten gelip çeşitli bahanelerle çamura yatıyorlar. Yok elektrikler kesilmiş, yok twitter yasaklanmış kuş ötmemiş, sandıklar çalınmış, you tube kapatılmış tapeleri, “tape-taklak” olmuş estek köstek… Hiçbiri de çıkıp; biz nerede hata yapıyoruz, bu millet neden bize muhabbet etmiyor demiyor. Halkı ezilecek böcek gibi gören jakobenist tavır devam ediyor. Bu halk doğruyu bilmez, bunlar cahildir çünkü bizi seçmediler anlayışı bu modeller için hala revaçta.” Bilmem aynı değerlendirmeyi, 1 Kasım seçimleri için tekrar yapmaya mahal var mıdır?
ALLAH’a şükür feraset sahibi bir milletin evlatlarıyız. Operasyonların, kasetlerin, tapelerin sayısını bilmediğimiz, kumpas üstüne kumpasların kurulduğu, dost-modern darbe girişimlerinin sonunda, milletin önüne yine bir sandık geldi. Seçimler sonucu millet; yönetime bir kez daha el koydu. Bu el koyuş; görünüşte memleket yararına olan postallı bir el koyuş değil. Bu el koyuş; arkasında baronların, uluslararası sermayenin, halkına-dinine-değerine düşman, Batıya dost entel-dantellerin olduğu bir el koyuş değildir.. Bu el koyuş; ülkenin gerçek sahibi, kurucusu, koruyucusu ve savunucusu “kısık sesli” Anadolu insanının el koyuşudur.
Doğrusu, kimse bu denli başarılı bir sonuç beklemiyordu. Belki de moral olsun diye, küçük bir farkla da olsa tek başına iktidar olunacağı dillendiriliyordu. Her ne kadar söylem böyle olsa ve belki de kasten ifade edilmese de, 7 Haziran öncesi bir partinin baraj meselesi yüzünden, Kürt seçmenimizle birlikte sol tandanslı vatandaşlarımızın bu partiye yüklenmelerinde olduğu gibi, bir durum yaşanması ihtimal dışında değildi. Bu sefer de, tek başına iktidar olunamayacak endişesiyle bir yüklenme olabilirdi ve oldu. Şunu da unutmamak gerekir. Eğer tek başına iktidar beklentisi olmasa, 7 Haziran sonuçları 1 Kasımda da tekerrür edecek olsa, neden erken seçime gidilecekti? Neyse, sonuçta yine her iki kişiden birinin tercihiyle ve yine tek başına bir iktidar var.
Lafazanlar, istatistikçiler, gazeteciler, yazarlar, taraftarlar, aleyhtarlar bu sonucu izah ederler, ettiler. Bizlerde burada söylenebilecek şeylerden, söylenenlerden bahsedebiliriz. Fakat neticenin böyle olmasında en büyük etkinin, mazlum Müslüman halkların göz yaşlarıyla yaptıkları dualar olduğunu düşünüyorum. Ümmetin duası vardır bu başarıda. 1 Kasım 1922’den beri başsız olan ümmetin, bir tevafuk olarak yine bir, 1 Kasım gününde garip, zelil ve ilelebet başsız kalmamak için ALLAH’a yalvarışlarıdır bu sonuç. Bazı partililerin “ben çok iyi çalıştım” ve bu sonucu aldık anlamına gelen açıklamaları, bir kahvehane mavrasından öte bir değerlendirme değildir.
Elbette halkımız istikrara oy vermiş, terör ve huzursuzluğa pirim vermemişlerdir. İç ve dış tehdit-tehlikelere karşı milli birlik yolunda birleşmişlerdir. “Hayırcılara,” bir “hayır” da halktan gelmiştir. Gavurun davulunu alıp çomağı vuranların ardından, millette bir davul çaldıracaktı elbet. Ülkenin yarıdan fazlasının desteğini alan Reis’i Cumhura yapılan çirkefliklere, yurdum insanının bir diyeceği olacaktı. Mankurtlaştırılmışlara, mankurtlaştırılmak istemeyenlerin iki çift lafı olacaktı elbet. Esed katilinin savunucularına ve ülkemi Suriyelileştirmek isteyenlere Anadolu insanının bir sözü mutlaka olacaktı. Tek bir oy için, iki bin kilometre yol yapan üniversiteli gençlerin emeklerinin bir karşılığı olacaktı.
Anayasa değişikliği talebi, terörün bitmesi, artan milli gelirden pay istekleri ve beklentileri de bu seçimin belirleyici etkenleriydi. Bu seçimde geçmişte yapılanlarla övünmek yerine, gelecekte yapılacaklara ağırlık verilmesi doğru bir stratejiydi. Demek ki, milletimiz geleceğe daha çok önem veriyor. Hâlâ izah isteyenler, maddi sebep arayanlar çoğunlukta gibi. Çok yorulmaya gerek yok. ALLAH, böyle istedi işte. 7 Haziran seçimleri sonucu 280 vekil kazanarak iktidar olmaktan çok daha iyi bir sonuç alınmış oldu. Çünkü vekil kaybederek iktidar olunduğunda, ülke düşmanları; “bak vekil sayıları düştü, sallandılar, vurun ha vurun” diyerek yıkım çalışmalarını başlatacaklardı. ALLAH’ın hikmetine bakın ki böyle bir sonuç çıktı ortaya.
Bu sonuçlarla birlikte, küçük partiler iyice küçüldüler. 7 Haziranda 1 milyon rey alan bir partimiz 266 bine düştü. Bir başkası 216 binde kaldı. Bazı partililer, “neden böyle oluyor” sorusunu sorup, cevap arayacaklarına, “halkı aşağılama, küçük görme, sonuçlardan gerekli dersi çıkarmayarak kendilerini haklı görme eğilimlerini maalesef sürdürüyorlar. Bu tavırları nedeniyle, kendi partilerinin sandık görevlilerinin dahi başka partilere oy verdiklerini işittik. Eriyen bu partiler buharlaşıp yok olmak istemiyorlarsa, yeni anayasa çalışmalarına katkı sunarak, halkın gözünde değerlenebilirler.
Hülasa, yeni bin yılın Selahaddin’i Eyyubi’si yeniden seferde. Bu seçim sonuçları sonucu İsrail üzülüyor, Filistin seviniyorsa başka söze ne hacet. Irak, Suriye, Afganistan, Balkanlar, Bosna, Pakistan, Mısır ve Arap halkları seviyorsa tercih doğru demek ki. Hayırlı olsun derken, iktidar partisi yetkililerine 7 Haziran’ı asla unutmamalarını hatırlatırım.
Milletin feraseti, milletin zaferini getirmiştir…