Yerel seçim bitti. Evrensel öğrenmeler üzerinden yorumlanırsa milletin Ak Partiden bir seçim alacağı vardı. Vardı ama elinin ayarını tutturamadı. Şimdi Erdoğan’ın bir seçim alacağı var.
CHP ise şokta. Kendinin umamayacağı pozitiflikte bir seçim sorumluluğu aldı. Doğru yorumlayamaz-larsa sonuçlar ayaklarına dolanabilir. Zaten Kemal Kılıçdaroğlu’nu genel seçim üzerinden yargılayarak yanlış yorumlamaya başladılar.
Sonuçlara bakılırsa Özgür Özel partinin liderliğinde güç kazandı. Mansur Yavaş daha fazla güç kazandı. Ekrem İmamoğlu’na arkası sağlam rakipler çıkmış oldu. Bu üçlü, rekabete girerse -ki girecekler- aldıkları sorumluluğu taşıyamaz geri devrederler. Zaten teorik olarak CHP, hayalinde göremeyeceği bu sürreal tablonun sorumluluğunu taşıyabilecek kapasitede değil. Önceki dönemde başarılı olduklarını düşünmeleri, kapasite yokluğunun en önemli karinesi ve aynı zamanda Türkiye için bir tehdittir.
Hatta Cumhurbaşkanı bu seçime muhalif olarak girmiş olsa hiçbir siyasinin hayatında göremeyeceği bir başarı elde ederdi. Güçlenmiş çıkardı. Önümüzdeki genel seçimde her halükârda gerçekleşecek olan durum da bu zaten.
Bu arada saydığım üç CHP’li isimden erken seçim açıklamasını ilk yapan kaybedecek diğer ikisi rekabette güçlenecektir. Çünkü erken seçim Ak Parti’nin bedelini ödediği ekonomik programın maliyetlerinin Türkiye için boşa gitmesi olur.
Buraya kadarki değerlendirmelerimden anlaşılacağı üzere seçim analizimi ekonomi üzerine bindireceğim.
Seçimden önce emeklilerin etkili olacağı kesindi. Ak Parti’nin popülizm yapmadığı da kesindi. Afyonkarahisar mitinginde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın emekli maaşlarına dair açıklama yapma ihtiyacı hissetmesi ve açıklamalarının niteliği bunu gösteriyordu.
Seçim sonucu belli olunca masa denklemlerinin değil, kasa matematiklerinin rol oynadığı da ortaya çıktı. Sadece partilerin aldığı oylar değil, düşük katılım oranı nedeniyle alamadıkları oylar bu tetkik için yeterli veri sunuyor.
Seçimin sonucunu 6 kasa belirledi.
Genel seçimin alınmasında ekonomi yönetiminin kriz yönetme kabiliyeti etkili olmuştu. Seçmen, ekonomi hemen iyi olmasa da daha kötü olmasın diye Erdoğan’ı seçti.
Göstergeler bir tarafa, daha iyi ekonomi anlamında yeni ekonomi yönetiminin esas performans unsuru olan, yabancı sermayenin girişi gerçekleşmedi. Hatta seçime az kala sermaye girişinin seçimden sonra gerçekleşeceğinin beklendiği ilan edildi.
Demek bu şartlarda seçmenin sabrı on ay yetti. Açıkçası Orta Vadeli Program standartlarında on ay uzun olmasa da iyi bir krediydi. Fakat bu kredinin, son bölümde Merkez Bankasındaki yönetim krizi, Bankalar Birliğinden gelen kur tahmini ve Enflasyon Raporu toplantısındaki “link kopmuş” açıklamasıyla yakıldığı da vaki. Bunları yazmıştım. Tekrarlamayacağım.
Eklemek istediğim başka kasalar var. Onlarla devam etmek istiyorum.
Bu kasanın, KKM’den tasfiyesi için dengelenme yılı olarak 2025’i gören ekonomi yönetiminin erken davranması yük oluşturdu. Kuru ayarlamak ya da uyarlamak için aceleci davranıldığını anlayabiliyorum ama bir noktada bu acelecilik hataya dönüştüğü halde ısrar edildi. Böylece bu kasa da etken olarak değilse de edilgen olarak seçimde bedel ödetmiş oldu.
Hasılı şu meşhur kumarhane, sofrasından sazan sarmalının tokatçılarını kaldırıp kasalardan bir ittifak kurdu.
Kasa ittifakına yolu açansa hükümetin ekonomik tezler öne sürmesi olmadı hiç. Hükümetler bunu yapabilir. Sorun bu tezlere uygun yeterli bir program oluşturmadan uygulamaya çıkılmasıydı.