Orucu layıkıyla tutan bir insan bütün haram olan fiillerden, zulüm ve fenalıktan uzak durur. Allah’ın emirlerine riayet etmekle kalmaz, yaptığı amelleri de ihlâsla, sırf Allah rızası için yapmaya gayret eder. Evinde her türlü nefis yiyecekler olan bir kimseyi düşünelim. Bu kimse oruçluyken karnı aç olduğu halde o yiyeceklere elini sürmez. Halbuki orucunu bozsa kimse görmeyecek. Fakat Allah görecek. Yine oruçluyken yanındaki helâline elini sürmez. Çünkü Allah görüyor. Sırf Allah rızası için helâl malını yemeyen bir mümin, nasıl olur da başkasının haram malını yiyebilir? Allah rızası için şehvetini zaptedip helâl olan eşine dahi dokunmayan bir mümin, nasıl olur da haram olan bir kimsenin ırz ve namusuna musallat olabilir? Keza kendi malından zekât veren bir kimse, nasıl olur da başkasının malını çalabilir?
İşte orucun farz olduğunu beyan eden âyetteki, “Umulur ki korunursunuz” ifadesinin hikmeti budur. Görüldüğü gibi oruç tutmak sadece akşama kadar aç durmak değildir. Onun terbiyesiyle insanın ahlâkı her haliyle iyileşme yoluna girmektedir.