Bugün sabah erkenden başladı “güçlü, yürekli, cesur, aslan” falan gibi sıfatlarla başlayıp “kutlu olsun” ile biten Dünya Kadınlar Günü mesajları.
AK Partilisi, CHP’lisi, “küçük esnaf” İmamoğlusu, dernekler, vakıflar, türlü girişimlerle oluşumlar derken saat 12:00’yi vurduğunda on kadar mesaj gelmişti telefonuma. Kendime cinsiyet atamış olacağım ama erkeğim ben üstelik.
Eh, ben de “dünya kadınlar günü kutlu olsun” yazayım da kimsenin hışmına uğramayayım. Korkuyorum o hışımdan. “Makbul duyarlılıkları pas geçen biri olmak” bugünlerde pek makbul değil çünkü. Değil mi ki modern dünyanın duyarlılıkları dört bir yanımızı sarmış, biz dahi aşk ile katılalım bu duyarlılığa.
Yine de modası epeyce geçmiş bir yobaz olarak bu dünya kadınlar günü nanesinin “sanayi devrimi ile başlayan sömürü düzeninin kapitalizm ile devam eden çehresinin sulandırılmış bir ayin günü” olduğunu kayıtlara geçmiş olayım. “Kadını üreterek tüketen bir müşteriden üreterek nesneleşen bir ürüne dönüştürmeyi tek makbul ‘kadınlık’ ölçütü saymanın insanlığı getirdiği noktadan endişe etmek gerekmez mi?” diye de sorayım ama bu soruma herhangi bir cevap alamayacağımı da bileyim. Sorusu unutulmuş cevaplarla yani “derin bir alıklıkla” yaşayan günümüz insanının canını sıkmak istemem durduk yerde. Mesajımı vereyim, icabı halinde çiçeğimi alayım ve yoluma devam edeyim.
Tamam tamam. En iyisini sen biliyorsun. O yüzden “iyi de Dünya Kadınlar Günü’nü, haklarını arayan sosyalist kadınlar ihdas etti. Amerika’da haklarını arayan işçi kadınların kapatıldıkları yerde yangın çıkmasını anarak kadınların hakkını arıyorlar. Bunun kapitalizm ile ne ilgisi var?” diye sor bana. Bu soruya çok memnun olurum zira alıklığın en sevdiğim versiyonu “sofistike alıklık” dediğim versiyonudur.
Şu ilgisi var: Aramızdan sadece bazılarının ve yeteri kadar çalışarak idare edebileceği dünya kaynaklarını herkesin yeterinden fazla çalışmak zorunda olduğu bir yere getirmeyi ve bunu yaparken de dünya kaynaklarını tüketmeyi başarmış olmayı da kutlamış olmuyor muyuz sence de Dünya Kadınlar Günü’nü kutlarken?
Bugün her versiyonuyla kapitalizm “makbul” insanı nasıl tanımlıyor? Bak cinsiyetçilik yapmıyor, “insan” diye soruyorum soruyu. Linç etme hemen.
“İhtiyacı olandan fazlasına sahip olmak için hem üreten hem de mutlak surette ürettiğinden fazlasını mütemadiyen tüketen canlıya insan denir” tanımını duymadıysan ben sana ne yapabilirim?
Herkesin “herkesleştiği” bu saçma sapan düzenekte; “bütün farklılıkların iptalini” yegane farklılık olarak gören bu düzenekte; makbul kadın tanımını “üreten kadın” olarak kısıtlayan ve bu üretimi de mutlak surette “doğrudan kapitalist üretimin bir parçası olacak şekilde üretim” olarak tanımlayan bu düzenekte işlerin kadınlar için de, erkekler için de berbat seyrettiğini görmemek için “yaşasın Dünya Kadınlar Günü” değil mi?
Kadının da erkeğin de fıtratının yerinden edilmesiyle sonuçlandı işte sanayi devrimi ve kapitalist tecrübe. Onu diyorum.
Herkes hırs küpü birer karıncaya döndü. Ağustos böceği kimse için kabul edilebilir bir kimlik değil. Oysa büyük şairimiz Sezai Karakoç bu duruma şöyle itiraz etmişti: “Ağustos Böceği Bir Meşaledir.”
Şimdi o muhteşem alıklık yine devreye girecek ve bana “yandaş yazar kadınların çalışmasına karşı çıktı” diyeceksiniz belki de. Hayır efendim hayır. Ben sadece kadınların çalışmasına değil, erkeklerin çalışmasına da karşıyım. Bu düzenin içinde “daha çok çalışarak” elde edebileceğimiz hiçbir maddi kazancın “beklentilerimizi karşılamasına” izin verilmiyor, verilmeyecek. Mutluluk ise sadece “maddiyat” ile eşitlendiğinden bizim insani pozisyonumuz “imkansız pozisyon” olarak kalmaya devam edecek.
Eh yine de Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle “çalışan, üreten, tüketime doğrudan katkı veren” kadınların sorunları konuşuldu. Bu da bir şeydir esasında. Tabii Gazzeli kadınlar an itibariyle çalışmadıkları, üretmedikleri ve tüketime de doğrudan katkı veremedikleri için onları alakadar eden bir şey yok ortada. Kadınların gününü çılgınca kutlamaya da Gazzeli kadınların soyunu kırmaya da devam edebilir soysuz yeni dünya.
Dünya Kadınlar Günü dediysek Gazzeli kadınlar hariç tabii ki. Çünkü onlar bu dünyadan değiller. Dünyanın tek özgür kara parçasının özgür kadınları onlar.