Dün 28 Şubat’ı gösteriyordu takvimler... Bizim için unutulması mümkün olmayan bir tarih bu... Tıpkı 12 Eylül gibi... 27 Mayıs gibi... Ve evet, 15 Temmuz gibi... Sonuncusu hariç, yeni nesle çok fazla şey ifade etmiyor artık bu tarihler... Yakın tarih içinde alelade birer başlık gibi görünüyor. Otuz yaşın altındaki gençler için, öyle ya da böyle işitilmiş ama ne olduğuna dair çok da fikir sahibi olmadıkları meseleler bunlar... Pek fikir sahibi değiller; çünkü onlara böyle meseleleri doğru dürüst anlatmadık, anlatmıyoruz. Okullarımız bugün hala kurgusal, hamasi, işine gelmeyen detaylara hiç girmeyen tarih söylenceleriyle idare ediyor öğrencilerini. Yakın tarih hak ettiği ağırlıkla yer almıyor müfredatta. Genellikle şöyle bir değinilip geçiliyor. Aslı astarı hiç anlatılmıyor, derinliğine inilmiyor, Türkiye nereden nereye gelmiş, neler yaşanmış, devletle millet arasında, milletle vesayet odakları arasında, yine milletle milli iradeye ipotek koyma heveslileri arasında neler olmuş bilmiyor gençlerimiz.
Bu ülkede vesayet altındaki uyduruk darbe mahkemelerinin verdiği kararla bir başbakan, bakanlarıyla birlikte idam sehpasına gönderildi, infaz edildi. Bu ülkenin yüzlerce genci, farklı fikirlerle aynı akıbete mahkum edildi, karanlık gözaltılarda işkence gördü, kimileri idam edildi, kimileri ömür boyu kendileriyle yaşayan yaralar, travmalar aldı. Sayısız derin ve karanlık dosyanın üstü kapatıldı, suçlar suçluların yanına kâr kaldı. Sayısız genç kız, başlarını örttükleri için eğitim imkanından, iş imkanından mahrum edildi, aşağılandı, hor görüldü. Şehirlerin sokaklarından tanklar yürütüldü, milletin seçtiği iktidarlara muhtıralarla, andıçlarla posta kondu, omuz vuruldu, aba altından sopa gösterildi. Siyasiler siyasetten uzaklaştırıldı, hapse atıldı, partileri kapatıldı. Toplumun bir kesimine dili, etnik kökeni, inancı ve kültürü sebebiyle ayrımcılık uygulandı. Bütün bunlar bu ülkenin yakın ve kahırlı tarihinde oldu.
Bütün bu geçmişe vakıf olmadan bugünü anlamak ve anlamlandırmak imkansızdır. Bugün yaşadığımız çatışma ve gerilimlerin kökeninde, bugün gençlerimizi neredeyse özenle uzak tuttuğumuz bu sarsıntılı yakın tarih gerçekleri var. Vakıa ki, Türkiye’nin dikiş tutmayan meseleleri var, hep oldu. Vaktiyle aynı odakların zulmüne uğramış ve fakat zaman içinde ne olduysa birbirine düşmüş toplumsal kesimler gün geçtikçe birbirini anlamaktan uzaklaşıyor, diyaloglar kopuyor, mesafeler açılıyor. Bu gerilimlerin bir çoğu, gerçeklerin yerini gerçekleri gözetmeyen algıların alması, bunun olmasına izin vermemiz yüzünden yaşanıyor.
Birbirinden ölesiye nefret eden toplumsal kesimler, özellikle de yeni nesiller, yakın tarihimize bu kadar uzak olmasalar, belki birbirlerini çok daha fazla anlayabilecekler. Aralarına böylesine koyu bir nefret sokacak derecede bir ayrılıklarının olmadığını, aynı mecradan, aynı hikayenin içinden aktıklarını görebilecekler. İnandırıldıklarının aksine;
aynı seçkin, imtiyazlı, vesayetçi zihniyetin mağduru olduklarını, ortak dertlere düçar
olduklarını görebilecekler.
Çocuklarımıza asırlar öncesine uzanan zengin tarihimizi elbette en iyi, en doğru, hamasetten en uzak şekliyle elbette anlatalım. Ama artık biraz yakınlara da bakalım. Her geçen gün biraz daha bariz, daha gizlenemez hale gelen bu yakını görememe zafiyetinin de farkına varalım.
Evet, yakın tarihimizi gençlerimize mutlaka ve hakkını vererek anlatmalıyız; sayfaları ne kadar kahır tablolarıyla dolu olsa da bunu yapmalıyız. Bunu yapabilirsek; gencecik zihinler, bugün birbirlerinin üstüne yapıştırmaya çalıştıkları kötülüklerin, hepsine birden başka birilerince yapıldığını anlama, idrak etme ve her şeyi yerli yerine koyma imkanı bulabilirler. Böylece zihinlerini kör ezberlerin, sığ çatışmaların, başkalarınca kurgulanmış senaryoların ve sinsi suflelerin mahkumu olmaktan kurtulabilirler. Bunu yapmaya okullardan başlamalı, uygun sınıflara yakın tarih dersi koymalıyız. Bunu söylerken, tarih dersleri içinde bu konu başlıklarının bulunduğunu ve derslerde konu edildiğini biliyorum Ancak şahsi gözlemim bu konuda öğrencilerde yeterli seviyede bir birikim ve bilinç oluşmadığı yönünde... Yakın tarihi, genel tarih müfredatından ayırarak ve önemine uygun bir ağırlıkla bağımsız bir ders olarak layıkıyla anlatmaktan söz ediyorum. Ve bunu yaparken gerçekleri, sadece gerçekleri gözetmemiz gerektiğinin özellikle altını çiziyorum.
Unutmayalım, bugünün görme bozukluklarının belki de en önemli sebebi, kahir ekseriyetin tarih okumuyor ya da okuyorsa, herkesin sadece kendi tarihini okuyor olmasıdır.