Hangi türden olursa olsun israf ve haddi aşmak, usanmaya ve yolda kalmaya sebep olur. Hadis-i şerifte belirtildiği gibi amellerin Allah’a en sevimli olanı, az da olsa devamlı olarak yapılanıdır. Bir hadiste de şöyle buyrulmuştur: “Sizden biri hayvanına gücünün üstünde yük vuran kimse gibi olmasın. O ne yol alıp hedefe varır ne de hayvanda sağlam sırt bırakır.”
Bu nedenle insan, nefsini yavaş yavaş terbiye etmelidir. Böyle yaparsa sonuçta ona egemen olur. Ondan sonra nefis, ilim ve marifetlerin avlanmasında bir ağ görevi görür. Sonra ilim ve marifet sahibi nefis, dünya hayatını düşünür, onun fâni olduğunu görüp ondan uzaklaşır. Sonra ahireti düşünür, onu ebedî olarak görür.
Ahirete yönelince onun da yaratılmış bir mahlûk olduğunu görür. Onu da bırakıp yüce yaratıcısına yönelir. Cenâb-ı Hak, ona perdeyi açar ve onu dostlarıyla birlikte huzuruna alır. O zaman nefis, kâinatın sahibini müşahedeye dalarak bütün kâinattan uzaklaşır. Onun için artık dünya ve ahiret kalmaz. O, daldığı müşahedenin güzellik ve nuru içinde sürekli Rabb’inin cemalini seyreder.