Çok zengin bir adam vardı. Tanıyanlar zamanın Kârûn’u derlerdi ona. Servetine canından çok düşkün bu adam, malını emniyete almak için her şeyini satar ve altına çevirirdi. Ama cimriliğinden harcamaya da kıyamazdı. Altınlarını bir yere gömer ve bu yere sık sık gelip kontrol ederdi. Adamın bu davranışı hizmetçilerinden birinin dikkatini çekti. Efendisini gizlice takip ederek altınların gömülü olduğu yeri öğrendi. Bir gün o yeri kazdı ve altınları alarak ortadan kayboldu. Cimri zengin altınlarını kontrole geldiğinde, yerinde yeller estiğini görünce ağlayarak saçını başını yolmaya başladı. Onu böyle perişan gören bir komşusu, niye ağladığını öğrenince dedi ki: “Kendini üzme artık. Bir taş alıp aynı çukura koy ve o taşın altın olduğunu düşün. Çünkü kullanmayı hiç düşünmediğine göre taş da aynı işi görecektir.”