Erkek-kadın, âlim-cahil, köylü-şehirli, hepimizin en fazla muhtaç olduğu şey edeptir. Edep, fakiri kıymetlendirir, zengini şereflendirir, genci süsler, ihtiyarı sevimli hale getirir. Edep, bir kadının en kıymetli cevheridir, hiç solmayan süsüdür. Bir erkek, edepten daha güzel bir servet edinmemiştir. Bir baba çocuklarına edep ve güzel ahlâktan daha kıymetli bir miras bırakmamıştır. Büyük veli Hücvîrî [rahmetullahi aleyh] der ki: “İnsanın bütün kaybı, her işin esası olan edebi kaybetmesinden kaynaklanmaktadır. Bu, hep böyledir, değişmez. Din ve dünya işlerinin hepsi edeple güzel olur. Edep olmadan hiçbir güzel iş ortaya çıkmaz. Edep, yerine göre farklı şekillerde olur. Halkın içinde gereken edep, güzel insanlığı ve mertliği muhafaza etmektir. Dindeki edep, sünnete uymaktır. Muhabbetteki edep, saygıyı gözetmektir. Bu üçü birbirine bağlıdır. Akıllı ve mert olmayan kimse, sünnete uyamaz. Sünnete uymayan kimse hürmeti koruyamaz. Allah’ın zatına ve birliğine şahit olan âriflere hürmet de kalpteki takvadan ileri gelir. Onlara karşı edebi koruyamayan kimsenin terbiye yolunda bir nasibi olmaz.”