İsrail’in giriştiği soykırımın ilk günlerinde, krizin patlama sebebi olarak Başkan Biden, “Hindistan-Körfez-İsrail-Avrupa” koridor projesini göstermişti. Yazdık da. Ancak asıl anlattığı, ‘çok kutuplu dünya taraflarının’ koridorlar üzerinden birbirlerine girdikleriydi…
Nitekim, karşı tarafta ‘Kuşak-Yol’ vardı. Bir yandan da, daha doğrusu hemen yanında da, ‘Kalkınma Yolu Projesi’ vardı. Diğer ikisine göre daha mütevazı duruyordu. Basra’dan başlıyor, Irak’dan Türkiye’ye bağlanıyordu…
Kaldı ki, ana arter Irak sorunlu ve çok oyunculu bölgeydi, büyüklerin karışmasına gerek kalmadan içeride(n) bitirilebilirdi. Zaten İran da tepesinde sallanıyordu…
İşte bu koridor, Türk ve Irak heyetleri arasında hafta başında masaya yatırıldı! Böyle söyleyince dahi ‘inşaat projesi’ konuşuldu intibaı edinebilirsiniz. Fakat bir jeopolitik de inşa ediliyor! Zaten Ankara’daki buluşma, ‘Türkiye-Irak Güvenlik Zirvesi’ydi ve asıl odur…
Kadrolar şöyle oldu; Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın. Irak; Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Savunma Bakanı Rıza al Abbasi, IKYP İçişleri Bakanı Reber Ahmed, Milli Güvenlik Müsteşarı Kasım el-Araci…
Yani bir “milli güvenlik” takımı projeyi konuştu. ‘Yol’un dışında da üç başlığın altı çizildi. Aslında bazılarının üstü çizilde de denebilir; Petrol, Su, PKK…
Bu üçlü, seçimlerden çıkmış Irak açısından da Türkiye açısından da önemli. Bunların birbirleriyle de ‘ilişkileri’, ‘al-ver’ safhasında pazarlıkları var. Detaylarına girmeyelim, bunların ‘halledilmeleri’ gerekiyor. Çünkü yol, her anlamıyla PKK’nın üzerinden geçiyor!
Velhasıl, jeopolitik meydan okuma içeren, alternatifleri/rakipleri ve-dahi düşmanları da bol bir yoldan bahsediyoruz. O halde; Kuşak-Yol ile, Hindistan-Avrupa koridoru ile, Körfez ülkeleri, Çin, hele İran ama en çok da ABD ile yüzleşilmesi gerekiyor. Hepsini çatışarak değil, bazılarını “kapsayarak” ve “büyüyerek” aşmak gerekiyor…
İsrail-Gazza ile kriz zirvesi yapan Ortadoğu’nun gidişatı hakkında Batı’nın yaklaşımı, en keskin haliyle kendisini Doğu Akdeniz’deki uçak ve savaş gemileri üzerinden gösteriyor. Hangi yöntemle ancak ayakta durabildiklerinin somut kanıtı bu.Körfez ülkeleri ve bölgedeki Amerikan üslerini/askeri varlıklarını-Suriye ve Irak dahil-tekrar saymaya herhalde gerek yok.
En tazesi Kızıldeniz Operasyonu’ndan bahsetmiştik bir evvel. Bu da bölgeyi kontrol etmeye yönelik bir Amerikan-İsrail planı. Zaten katılımcı ülkeler listesine baktığınızda, bölge ülkelerinin-Bahreyn dışında-bulunmadığı böylesi bir gücün muradı ne olabilir! Son olarakYunanistan katıldı (!) Ve neredeyse düzineye yakın ülke içinde bölge ülkeleri yok! Şeyseller bile var ama Türkiye yok? ‘Biz neden yokuz’ diye vahlanıyoruz sanılmasın. Tersine, planı anlamak için kimlerin içeride olduğu kadar kimlerin dışarıda kaldığını da görmek lazım…
İsrail’in, Güney Kıbrıs Rum Kesimi üzerinden Gazze’ye gelen her şeyi kontrol etmek istemesi, diğerlerini kesip, sadece o yolu açık bırakması, bunun için bakanlarını oraya göndermesi de işin parçası. Düşünün ki, “Filistin’i Rum’a bağlamak” gibi, kutsallar da dahil (!), nasıl bir sinsi plandır…
‘Refah Yolu’na harita üzerinde baktığınızda iki kalem çizgisi ile biten bir hat görülür. Basittir. Öncesi-sonrası pek görünmez…
Bu hem kuzey-güney hem doğu-batı yönlü bir proje. Fazla dallanıp-budaklandırmadan; Basra’dan, yani Pakistan, Hindistan, Çin’dir ama Karadeniz, Avrupa, Kafkasya’ya uzanır bırakırsanız. Bırakılacağı bellidir. Bu yüzden, yukarıda zikrettiğimiz ülkeler de durumu anlamalı. Gürcistan, İran, Ermenistan dahil…
Projeyi tedirgin eden en kritik konulardan biri Irak ve Suriye’de hassasiyetleri bulunan Tahran. Irak’ta da belli nüfuzu var. Kendisini dışlayan böylesi bir yolu kesmek aklına gelebilir. Durdurma değilse de zorlaştırma potansiyeli var…
İşte burada Azerbaycan-Ermenistan savaşının stratejik çıktıları devreye giriyor. İçlerinde en önemlisi Zengezur koridoru. Zengezur hattının İran’dan geçeceğine ilişkin ilk açıklamalar biraz şaşkınlıkla karşılanmıştı. Tahran-Bakü arasında soğukluk da yaşanan dönemdi. Karşılıklı ve yüksek düzeyli ziyaretlerle aşıldı. Hatta İran, ‘düşman sevindirmeyeceğiz’ bile dedi. Sürpriz burada! Zengezur’un bu koridorla kavuşması çarpıcı sonuçlar üretebilir. 3+3 (Gürcistan-Azerbaycan-Türkiye-Ermenistan-Rusya-İran) masasını bir kalemde Avrupa-Türk Cumhuriyetleri-Çin haritasının/koridorlarının karargâhına dönüştürebilir.
Buna Rusya-Türkiye arasındaki, Karadeniz dahil, enerji kulvarlarını da eklediğinizde…
Böylesi haritanın lejantını yazmak elbette kolay değil. Zaman, emek, stratejik akıl, sebat istiyor. Ama kolaylaştırıcı zemini mevcut; global konjonktür. Yani rüzgâr arkanızdan esiyor…
Küresel koridorun son ayağı, Doğu Avrupa-Ukrayna-Baltık-Kuzey Kutbu’dur. “Türkiye gibi uzun on yıllar boyunca sadece içine bakmak öğretilmiş-başı hep önünde, kafa kaldıramaz demektir-bir ülkenin binlerce kilometrelik menzilleri gözüne kestirmesi zaten devrimdir”…
ABD/NATO/AB’nin Finlandiya ve İsveç diye tutturmasını sadece Rusya anlamayın. Ukrayna’yı da sadece Avrupa sanmayın. Aynı derecede/değerde kutuplardır. Burada da mücadele yaklaşıyor. Sadece okuma da değildir bu; Zelensky’nin son Washington ziyaretinin ardından Kiev’e bile uğramadan Baltık toplantılarına katılması yeni bileşendir. Kısa zamanda göreceğiz zaten somut delillerini…
Türkiye’nin iki kısa çizgisinin uzadığı gerçek boyut budur. Merak etmeyin, boy aşmaz. Ankara’sız her koridor kurander yapar, öğrenecekler…