Ekleme
Tarihi: 16 Kasım 2023 - Perşembe
Hani kendilerine, İngilizce’deki NGO’dan (Non-Governmental Organizations) tercüme STK (Sivil Toplum Kuruluşu) diyen örgütler, doğru adıyla ‘çıkar grupları’ (interest groups) var ya… Nerede bunlar?
Hani bunlar siyasi partiymiş gibi pozisyon alıp; yoldu, köprüydü, millet bahçesiydi, havalimanıydı, hükûmetin yaptığı ve yapmak istediği ne varsa karşı çıkar, kendilerini sürekli gündemde tutarlardı ya… Nerede bunlar?
Hani, evrensel hukuk, insan hakları, eşitlik, bireysel özgürlükler dendiği zaman mangalda kül bırakmazlardı… Nerede bunlar?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kimyasal silah kullandığını iddia edip PKK’ya omuz veren tabip birlikleri nerede?
Ülke itibarına suikast düzenlercesine Türkiye’de hukuk, adalet sisteminin çöktüğünü iddia eden barolar nerede?
Her ihaleyi, her yatırımı, her atılımı mahkemelere taşıyıp durdurmaya çalışan, yalan yanlış yakıştırmalarla, çarpıtmalarla milleti galeyana sürüklemek isteyen mühendis, mimar odaları, şehir planlamacıları nerede?
Gazze’de olan biten bunları hiç mi ilgilendirmiyor? “Köy yanıyor kız saçını tarıyor” tavrıyla; hayatın, her türden yaşam alanının, hastanelerin, içme suyunun, barınma ve gıda ihtiyacının yok edildiği, hakkın, hukukun yerle bir olduğu Gazze’yi, Filistinlileri hiç mi umursamıyorlar?
“Ortada kuyu var, yandan geç” misali kıytırıktan “Kınıyoruz… Lanetliyoruz…” gibi soyut ifadelerle değil, pek çok konuda kopyaladıkları Batı’dan etkilenip hiç olmazsa sürekli bir protesto hareketini başlatamaz ve kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili çözüm yolları üretilmesine yönelik bir haslet sergileyemezler miydi? Bugün İngiltere halkı, hükûmetinin hâlâ netleşememiş tavrına rağmen, sokaklarda 100 binlerce insanla yürümeyi başarıyor… Ha keza Fransa da öyle… Macron bu yüzden 180 derece tavır değiştirmedi mi? ABD bile halk baskısı nedeniyle ateşkesi, hastanelerin korunmasını savunur hâle gelmedi mi?
Bütün dünyada hukuk, tıp, mimarlık, mühendislik alanındaki ‘çıkar grupları’nın kahir çoğunluğu, meslek ahlaklarının gereği, sürdürülebilir bir şekilde pozisyon alırken bizimkilerin Gazze kıyamına bakıp saçlarını taramaları ne kadar da iç acıtıcı… Ne kadar da ikiyüzlü!
Bölgeye gönderilmek üzere yola çıkarılan ve içinde sahra hastaneleri, çok sayıda ambulans, tıbbi destek ve çeşitli insani yardım malzemesinin bulunduğu geminin iletişimi konusunda da içimiz bir hayli acıdı… Ne gidiyor, nereye gidiyor, ne olacak, bu boyutta bir yardımı başka yapan var mı?.. Sadece Türkiye kamuoyuna değil, tüm dünyaya etraflıca anlatılmalıydı… Başarılan az buz değil, cesaret, vicdan ve güç isteyen bir hamledir; hakkı verilmelidir.
Ülkemizin laf değil, hizmet ürettiğini, destek ürettiğini Sayın Cumhurbaşkanı’nın etkili politikalar sergilediğini ve bunun için bazı bakanların çırpındığını biliyoruz.
Ancak, bizce iletişim savaşının topyekûn verilmesi gereken bir dönemdeyiz. Sınıfta kalmaya kimsenin hakkı yok…