pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Yevgeniy Prigojin devrimci mi?

Trump taraftarları 2021’in Ocak ayında Washington’da Kongre binasını bastığında ABD’de tarihî anlara tanık olunduğu konusunda hiç kimsenin şüphesi yoktu. Fakat o zaman da bu önemli hadise devrimci bir girişim olarak yorumlanmamıştı. Olayın üzerinden iki buçuk yıl gibi uzun sayılabilecek bir zaman geçmesine rağmen Kongre binasını karıştıran hadiseyi devrim ile ilişkilendiren herhangi bir kimse de çıkmadı. Elbette bu önemli hadisenin ABD siyaseti ve sosyal olaylar bakımından kalıcı bir etkiye sahip olup olmadığı sorusuna şimdiden cevap vermek doğru değil fakat benim gibi dışarıdan bakanların hafızasında herhalde karnaval görüntüleri kalmıştır. Bunun oldukça yüzeysel bir bakışa tekabül ettiğini kabul ediyorum fakat olayları devrimci bir girişim olarak nitelendiremeyeceğimiz de çok açıktı. Çünkü “olay” ABD’de “meşru” iki taraf arasında cereyan etmişti. Belki de bugünden göremediğimiz birtakım sonuçlar zamanla ortaya çıkacak. Fakat ABD derin devletinin Trump taraftarlarına kendi ölçülerine göre oldukça sert tepkiler verdiği de gözlerden kaçmamalıdır. Buradan hareketle Doğu ve Batı’da modern devlet kavramını yeniden tartışmanın önemli olduğunu söyleyebilirim. Elbette bu türden karşılaştırmalar demokrasi ve totaliter rejimler karşıtlığından kurtarılmalıdır. Ezberlerin dışına çıkmakta fayda var. Bu süreçte Fransa’da ortaya çıkan hadiseleri de anmamız gerekir. Sarı Yeleklilerin eylemlerini de devrimci bir girişim olarak değerlendiremeyiz. Onlar da uzun zamandır Paris’in altını üstüne getirirken devrimci ideallerden beslenmiyordu. Belki de bunun etkisiyle kimse Fransa’da olup bitenlere ilgi duymadı. Olayların ortaya çıktığı ilk günlerde Paris’te yaşanan hadiseler dünya basınının birinci gündem maddesiydi fakat bu katılımın yoğunluğundan kaynaklanıyordu. Yevgeniy Prigojin, Moskova’ya doğru yürüdüğünde ise neredeyse bütün dünyanın bakışları Rusya’ya çevrildi. Ortalık bir anda toz duman oldu ve konuya ilgi duyanlar gerçek manada ne oluyor sorusunu sordu. Çünkü Rusya tarihine aşina olanlar ta 1825’in Aralık ayında meydana gelen hadiselerden bu tarafa bu ülkenin devrimlere açık olduğunu bilir. Bu devrimler esnasında oldukça şiddetli olaylar yaşanmıştır. Hatta bu olaylar Rusya Türklerini de derinden etkilemiştir. Dolayısıyla Prigojin, Moskova’ya doğru yola çıktığında bizimle birlikte bütün Türk dünyasının hadiselere ilgi duyması gayet doğaldır. Fakat Yevgeniy Prigojin’in de devrimci bir girişim içinde olmadığı çok açıktı. Buna rağmen her üç olayı farklı bağlamlarda değerlendirmemizde bir sakınca yok. Kimsenin dokunulmaz olmadığını görmeliyiz.   Yevgeniy Prigojin’in Moskova’ya doğru yürümesi elbette devrimci bir girişim olarak nitelendirilemez fakat Rusya’da meydana gelen hadiselerin Türkiye ile birlikte bütün Türk dünyasını ve elbette Balkanlar’ı yakından ilgilendirmesi gayet doğaldır. Balkanlar’dan Doğu Türkistan’ın doğusuna kadar uzanan coğrafyanın uzunluğu ve genişliği bile göz korkutucudur. Muhtemelen bunların da etkisiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha hadiselerin yönü belli değilken Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüştü ve bununla ilgili şu açıklama yapıldı: “Görüşmede, Rusya’da yaşanan son gelişmeler ele alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede aklıselim ile hareket edilmesinin gerektiğinin öneminin altını çizdi. Görüşmede Rusya’da yaşananlardan kimsenin vazife çıkarmaması gerektiği vurgulandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu bağlamda yaşananların en kısa sürede uhuletle ve suhuletle çözülmesi için Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız ifadelerini kullandı.” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile yaptığı görüşmeyle ilgili açıklamada “aklıselim ile hareket edilmesi, Rusya’da yaşananlardan kimsenin vazife çıkarmaması, yaşananların uhuletle ve suhuletle çözüme kavuşturulacağı ve Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuz” ifadeleri öne çıktı. Öne çıkan bu ifadelerde son on yılda birçok badireyi atlatmış olmanın özgüvenini hissetmemek mümkün değil. Fakat metinde geçen “kimse” ifadesiyle kimin ve hangi çevrelerin kastedildiği de çok açık değildir. Örneğin “kimse” ile “Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız” arasında ne türden bir bağ vardır sorusu cevapsız kaldı. Dolayısıyla Yevgeniy Prigojin’in Moskova’ya doğru yürümesi devrimci bir girişim olarak görülmese de yapılan açıklamalar etki kapasitesi yüksek bir olaya işaret ediyor. Eskiye göre çok daha dinamik bir süreç yaşadığımızı görmek durumundayız. Bizde ve umumî olarak Doğu’da meydana gelen hadislerin çok daha ilgi çekici olması düşündürücüdür.
Ekleme Tarihi: 26 Haziran 2023 - Pazartesi

Yevgeniy Prigojin devrimci mi?

Trump taraftarları 2021’in Ocak ayında Washington’da Kongre binasını bastığında ABD’de tarihî anlara tanık olunduğu konusunda hiç kimsenin şüphesi yoktu. Fakat o zaman da bu önemli hadise devrimci bir girişim olarak yorumlanmamıştı. Olayın üzerinden iki buçuk yıl gibi uzun sayılabilecek bir zaman geçmesine rağmen Kongre binasını karıştıran hadiseyi devrim ile ilişkilendiren herhangi bir kimse de çıkmadı. Elbette bu önemli hadisenin ABD siyaseti ve sosyal olaylar bakımından kalıcı bir etkiye sahip olup olmadığı sorusuna şimdiden cevap vermek doğru değil fakat benim gibi dışarıdan bakanların hafızasında herhalde karnaval görüntüleri kalmıştır. Bunun oldukça yüzeysel bir bakışa tekabül ettiğini kabul ediyorum fakat olayları devrimci bir girişim olarak nitelendiremeyeceğimiz de çok açıktı. Çünkü “olay” ABD’de “meşru” iki taraf arasında cereyan etmişti. Belki de bugünden göremediğimiz birtakım sonuçlar zamanla ortaya çıkacak. Fakat ABD derin devletinin Trump taraftarlarına kendi ölçülerine göre oldukça sert tepkiler verdiği de gözlerden kaçmamalıdır. Buradan hareketle Doğu ve Batı’da modern devlet kavramını yeniden tartışmanın önemli olduğunu söyleyebilirim. Elbette bu türden karşılaştırmalar demokrasi ve totaliter rejimler karşıtlığından kurtarılmalıdır. Ezberlerin dışına çıkmakta fayda var.

Bu süreçte Fransa’da ortaya çıkan hadiseleri de anmamız gerekir. Sarı Yeleklilerin eylemlerini de devrimci bir girişim olarak değerlendiremeyiz. Onlar da uzun zamandır Paris’in altını üstüne getirirken devrimci ideallerden beslenmiyordu. Belki de bunun etkisiyle kimse Fransa’da olup bitenlere ilgi duymadı. Olayların ortaya çıktığı ilk günlerde Paris’te yaşanan hadiseler dünya basınının birinci gündem maddesiydi fakat bu katılımın yoğunluğundan kaynaklanıyordu.

Yevgeniy Prigojin, Moskova’ya doğru yürüdüğünde ise neredeyse bütün dünyanın bakışları Rusya’ya çevrildi. Ortalık bir anda toz duman oldu ve konuya ilgi duyanlar gerçek manada ne oluyor sorusunu sordu. Çünkü Rusya tarihine aşina olanlar ta 1825’in Aralık ayında meydana gelen hadiselerden bu tarafa bu ülkenin devrimlere açık olduğunu bilir. Bu devrimler esnasında oldukça şiddetli olaylar yaşanmıştır. Hatta bu olaylar Rusya Türklerini de derinden etkilemiştir. Dolayısıyla Prigojin, Moskova’ya doğru yola çıktığında bizimle birlikte bütün Türk dünyasının hadiselere ilgi duyması gayet doğaldır. Fakat Yevgeniy Prigojin’in de devrimci bir girişim içinde olmadığı çok açıktı. Buna rağmen her üç olayı farklı bağlamlarda değerlendirmemizde bir sakınca yok. Kimsenin dokunulmaz olmadığını görmeliyiz.

 

Yevgeniy Prigojin’in Moskova’ya doğru yürümesi elbette devrimci bir girişim olarak nitelendirilemez fakat Rusya’da meydana gelen hadiselerin Türkiye ile birlikte bütün Türk dünyasını ve elbette Balkanlar’ı yakından ilgilendirmesi gayet doğaldır. Balkanlar’dan Doğu Türkistan’ın doğusuna kadar uzanan coğrafyanın uzunluğu ve genişliği bile göz korkutucudur. Muhtemelen bunların da etkisiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha hadiselerin yönü belli değilken Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüştü ve bununla ilgili şu açıklama yapıldı:

“Görüşmede, Rusya’da yaşanan son gelişmeler ele alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede aklıselim ile hareket edilmesinin gerektiğinin öneminin altını çizdi. Görüşmede Rusya’da yaşananlardan kimsenin vazife çıkarmaması gerektiği vurgulandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu bağlamda yaşananların en kısa sürede uhuletle ve suhuletle çözülmesi için Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız ifadelerini kullandı.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile yaptığı görüşmeyle ilgili açıklamada “aklıselim ile hareket edilmesi, Rusya’da yaşananlardan kimsenin vazife çıkarmaması, yaşananların uhuletle ve suhuletle çözüme kavuşturulacağı ve Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuz” ifadeleri öne çıktı. Öne çıkan bu ifadelerde son on yılda birçok badireyi atlatmış olmanın özgüvenini hissetmemek mümkün değil. Fakat metinde geçen “kimse” ifadesiyle kimin ve hangi çevrelerin kastedildiği de çok açık değildir. Örneğin “kimse” ile “Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız” arasında ne türden bir bağ vardır sorusu cevapsız kaldı. Dolayısıyla Yevgeniy Prigojin’in Moskova’ya doğru yürümesi devrimci bir girişim olarak görülmese de yapılan açıklamalar etki kapasitesi yüksek bir olaya işaret ediyor.

Eskiye göre çok daha dinamik bir süreç yaşadığımızı görmek durumundayız. Bizde ve umumî olarak Doğu’da meydana gelen hadislerin çok daha ilgi çekici olması düşündürücüdür.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.