Milletvekili genel seçimiyle ikinci turda sonuçlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri hem siyaset hem de yeni politik kültür açısından tartışılması elzem olan önemli sonuçlar doğurmuştur.
Geçmişteki örneklerine bakılarak bu iki esastaki tartışmaların AK Parti tarafından bizzat teşvik edileceği, ortaya çıkabilecek ağır eleştirilerin bile ağırbaşlılıkla karşılanacağı ve son tahlilde bunlardan mutlaka bir fayda üretileceği öngörülebilir.
Bu minvaldeki eleştirilerin çoğunluğunun AK Parti’ye gönül vermiş ya da onunla vatanseverlik bağıyla ilgi ve ilişki kurmuş münevverler, akademisyenler tarafından yapılacağı ayrıca kaydedilmesi gereken bir husustur. Bunların zaviyesinden bakıldığında AK Parti iktidarının beka, istiklal ve istikbal cihetinden devletle eşitlenmesi sayesinde muhtemel eleştirilerin özelden genele yönelerek partiyi aşacağı da aşikardır.
Aslında seçimlerin yenenleri ve yenilenleri açısından baktığımızda, zikrettiğimiz esastaki eleştiriye yenilenlerin daha fazla ihtiyacı olduğu mantık ve işlev açısından daha doğru görünmektedir.
Ancak bu, çok partili hayatın ilk seçiminden bugüne kadar tersinden işlemiş, DP, AP, ANAP, MHP, DYP, MSP, RP, DSP, AK Parti… karşısında yenilmeyi adeta alışkanlık haline getiren CHP’nin kendi içinden yapılması gereken eleştiriye kapanmasını, dışından yapılacak eleştirilere karşı da “görmedim, duymadım, bilmiyorum” (üç maymun) tepkisine tutunmasını beraberinde getirmiştir.
Yeni durumuyla bu husus Başkan Erdoğan karşısında on ikinci yenilgiyi tadan CHP başkanının, seçimleri takiben eleştiri yapılmasını sağlamak yerine, kendi koltuğunu muhafaza etme telaşına düşerek, seçim ekibinin tamamını istifa ettirmesinden de bellidir.
Eleştiri ondan yararlanmak isteyene, öğüt ona talip olana, söz duymak isteyen kulağa mahsus olduğu için, kendini bunlara karşı da kapatan CHP başkanı için yapılacak bir şey yoktur.
Fakat onun, Başkan Erdoğan karşısında aldığı ağır yenilgi için çeşitli bahaneler üreterek koltuğunu kaybetmeme tutkusu içinde “vatan gemisi”ne verdiği zarara bile gözlerini, izanını ve idrakini kapatması mazur görülebilecek bir durum değildir.
Çünkü seçim sonuçlarının meşruiyetini tartışma konusu yaparak, zaten CHP’de yerleşik olan zehirli dilin üretimini daha da körüklemesi, CHP beslemeli sosyal medya trollerine azgınlıkları ve hadsizlikleri için yeni malzemeler vermesi akla ziyan bir durum olduğu kadar, devlete ve millete de büyük zararlar vermektedir.
Bunun en yakın örneği CHP başkanının üç gün önceki bir röportajında sarf ettiği şu sözlerdir:
“İktidar seçim kampanyasını, yalana, iftiralara, montaj kasetlere dayandırarak yürüttü. Halka yalan söyledi. Halkına yalan söyleyen biri cumhurbaşkanı olabilir mi? İktidarın ve seçim kampanyasının bu yönüyle sorgulanması gerekir.”
“Seçim kampanyası boyunca benim hakkımda yalan söylediler. İftiralar attılar. Sahte videolarla kampanya yürüttüler. Ve bu videoların sahte olduğunu, montaj olduğunu itiraf ettiler. Yüksek Seçim Kurulu seçim sonucunu onayladı ama bu sonucun ahlaki meşruiyeti yoktur. Ayrıca kimlere oy kullandırıldığını da gördük. İthal seçmen yarattılar. Türkçe bilmeyen yabancıların oy kullandığını gördük. Bu da ahlaki açıdan sorgulanmalıdır. Seçimin ahlaki meşruiyet açısından hukukçular da ilahiyatçılar da tartışmalıdır.”
CHP başkanının tüm seçim sürecindeki sözleri, imaları, işaretleri, kasıtları, kapalı kapılar arkasındaki toplantıları, sekiz saat boyunca hamburger yeme serüvenleri… kayıt altındadır. Bunlara bakıldığında yalancının, müfterinin, kaset kumpasçısının, montajcının, ahlakı sorunlu olanın kim olduğu ve mezkur söz oklarının asıl kendisine döndüğü apaçık ortada iken o bu sözleri nasıl söyleyebilmiştir?
Bu yukarıda zikrettiğimiz üzere eleştiriden nasipsizliğin bir sonucudur ve ilk bakışta sadece söyleyenini bağlıyor gibi görünmektedir ama oysaki gerçek böyle değildir.
Seçimlerin en az yüze altmışla kazanılacağına şartlandırılan, ağır yenilginin ardından ağlayacak omuz arayan CHP seçmeni, ağır bir yalanla avutulmasının çaresini, çaresizliği sabitlenmiş olan liderlerinin yeni tahriklerinde aramamalıdır.
Çünkü, bu tutum CHP seçmenini daha da şeytanlaştırmaktan, saldırganlaştırmaktan, milli birliği ve bütünlüğü tehdit etmeye başlamaktan başka bir yere götürmez.
O halde CHP vatan gemisini delme teşebbüsünden acilen vazgeçmelidir.