pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Talha GURBETÇİ
Köşe Yazarı
Talha GURBETÇİ
 

ŞEHRİMİ SEVİYORUM

ŞEHRİMİ SEVİYORUM Sivas, yiğidin harman olduğu şehirdir… Yiğit; kendine her alanda güvenilen, mert, açık sözlü, ayak oyunları bilmeyen; eline, beline, diline sahip olandır. Her zaman, Dürüst, bileğine, yüreğine sağlam insan demektir. Bu özellikleri taşıyan insanlara; bu ad verilir. Bu özellikleri taşıyan insanların çoğunlukta olduğu, yere; yiğidin harman olduğu yer, denir. Şehrim, bunu fazlasıyla hak ediyor.Yıllar geçse de, geçen her zaman dilimi, şehrimize olan sevgiyi daha da artırıyor... O topraklarda; çocukluğumuz, gençliğimiz, geçmişimiz vardır. Yıllar sonra, şehrine ziyarete gelen bir gurbetçi; o hayallerle; şehrin cadde ve sokaklarında, hep eskideki sıcaklığı, dostluğu arar, durur.  Telaşlı bir şekilde, tanıdık bir yüz arar. Yaşı çok ilerlemiş olanlar; kendilerine geçmişini hatırlatacak arkadaşları, mekanları, dostları bulamayınca; hüzünlenerek, etrafındakilere: ''Ya hu kimseyle karşılaşamadım, tanıdık kalmamış, şehir değişmiş,, diyerek mırıldanır... O, mırıldanış da; içerisinde hangi fırtınaların, ne şiddetinde koptuğunu o anı yaşayanlar, anlar. Aslında, geçen zaman ilerleyen yaşı ile birlikte, kendisine bir, çok şeyi de kaybettirmiştir. Şehrin sokaklarında onu bulamayınca; TERK EDİLMİŞLİĞİN, YALNIZLIĞIN, HATIRLANMAMANIN, EN ACI DUYGULARINI, Karlı bir kış günündeki ayaz kadar, iliklerine kadar hisseder... Yalnızlığına, döner...Bu şehrin sokaklarında; her insanın, acı, tatlı, kimi zaman sevinçli, kim zaman hüzünlü; hatırladıkça heyecanlandıran, anıları vardır. Derin izler bırakan, kimi zaman hiç silinmeyen, hatıralar…Çocukluk ve gençlik yıllarımızın, her dakikasını, kimi zaman hatırlar gibiyim. NE KADAR ŞENDİK, NE KADAR NEŞELİ... Evet, öyleydik... Küçük şeylerde büyük mutluluklar buluyorduk. Liseli yıllarımızın bitim tarihine kadar; takım elbisemiz, gayet gıcır deri ayakkabılarımız olmasa da; sımsıcak dostluklarımız, herkesi kucaklayan sevgimiz vardı.  BİZ, birbirimiz için vardık, birbirimizi büyüttük. Kimi zaman bir topun peşinden koşarken aldığımız zevki, arkadaşlarımızla muhabbetin doyumuna ererek kutlardık. Hele maç sonrası, açılan bir ılıca gazozunun, serinliğini ve tadını anlatmak ne mümkün? Dudaklarda mırıldanılan türkülerin anlamı, her zaman faklıydı. Kimi aşk, kimi sevda, en çok da; ayrılık ve gurbet türküleri;BİR  BULUT   KAYNIYOR    SİVAS   ELİNDEN...Yaşantımızın her karesinde; bir dostluk havası vardı. Paylaşmak en güzel şeydi. Okuldan kaçmalar, arkadaş için, yapılan fedakarlıklar vardı.  Zamanın en büyük sosyal hayatı olan; Sinema kapılarında, paraları denkleştirmek için; imece usulü çalışırdık. Kimi zaman biraz cimri olan arkadaşların, ellerinden paralarını nasıl da; borç olarak aldığımızı hatırlıyorum. Sinema salonunda arkadaşlara ikramda bulunmak; en büyük zenginlik ifadesiydi. SİNEMA ÇIKIŞINDA, FİLMLERİN ANALİZİ YAPILIRDI. Esas oğlanla, figüran ayrı değerlendirilirdi.Bayramlarımız vardı. Bayram değil, sanki bir düğün alayı gibi, oluşan zincirler; herkesin gönlünü almak adına; çalmadık kapı bırakmazdı. Yaşlı, kimsesiz, gariban, hasta olanlar önceliğimizdi…ŞİMDİKİ GENÇLER GİBİ; TEKNOLOJİK İMKANLARIMIZ YOKTU. Amma, kocaman bir yüreğimiz, herkese yetecek sevgimiz, oynadığımızda zevk aldığımız; çemberimiz, cıncığımız, topacımız, taş oyunlarımız,  kendi ellerimizle yaptığımız oyuncaklarımız vardı. Hele, kış günlerinde; balıksırtı, çıngıraklı kızaklar, son model araba demekti...Uzun ve zahmetli okul yolculukları; kimi zaman, taze ve diriliğini koruyan hatıralarla doluydu. Servi neymiş? Otobüs neye yaramış! henüz bilinmezdi. Bazen, bir, kaç kilometrelik yolculuklar; arkadaş sıcaklığıyla, hemen bitiverirdi. Yanan sobanın sıcaklığı; size ulaşmasa da; manen içinizi ısıtırdı.Mahalle köşelerinde; kaçamaklı tüttürülen sigaralarda, hep geleceğe ait hayaller ve düşler vardı. Sigara dumanı alır, bizleri sanki bir yerlere götürürdü. Ne kadar da hayalimiz vardı, çoğu hayallerde kaldı... Ders çalışacak odalarımız, olmadı. DERSHANE NEDİR, BİLMEDİK... Kimi zaman, okulların sıcak ortamlarında ders çalışmak, bizim için bir nimetti. Kalorifer, lüks sayılan bir hizmetti. MAHALLE ABİLERİMİZ; BİZİ ÇEKER, ÇEVİRİRDİ...Kız arkadaş, ne demekti? Mahalle evleri ve komşuları bile; evimiz gibi; sahipleneceğimiz, yerlerdi. Namus ve ahlak anlayışı, ilişkiler arasında; bir sınır gibiydi. Uzaktan gülümsemek, yakın olmak, konuşmak, en büyük mutluluk nedeniydi. Bugünkü gençliğin; her şeyi apaçık ortada yaptığı hareketler; o zaman bir  edepsizlik olarak, kabul edilirdi. Kimse, aleni olarak; edepsizlikler, yapamazdı. Yabancı hemen tanınırdı. Komşu evlerimiz, evimiz, gibiydi. Oralarda yanlış şeyler olmazdı.SEVGİLERİMİZ HEP GİZLİ, SEVDALARIMIZ HEP YÜREKLİYDİ, GİZEMLİYDİ... Ondan dolayı, kolay, kolay anlatılamazdı. Sadece kimi zaman, karşımızdakine; buğulu gözlerle çok şeyi ifade ederdik.  Mektuplar, gelir, giderdi. Kağıtların, mektupların bile bir anlamı vardı. BİR SIR VARDI EVET, önemli olan; O, sırdı...  ‘’UCU TELLİ MEKTUP BELİRDİ’’Görünen o ki; gelişen vahşi kapitalizm tüm unsurları ile her şeyi vurmuş. Ancak, insanımızın aklının, fikrinin bir yerlerinde ona karşı bir mücadelesi var ve tüm gücü ile, o mücadeleyi devam ettiriyor. Kabullenememe mücadelesi... O mücadele azmini alkışlıyorum...Biz, Bugün bize dayatılmaya çalışan; hayat şartlarının, hayat tarzlarının, yaşama biçimlerinin, adamı değiliz. Olmadık, olmayacağız... Gücümüz yettiğince; mücadeleye devam edeceğiz. Günün tüm olumsuz şartları her şeyimizi elimizden alıp götürmek üzere, üzerimize çullansa da; Biz alttan, alttan bu çullanmanın, ağırlığından kurtulmanın çabasını harcayacağız.Biz, eskideki dostlukları, hesapsız paylaşmaları, iyi ve kötü günde;  yanında olma duygularını, özlüyoruz. ŞEHRİN HER KARESİNDE TOPRAĞA GÖMÜLMEYE ÇALIŞILAN; BU GÜZEL DAVRANIŞLARI, yaşama biçimini tekrardan hayata geçirmenin azmi ve gayreti içerisinde olmalıyız. Teknolojinin getirdiği imkanların yanında; neler götürdüğünün farkında olmalıyız.Komşuluklar, birliktelikler, koyu muhabbetler, hep özlemimiz de olmasın. Onlar hala var ve diriler. Önemli olan onları tekrar hayata geçirmektir. Kendimize bakalım. Kontrol edelim, biz de o iyi özelliklerden kaç tanesi var... Yoksa; arayalım, bulalım...İşte o zaman; şehrin sokaklarının, caddelerinin, bizim için, bir anlamı olur. KAYBETTİĞİMİZİ SANDIĞIMIZ BİR, ÇOK ŞEYİ TEKRAR oralarda bulma imkanımız olur. Kısacası; insanlığımızı bulalım, insanlığımızı hatırlayalım, yeter... Mazideki; o, sımsıcak dostluklar, karşılıksız sevgiler, yarar ilişEskiden olduğu gibi; kanaatin, bereketin, şükretmenin,  paylaşmanın, bölüşmenin, anlamı ortaya çıksın.İnsanlar arasındaki saçma, sapan ilişkiler son bulsun. Gençler arasında hiç bir değer yargısının tanınmadığı, arkadaşlık ilişkileri düzene girsin. Bir mahremiyet sınırı ortaya konsun. Büyüğün kıymeti bilinsin. Küçüğe sevgi ve saygı gösterilsin... DİKKAT EDİN İNSANA HİÇ DE AĞIR VE ZOR GELMEYECEK İŞLERDEN BAHSEDİYORUZ...Hadi şehrimin insanı, şehrimizi sevdiğimiz kadar, birbirimize sevgi ve saygı duyalım. Kaybettiğimiz tüm iyi özellikleri, davranışları bulalım. BAKIN O ZAMAN BU ŞEHRİ DAHA ÇOK SEVECEKSİNİZ. Bugün, ilerlemiş yaşına rağmen; şehrini gelip ziyaret eden insanların; aslında bu güzel ilişkileri, güzellikleri, dostlukları, samimiyeti aradığını bilelim. Şehri o zaman, daha çok severiz. Bizim için anlamı daha da artar...Yerel yönetimler, şehrin belirli köşelerinde; hep o günkü; canlılığı ve diriliği yaşatacak mekanları oluştursalardı. Koruna altına alınacak sokak ve caddeleri, koruma altına alsalardı. O zaman, bu şehrin değişik zamanlarında yaşayan insanları için; o özenle korunmuş olan cadde ve sokaklarında gezerken; daha heyecanlı ve daha sevinçli olduklarına şahit olacaktık. Eskiler eskiyi hatırlarken; yeniler, eski hakkında bilgi edineceklerdi. Yazık oldu, ahhh ki; ne ahhh düşündükçe üzülüyorum…Varsın birileri bu şehrin kıymetini bilmesin... BİLENLERE SELAM OLSUN...
Ekleme Tarihi: 01 Mayıs 2016 - Pazar

ŞEHRİMİ SEVİYORUM

ŞEHRİMİ SEVİYORUM

 

Sivas, yiğidin harman olduğu şehirdir… Yiğit; kendine her alanda güvenilen, mert, açık sözlü, ayak oyunları bilmeyen; eline, beline, diline sahip olandır. Her zaman, Dürüst, bileğine, yüreğine sağlam insan demektir. Bu özellikleri taşıyan insanlara; bu ad verilir. Bu özellikleri taşıyan insanların çoğunlukta olduğu, yere; yiğidin harman olduğu yer, denir. Şehrim, bunu fazlasıyla hak ediyor.
Yıllar geçse de, geçen her zaman dilimi, şehrimize olan sevgiyi daha da artırıyor... O topraklarda; çocukluğumuz, gençliğimiz, geçmişimiz vardır. Yıllar sonra, şehrine ziyarete gelen bir gurbetçi; o hayallerle; şehrin cadde ve sokaklarında, hep eskideki sıcaklığı, dostluğu arar, durur.  Telaşlı bir şekilde, tanıdık bir yüz arar. Yaşı çok ilerlemiş olanlar; kendilerine geçmişini hatırlatacak arkadaşları, mekanları, dostları bulamayınca; hüzünlenerek, etrafındakilere: ''Ya hu kimseyle karşılaşamadım, tanıdık kalmamış, şehir değişmiş,, diyerek mırıldanır... O, mırıldanış da; içerisinde hangi fırtınaların, ne şiddetinde koptuğunu o anı yaşayanlar, anlar. Aslında, geçen zaman ilerleyen yaşı ile birlikte, kendisine bir, çok şeyi de kaybettirmiştir. Şehrin sokaklarında onu bulamayınca; TERK EDİLMİŞLİĞİN, YALNIZLIĞIN, HATIRLANMAMANIN, EN ACI DUYGULARINI, Karlı bir kış günündeki ayaz kadar, iliklerine kadar hisseder... Yalnızlığına, döner...
Bu şehrin sokaklarında; her insanın, acı, tatlı, kimi zaman sevinçli, kim zaman hüzünlü; hatırladıkça heyecanlandıran, anıları vardır. Derin izler bırakan, kimi zaman hiç silinmeyen, hatıralar…
Çocukluk ve gençlik yıllarımızın, her dakikasını, kimi zaman hatırlar gibiyim. NE KADAR ŞENDİK, NE KADAR NEŞELİ... Evet, öyleydik... Küçük şeylerde büyük mutluluklar buluyorduk. Liseli yıllarımızın bitim tarihine kadar; takım elbisemiz, gayet gıcır deri ayakkabılarımız olmasa da; sımsıcak dostluklarımız, herkesi kucaklayan sevgimiz vardı.  BİZ, birbirimiz için vardık, birbirimizi büyüttük. Kimi zaman bir topun peşinden koşarken aldığımız zevki, arkadaşlarımızla muhabbetin doyumuna ererek kutlardık. Hele maç sonrası, açılan bir ılıca gazozunun, serinliğini ve tadını anlatmak ne mümkün? Dudaklarda mırıldanılan türkülerin anlamı, her zaman faklıydı. Kimi aşk, kimi sevda, en çok da; ayrılık ve gurbet türküleri;

BİR  BULUT   KAYNIYOR    
SİVAS   ELİNDEN...
Yaşantımızın her karesinde; bir dostluk havası vardı. Paylaşmak en güzel şeydi. Okuldan kaçmalar, arkadaş için, yapılan fedakarlıklar vardı.  Zamanın en büyük sosyal hayatı olan; Sinema kapılarında, paraları denkleştirmek için; imece usulü çalışırdık. Kimi zaman biraz cimri olan arkadaşların, ellerinden paralarını nasıl da; borç olarak aldığımızı hatırlıyorum. Sinema salonunda arkadaşlara ikramda bulunmak; en büyük zenginlik ifadesiydi. SİNEMA ÇIKIŞINDA, FİLMLERİN ANALİZİ YAPILIRDI. Esas oğlanla, figüran ayrı değerlendirilirdi.
Bayramlarımız vardı. Bayram değil, sanki bir düğün alayı gibi, oluşan zincirler; herkesin gönlünü almak adına; çalmadık kapı bırakmazdı. Yaşlı, kimsesiz, gariban, hasta olanlar önceliğimizdi…
ŞİMDİKİ GENÇLER GİBİ; TEKNOLOJİK İMKANLARIMIZ YOKTU. Amma, kocaman bir yüreğimiz, herkese yetecek sevgimiz, oynadığımızda zevk aldığımız; çemberimiz, cıncığımız, topacımız, taş oyunlarımız,  kendi ellerimizle yaptığımız oyuncaklarımız vardı. Hele, kış günlerinde; balıksırtı, çıngıraklı kızaklar, son model araba demekti...
Uzun ve zahmetli okul yolculukları; kimi zaman, taze ve diriliğini koruyan hatıralarla doluydu. Servi neymiş? Otobüs neye yaramış! henüz bilinmezdi. Bazen, bir, kaç kilometrelik yolculuklar; arkadaş sıcaklığıyla, hemen bitiverirdi. Yanan sobanın sıcaklığı; size ulaşmasa da; manen içinizi ısıtırdı.
Mahalle köşelerinde; kaçamaklı tüttürülen sigaralarda, hep geleceğe ait hayaller ve düşler vardı. Sigara dumanı alır, bizleri sanki bir yerlere götürürdü. Ne kadar da hayalimiz vardı, çoğu hayallerde kaldı... Ders çalışacak odalarımız, olmadı. DERSHANE NEDİR, BİLMEDİK... Kimi zaman, okulların sıcak ortamlarında ders çalışmak, bizim için bir nimetti. Kalorifer, lüks sayılan bir hizmetti. MAHALLE ABİLERİMİZ; BİZİ ÇEKER, ÇEVİRİRDİ...
Kız arkadaş, ne demekti? Mahalle evleri ve komşuları bile; evimiz gibi; sahipleneceğimiz, yerlerdi. Namus ve ahlak anlayışı, ilişkiler arasında; bir sınır gibiydi. Uzaktan gülümsemek, yakın olmak, konuşmak, en büyük mutluluk nedeniydi. Bugünkü gençliğin; her şeyi apaçık ortada yaptığı hareketler; o zaman bir  edepsizlik olarak, kabul edilirdi. Kimse, aleni olarak; edepsizlikler, yapamazdı. Yabancı hemen tanınırdı. Komşu evlerimiz, evimiz, gibiydi. Oralarda yanlış şeyler olmazdı.
SEVGİLERİMİZ HEP GİZLİ, SEVDALARIMIZ HEP YÜREKLİYDİ, GİZEMLİYDİ... Ondan dolayı, kolay, kolay anlatılamazdı. Sadece kimi zaman, karşımızdakine; buğulu gözlerle çok şeyi ifade ederdik.  Mektuplar, gelir, giderdi. Kağıtların, mektupların bile bir anlamı vardı. BİR SIR VARDI EVET, önemli olan; O, sırdı...  ‘’UCU TELLİ MEKTUP BELİRDİ’’
Görünen o ki; gelişen vahşi kapitalizm tüm unsurları ile her şeyi vurmuş. Ancak, insanımızın aklının, fikrinin bir yerlerinde ona karşı bir mücadelesi var ve tüm gücü ile, o mücadeleyi devam ettiriyor. Kabullenememe mücadelesi... O mücadele azmini alkışlıyorum...
Biz, Bugün bize dayatılmaya çalışan; hayat şartlarının, hayat tarzlarının, yaşama biçimlerinin, adamı değiliz. Olmadık, olmayacağız... Gücümüz yettiğince; mücadeleye devam edeceğiz.
 Günün tüm olumsuz şartları her şeyimizi elimizden alıp götürmek üzere, üzerimize çullansa da; Biz alttan, alttan bu çullanmanın, ağırlığından kurtulmanın çabasını harcayacağız.
Biz, eskideki dostlukları, hesapsız paylaşmaları, iyi ve kötü günde;  yanında olma duygularını, özlüyoruz. ŞEHRİN HER KARESİNDE TOPRAĞA GÖMÜLMEYE ÇALIŞILAN; BU GÜZEL DAVRANIŞLARI, yaşama biçimini tekrardan hayata geçirmenin azmi ve gayreti içerisinde olmalıyız. Teknolojinin getirdiği imkanların yanında; neler götürdüğünün farkında olmalıyız.
Komşuluklar, birliktelikler, koyu muhabbetler, hep özlemimiz de olmasın. Onlar hala var ve diriler. Önemli olan onları tekrar hayata geçirmektir. Kendimize bakalım. Kontrol edelim, biz de o iyi özelliklerden kaç tanesi var... Yoksa; arayalım, bulalım...
İşte o zaman; şehrin sokaklarının, caddelerinin, bizim için, bir anlamı olur. KAYBETTİĞİMİZİ SANDIĞIMIZ BİR, ÇOK ŞEYİ TEKRAR oralarda bulma imkanımız olur. Kısacası; insanlığımızı bulalım, insanlığımızı hatırlayalım, yeter... Mazideki; o, sımsıcak dostluklar, karşılıksız sevgiler, yarar ilişEskiden olduğu gibi; kanaatin, bereketin, şükretmenin,  paylaşmanın, bölüşmenin, anlamı ortaya çıksın.
İnsanlar arasındaki saçma, sapan ilişkiler son bulsun. Gençler arasında hiç bir değer yargısının tanınmadığı, arkadaşlık ilişkileri düzene girsin. Bir mahremiyet sınırı ortaya konsun. Büyüğün kıymeti bilinsin. Küçüğe sevgi ve saygı gösterilsin... DİKKAT EDİN İNSANA HİÇ DE AĞIR VE ZOR GELMEYECEK İŞLERDEN BAHSEDİYORUZ...
Hadi şehrimin insanı, şehrimizi sevdiğimiz kadar, birbirimize sevgi ve saygı duyalım. Kaybettiğimiz tüm iyi özellikleri, davranışları bulalım. BAKIN O ZAMAN BU ŞEHRİ DAHA ÇOK SEVECEKSİNİZ. Bugün, ilerlemiş yaşına rağmen; şehrini gelip ziyaret eden insanların; aslında bu güzel ilişkileri, güzellikleri, dostlukları, samimiyeti aradığını bilelim. Şehri o zaman, daha çok severiz. Bizim için anlamı daha da artar...
Yerel yönetimler, şehrin belirli köşelerinde; hep o günkü; canlılığı ve diriliği yaşatacak mekanları oluştursalardı. Koruna altına alınacak sokak ve caddeleri, koruma altına alsalardı. O zaman, bu şehrin değişik zamanlarında yaşayan insanları için; o özenle korunmuş olan cadde ve sokaklarında gezerken; daha heyecanlı ve daha sevinçli olduklarına şahit olacaktık. Eskiler eskiyi hatırlarken; yeniler, eski hakkında bilgi edineceklerdi. Yazık oldu, ahhh ki; ne ahhh düşündükçe üzülüyorum…
Varsın birileri bu şehrin kıymetini bilmesin... BİLENLERE SELAM OLSUN...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.