pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Talha GURBETÇİ
Köşe Yazarı
Talha GURBETÇİ
 

ÇELME TAKMAK KÖTÜ BİR ALIŞKANLIKTIR

ÇELME TAKMAK KÖTÜ BİR ALIŞKANLIKTIR  Çelme takmak, sadece futbol sahalarında gördüğümüz; rakip sporcuyu engellemek, değildir. Hayatın her alanında; insanların, başka birilerine çelme takma işiyle uğraştığına şahit olursunuz. Sanki; sosyal bir hastalık gibidir. Ekonomik başarıdan, sosyal statüdeki başarıyı elde eden, tüm insanlar; dolaylı, yahut direkt; çelme takılma eylemi ile karşılaşabilirler. Devletler de; aynen böyledir. Sizi, istemeyen bir insanın; sizi engelleyeceğine inandığı zaman; yalan söylemesi, iftira atması, çekememezlik yapması, hep bir çelme takma girişimidir. Çelme takarak, sizi hedefinizden, uzaklaştırmak, ister. İnsanlar arasındaki  ilişkilerde; fazlaca gözlemlediğimiz, bir olaydır... Aynı girişimleri; Devletler arasında da; görebilirsiniz.                Geçenlerde; elinde mikrofonu ile; mülteci çocuğa çelme takma girişiminde bulunan, gazetecinin amacı nedir? Düşünülmüş bir hareket değildir. Ancak, beyninde alt yapısı bulunan; bilinç altına yerleşmiş düşüncelerin; hayata geçme refleksidir. O nedenle; insanlar akıl ve beyinlerini, özellikle dostlarına karşı; güzel ve iyi düşüncelerle doldurmaları gerekir. Yoksa, bir gün; insanın dostlarına, arkadaşlarına karşı olumsuz refleksleri ortaya çıkıyorsa; bu eylemin ana nedeni, beyin alt yapısında; o kişilere karşı zaman, zaman kötü düşüncelerin barınmasıdır. Devletlerin refleksleri de; aynı mantığa dayanır.                  Kendi içimize baktığımız zaman; Hiç bir insan mükemmel değildir. Her insanın kendine göre; eksiklikleri, noksanlıkları vardır. Samimiyet, candan bağlanmak dediğiniz şey; bir insanı; doğruları ve yanlışları, artıları ve eksileri ile tanıyıp, öylece kabullenmektir. Eğer, tüm şeffaflığı ile; doğallığı ile; kabullenme gerçekleşirse; o insanlar arasındaki ilişkilerde; zayıflık, esneme, körelme olmaz. Bilinç altlarına, kötü bir düşünce yerleşmediği için; hangi alanda olursa olsun; karşısındaki insana çelme takmayı, düşünmez. İşte, özlenen budur. Beklenen ve istenen budur. Böyle bir dostluğu , arkadaşlığı kazanmış insanlar; birbirlerine farkında olmadan çelme taksalar bile; o çelmenin kasıtlı olmadığını, çelme takan kişinin; kendisine zarar vermek amacı ile, o çelme hareketini yapmadığını bilir. Fazla üzerinde durmaz. Zamanla unutulmasından, izlerinin silinmesinden yana, tavır koyar. Eğer, çelme takma işini yapan kişi de; bilerek, karşısındakine zarar vermek amacı ile yapmadıysa; hemen özür dilemesini bilir. Çelme takmaktan dolayı; gerçekleşecek yanlış anlaşılmaların, önüne geçer. Hatasını telafi etmenin yollarını arar. Yaptığı hareketin, kasıtlı olmadığına dair açıklamalarda, bulunur. Bu olayları içimizde yaşanan olaylardan örneklendirerek anlatıyorum ki; insanımız her gün yaşayabileceği bu olayları; iyi tanısın, iyi analiz etsin, diye... Devletler arasındaki ilişkiler de; aynen böyledir. İnsanlar arasındaki ilişkilere benzerler.                Olaya olumlu baktığınız zaman; arkasından, mutluluk ve huzur gelir. İnsanlar arasındaki, bağların güçlü olması için; yukarıda anlattığımız ölçülerde, samimiyetle ve yürekten, dostluk ilişkilerinin öne çıkması gerekir. Böyle bir ortamın sağlanması; bir, çok pürüzü, ufak, tefek sıkıntıları, ortadan kaldıracaktır. İnsanlar arasındaki; dostluk ilişkilerini anlatalım. Birbirlerine olan bağlılıklarını yad edelim. Aralarındaki samimiyete, gıpta ile bakalım. Herkesin böyle olması için; yaşanmış; iyi ve güzel örnekleri anlatalım. Dostluğu, candanlığı, samimiyeti, zinde ve canlı tutalım. Bilinç altımızı, zihnimizi; hep iyi düşüncelerle, dolduralım. O zaman; insanlar arasındaki bağı güçlendirmiş oluruz. Güçlü insanlardan oluşan devletler de; güçlü olur. Karşısında kendisine karşı olan, kötü gözle bakan Devletler; ona göre; tavır alır, davranış ortaya koyarlar...                Bence, özelde; şehrimizin insanlarının bazılarının; farkında olmadan veya farkında olarak yapmış olduğu; davranış biçimleri, çelme takmayı hatırlatır, gibidir. Karşı tarafın tökezlemesinin, sendelemesinin, kimseye faydası olmaz. Üstelik çelme takılan insana da; fazla zararı olmaz. Çelmeyi yiyen insan; eğer, yere düştü ise; toparlanır, kalkar ve yoluna devam eder. Buraya kadar, her şey normaldir. Ancak, çelme takılan kişi; ayağa takılan nesnenin kime ait olduğunu, kim tarafından yöneltildiğini anlarsa; fertler arası, sıkıntılar, o zaman başlar. Güven zedelenir, dostluklar arası; ilişkiler zayıflar, arkadaşlık ve dostluk kavramı yara alır. Böyle bir durum; insanlar arasındaki samimiyeti, derinden sarsar. Böyle durumların, yaşanmasını kimse istemez, arzulamaz. Anlattığımız bu olayların benzerinin; devletler arasında yaşanması da; sonuçları ile; insanlar arasındaki ilişkilere benzemektedir. Dürüst devletler; istekle ve arzu ile; dost bildiği devletlere; çelme takmazlar.                Hele, insanın kısacık ömründe; Devlet ve MİLLET olarak; yeteri kadar sıkıntısı, sorunu var ise; İnsanlar, insanlar arası ilişkilerde; ekonomik alandan, bireysel hareketlere kadar, birbirinin önüne set çekme işlevinden vazgeçmelidir. Sayamayacağımız, yüzlerce davranış; insanlar arasındaki ciddi ilişkilere zarar verebilir. Böyle bir durum; dostumuzu üzer, düşmanımızı sevindirir. Devletler açısından; Biz, birbirimize destek olarak, bir olarak, dik durur isek; karşı devletlerin bize çelme takmalarını, engellemiş oluruz...                Bakın uluslararası ilişkilerde; nasıl da; dost bildiğimiz devletler, çelme takma işini büyük bir iştahla yapmaktadırlar. Bunların, çelme takma işi; yukarıda bahsettiğim, kameramanın, spikerin; mülteci çocuğun ayağına çelme takmasına benzemektedir. Neden? Çünkü, bilinç altlarında; sana karşı hiç de; iyi ve güzel düşüncelere sahip değiller de; ondan...                O halde; kendi aramızdaki ilişkilerimiz, daha güçlü ve kuvvetli olmak zorundadır. Bu bir mecburiyettir. Devlet, olarak yediğimiz çelmeleri düşünürseniz; bizim birbirimize atacak;  tekmemiz olmaması lazım. Zaten, yeteri kadar, çelmelerin büyüğünü yiyoruz. Tam tersine; yediğimiz çelmelerin acısını, beraber hissetmeliyiz. Bu kötü durumdan; en kısa zamanda toparlanarak, ayağa kalkmalıyız. Karşımızdakiler; çabuk toparlandığımızı görürlerse; çelmeyi kasıtlı olarak değil de; yanlışlıkla attıklarını ifade ederek; geri adım atacaklardır... Yeter ki; biz isteyelim…, dik duralım..., beraber olalım...   
Ekleme Tarihi: 16 Ekim 2015 - Cuma

ÇELME TAKMAK KÖTÜ BİR ALIŞKANLIKTIR

ÇELME TAKMAK KÖTÜ BİR ALIŞKANLIKTIR 
 Çelme takmak, sadece futbol sahalarında gördüğümüz; rakip sporcuyu engellemek, değildir. Hayatın her alanında; insanların, başka birilerine çelme takma işiyle uğraştığına şahit olursunuz. Sanki; sosyal bir hastalık gibidir. Ekonomik başarıdan, sosyal statüdeki başarıyı elde eden, tüm insanlar; dolaylı, yahut direkt; çelme takılma eylemi ile karşılaşabilirler. Devletler de; aynen böyledir. Sizi, istemeyen bir insanın; sizi engelleyeceğine inandığı zaman; yalan söylemesi, iftira atması, çekememezlik yapması, hep bir çelme takma girişimidir. Çelme takarak, sizi hedefinizden, uzaklaştırmak, ister. İnsanlar arasındaki  ilişkilerde; fazlaca gözlemlediğimiz, bir olaydır... Aynı girişimleri; Devletler arasında da; görebilirsiniz.

                Geçenlerde; elinde mikrofonu ile; mülteci çocuğa çelme takma girişiminde bulunan, gazetecinin amacı nedir? Düşünülmüş bir hareket değildir. Ancak, beyninde alt yapısı bulunan; bilinç altına yerleşmiş düşüncelerin; hayata geçme refleksidir. O nedenle; insanlar akıl ve beyinlerini, özellikle dostlarına karşı; güzel ve iyi düşüncelerle doldurmaları gerekir. Yoksa, bir gün; insanın dostlarına, arkadaşlarına karşı olumsuz refleksleri ortaya çıkıyorsa; bu eylemin ana nedeni, beyin alt yapısında; o kişilere karşı zaman, zaman kötü düşüncelerin barınmasıdır. Devletlerin refleksleri de; aynı mantığa dayanır.

                  Kendi içimize baktığımız zaman; Hiç bir insan mükemmel değildir. Her insanın kendine göre; eksiklikleri, noksanlıkları vardır. Samimiyet, candan bağlanmak dediğiniz şey; bir insanı; doğruları ve yanlışları, artıları ve eksileri ile tanıyıp, öylece kabullenmektir. Eğer, tüm şeffaflığı ile; doğallığı ile; kabullenme gerçekleşirse; o insanlar arasındaki ilişkilerde; zayıflık, esneme, körelme olmaz. Bilinç altlarına, kötü bir düşünce yerleşmediği için; hangi alanda olursa olsun; karşısındaki insana çelme takmayı, düşünmez. İşte, özlenen budur. Beklenen ve istenen budur. Böyle bir dostluğu , arkadaşlığı kazanmış insanlar; birbirlerine farkında olmadan çelme taksalar bile; o çelmenin kasıtlı olmadığını, çelme takan kişinin; kendisine zarar vermek amacı ile, o çelme hareketini yapmadığını bilir. Fazla üzerinde durmaz. Zamanla unutulmasından, izlerinin silinmesinden yana, tavır koyar. Eğer, çelme takma işini yapan kişi de; bilerek, karşısındakine zarar vermek amacı ile yapmadıysa; hemen özür dilemesini bilir. Çelme takmaktan dolayı; gerçekleşecek yanlış anlaşılmaların, önüne geçer. Hatasını telafi etmenin yollarını arar. Yaptığı hareketin, kasıtlı olmadığına dair açıklamalarda, bulunur. Bu olayları içimizde yaşanan olaylardan örneklendirerek anlatıyorum ki; insanımız her gün yaşayabileceği bu olayları; iyi tanısın, iyi analiz etsin, diye... Devletler arasındaki ilişkiler de; aynen böyledir. İnsanlar arasındaki ilişkilere benzerler.

                Olaya olumlu baktığınız zaman; arkasından, mutluluk ve huzur gelir. İnsanlar arasındaki, bağların güçlü olması için; yukarıda anlattığımız ölçülerde, samimiyetle ve yürekten, dostluk ilişkilerinin öne çıkması gerekir. Böyle bir ortamın sağlanması; bir, çok pürüzü, ufak, tefek sıkıntıları, ortadan kaldıracaktır. İnsanlar arasındaki; dostluk ilişkilerini anlatalım. Birbirlerine olan bağlılıklarını yad edelim. Aralarındaki samimiyete, gıpta ile bakalım. Herkesin böyle olması için; yaşanmış; iyi ve güzel örnekleri anlatalım. Dostluğu, candanlığı, samimiyeti, zinde ve canlı tutalım. Bilinç altımızı, zihnimizi; hep iyi düşüncelerle, dolduralım. O zaman; insanlar arasındaki bağı güçlendirmiş oluruz. Güçlü insanlardan oluşan devletler de; güçlü olur. Karşısında kendisine karşı olan, kötü gözle bakan Devletler; ona göre; tavır alır, davranış ortaya koyarlar...

                Bence, özelde; şehrimizin insanlarının bazılarının; farkında olmadan veya farkında olarak yapmış olduğu; davranış biçimleri, çelme takmayı hatırlatır, gibidir. Karşı tarafın tökezlemesinin, sendelemesinin, kimseye faydası olmaz. Üstelik çelme takılan insana da; fazla zararı olmaz. Çelmeyi yiyen insan; eğer, yere düştü ise; toparlanır, kalkar ve yoluna devam eder. Buraya kadar, her şey normaldir. Ancak, çelme takılan kişi; ayağa takılan nesnenin kime ait olduğunu, kim tarafından yöneltildiğini anlarsa; fertler arası, sıkıntılar, o zaman başlar. Güven zedelenir, dostluklar arası; ilişkiler zayıflar, arkadaşlık ve dostluk kavramı yara alır. Böyle bir durum; insanlar arasındaki samimiyeti, derinden sarsar. Böyle durumların, yaşanmasını kimse istemez, arzulamaz. Anlattığımız bu olayların benzerinin; devletler arasında yaşanması da; sonuçları ile; insanlar arasındaki ilişkilere benzemektedir. Dürüst devletler; istekle ve arzu ile; dost bildiği devletlere; çelme takmazlar.

                Hele, insanın kısacık ömründe; Devlet ve MİLLET olarak; yeteri kadar sıkıntısı, sorunu var ise; İnsanlar, insanlar arası ilişkilerde; ekonomik alandan, bireysel hareketlere kadar, birbirinin önüne set çekme işlevinden vazgeçmelidir. Sayamayacağımız, yüzlerce davranış; insanlar arasındaki ciddi ilişkilere zarar verebilir. Böyle bir durum; dostumuzu üzer, düşmanımızı sevindirir. Devletler açısından; Biz, birbirimize destek olarak, bir olarak, dik durur isek; karşı devletlerin bize çelme takmalarını, engellemiş oluruz...

                Bakın uluslararası ilişkilerde; nasıl da; dost bildiğimiz devletler, çelme takma işini büyük bir iştahla yapmaktadırlar. Bunların, çelme takma işi; yukarıda bahsettiğim, kameramanın, spikerin; mülteci çocuğun ayağına çelme takmasına benzemektedir. Neden? Çünkü, bilinç altlarında; sana karşı hiç de; iyi ve güzel düşüncelere sahip değiller de; ondan...

                O halde; kendi aramızdaki ilişkilerimiz, daha güçlü ve kuvvetli olmak zorundadır. Bu bir mecburiyettir. Devlet, olarak yediğimiz çelmeleri düşünürseniz; bizim birbirimize atacak;  tekmemiz olmaması lazım. Zaten, yeteri kadar, çelmelerin büyüğünü yiyoruz. Tam tersine; yediğimiz çelmelerin acısını, beraber hissetmeliyiz. Bu kötü durumdan; en kısa zamanda toparlanarak, ayağa kalkmalıyız. Karşımızdakiler; çabuk toparlandığımızı görürlerse; çelmeyi kasıtlı olarak değil de; yanlışlıkla attıklarını ifade ederek; geri adım atacaklardır... Yeter ki; biz isteyelim…, dik duralım..., beraber olalım...



 
 
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.