Çelme takmak, sadece futbol sahalarında gördüğümüz; rakip sporcuyu engellemek, değildir. Hayatın her alanında; insanların, başka birilerine çelme takma işiyle uğraştığına şahit olursunuz. Sanki; sosyal bir hastalık gibidir. Ekonomik başarıdan, sosyal statüdeki başarıyı elde eden, tüm insanlar; dolaylı, yahut direkt; çelme takılma eylemi ile karşılaşabilirler. Devletler de; aynen böyledir. Sizi, istemeyen bir insanın; sizi engelleyeceğine inandığı zaman; yalan söylemesi, iftira atması, çekememezlik yapması, hep bir çelme takma girişimidir. Çelme takarak, sizi hedefinizden, uzaklaştırmak, ister. İnsanlar arasındaki ilişkilerde; fazlaca gözlemlediğimiz, bir olaydır... Aynı girişimleri; Devletler arasında da; görebilirsiniz.
Geçenlerde; elinde mikrofonu ile; mülteci çocuğa çelme takma girişiminde bulunan, gazetecinin amacı nedir? Düşünülmüş bir hareket değildir. Ancak, beyninde alt yapısı bulunan; bilinç altına yerleşmiş düşüncelerin; hayata geçme refleksidir. O nedenle; insanlar akıl ve beyinlerini, özellikle dostlarına karşı; güzel ve iyi düşüncelerle doldurmaları gerekir. Yoksa, bir gün; insanın dostlarına, arkadaşlarına karşı olumsuz refleksleri ortaya çıkıyorsa; bu eylemin ana nedeni, beyin alt yapısında; o kişilere karşı zaman, zaman kötü düşüncelerin barınmasıdır. Devletlerin refleksleri de; aynı mantığa dayanır.
Kendi içimize baktığımız zaman; Hiç bir insan mükemmel değildir. Her insanın kendine göre; eksiklikleri, noksanlıkları vardır. Samimiyet, candan bağlanmak dediğiniz şey; bir insanı; doğruları ve yanlışları, artıları ve eksileri ile tanıyıp, öylece kabullenmektir. Eğer, tüm şeffaflığı ile; doğallığı ile; kabullenme gerçekleşirse; o insanlar arasındaki ilişkilerde; zayıflık, esneme, körelme olmaz. Bilinç altlarına, kötü bir düşünce yerleşmediği için; hangi alanda olursa olsun; karşısındaki insana çelme takmayı, düşünmez. İşte, özlenen budur. Beklenen ve istenen budur. Böyle bir dostluğu , arkadaşlığı kazanmış insanlar; birbirlerine farkında olmadan çelme taksalar bile; o çelmenin kasıtlı olmadığını, çelme takan kişinin; kendisine zarar vermek amacı ile, o çelme hareketini yapmadığını bilir. Fazla üzerinde durmaz. Zamanla unutulmasından, izlerinin silinmesinden yana, tavır koyar. Eğer, çelme takma işini yapan kişi de; bilerek, karşısındakine zarar vermek amacı ile yapmadıysa; hemen özür dilemesini bilir. Çelme takmaktan dolayı; gerçekleşecek yanlış anlaşılmaların, önüne geçer. Hatasını telafi etmenin yollarını arar. Yaptığı hareketin, kasıtlı olmadığına dair açıklamalarda, bulunur. Bu olayları içimizde yaşanan olaylardan örneklendirerek anlatıyorum ki; insanımız her gün yaşayabileceği bu olayları; iyi tanısın, iyi analiz etsin, diye... Devletler arasındaki ilişkiler de; aynen böyledir. İnsanlar arasındaki ilişkilere benzerler.
Olaya olumlu baktığınız zaman; arkasından, mutluluk ve huzur gelir. İnsanlar arasındaki, bağların güçlü olması için; yukarıda anlattığımız ölçülerde, samimiyetle ve yürekten, dostluk ilişkilerinin öne çıkması gerekir. Böyle bir ortamın sağlanması; bir, çok pürüzü, ufak, tefek sıkıntıları, ortadan kaldıracaktır. İnsanlar arasındaki; dostluk ilişkilerini anlatalım. Birbirlerine olan bağlılıklarını yad edelim. Aralarındaki samimiyete, gıpta ile bakalım. Herkesin böyle olması için; yaşanmış; iyi ve güzel örnekleri anlatalım. Dostluğu, candanlığı, samimiyeti, zinde ve canlı tutalım. Bilinç altımızı, zihnimizi; hep iyi düşüncelerle, dolduralım. O zaman; insanlar arasındaki bağı güçlendirmiş oluruz. Güçlü insanlardan oluşan devletler de; güçlü olur. Karşısında kendisine karşı olan, kötü gözle bakan Devletler; ona göre; tavır alır, davranış ortaya koyarlar...
Bence, özelde; şehrimizin insanlarının bazılarının; farkında olmadan veya farkında olarak yapmış olduğu; davranış biçimleri, çelme takmayı hatırlatır, gibidir. Karşı tarafın tökezlemesinin, sendelemesinin, kimseye faydası olmaz. Üstelik çelme takılan insana da; fazla zararı olmaz. Çelmeyi yiyen insan; eğer, yere düştü ise; toparlanır, kalkar ve yoluna devam eder. Buraya kadar, her şey normaldir. Ancak, çelme takılan kişi; ayağa takılan nesnenin kime ait olduğunu, kim tarafından yöneltildiğini anlarsa; fertler arası, sıkıntılar, o zaman başlar. Güven zedelenir, dostluklar arası; ilişkiler zayıflar, arkadaşlık ve dostluk kavramı yara alır. Böyle bir durum; insanlar arasındaki samimiyeti, derinden sarsar. Böyle durumların, yaşanmasını kimse istemez, arzulamaz. Anlattığımız bu olayların benzerinin; devletler arasında yaşanması da; sonuçları ile; insanlar arasındaki ilişkilere benzemektedir. Dürüst devletler; istekle ve arzu ile; dost bildiği devletlere; çelme takmazlar.
Hele, insanın kısacık ömründe; Devlet ve MİLLET olarak; yeteri kadar sıkıntısı, sorunu var ise; İnsanlar, insanlar arası ilişkilerde; ekonomik alandan, bireysel hareketlere kadar, birbirinin önüne set çekme işlevinden vazgeçmelidir. Sayamayacağımız, yüzlerce davranış; insanlar arasındaki ciddi ilişkilere zarar verebilir. Böyle bir durum; dostumuzu üzer, düşmanımızı sevindirir. Devletler açısından; Biz, birbirimize destek olarak, bir olarak, dik durur isek; karşı devletlerin bize çelme takmalarını, engellemiş oluruz...
Bakın uluslararası ilişkilerde; nasıl da; dost bildiğimiz devletler, çelme takma işini büyük bir iştahla yapmaktadırlar. Bunların, çelme takma işi; yukarıda bahsettiğim, kameramanın, spikerin; mülteci çocuğun ayağına çelme takmasına benzemektedir. Neden? Çünkü, bilinç altlarında; sana karşı hiç de; iyi ve güzel düşüncelere sahip değiller de; ondan...
O halde; kendi aramızdaki ilişkilerimiz, daha güçlü ve kuvvetli olmak zorundadır. Bu bir mecburiyettir. Devlet, olarak yediğimiz çelmeleri düşünürseniz; bizim birbirimize atacak; tekmemiz olmaması lazım. Zaten, yeteri kadar, çelmelerin büyüğünü yiyoruz. Tam tersine; yediğimiz çelmelerin acısını, beraber hissetmeliyiz. Bu kötü durumdan; en kısa zamanda toparlanarak, ayağa kalkmalıyız. Karşımızdakiler; çabuk toparlandığımızı görürlerse; çelmeyi kasıtlı olarak değil de; yanlışlıkla attıklarını ifade ederek; geri adım atacaklardır... Yeter ki; biz isteyelim…, dik duralım..., beraber olalım...