SENE SONU BAŞARILAR BEKLENTİLER
Gazi lisesinde göreve başladığı ilk yıl, okulda son sınıf olmadığı için; Üniversite sınavları, heyecanı yaşanmamıştı.
Ondan bir yıl sonra, okulda ilk sınav heyecanı, öğrenciler üzerinde etkili olmaya başlamıştı. Çünkü, şehrin kenarında, gözlerden uzak olan bir yerde idi. Kısacası, dikkat çekmiyordu. Anlaşılan kimse; başarılı olmalarını da, beklemiyordu. Ancak, öğrencilerle olan görüşmelerimizde; moral ve motivasyonlarını yükseltme adına, gayret gösteriyor idik. Derslerde, anlatmaya çalışıyorduk.
Bu atmosfer içerisinde, sene sonu sınavlar yapıldı. Sonuçları merakla bekliyorduk. İlk mezunlar, İlk beklentiler…
Evet, sonuçlar açıklandığı zaman; başarının beklenenden çok yükseklerde olduğunu gördük. İlk mezunlarımız, kendilerinden sonra gelen kardeşlerine örnek olmuşlardı. Böylece, arkalarından gelen mezunlara; başarı adına, bir yol açmışlardı.
Okuldan mezun olan öğrenci sayımız, 80-90 civarında idi. Bu öğrencilerden Tıp fakültesini kazanan vardı. Askeri okulu kazanan vardı. Hukuk fakültesini kazana vardı. Mühendislikleri kazanan vardı. Öğretmen yetiştiren okulları kazanan vardı. Fen-Edebiyat fakültelerini kazanan vardı. Rakam olarak yarıya yakını Üniversite sınavlarında, başarılı olmuştu.
Çok gururlanmıştık… Hala bazı arkadaşlarla, dostluklarımız devam etmektedir. O, gün Üniversiteyi kazanıp, sonra bitiren bazı dostlarımız; Bugün meslek hayatlarından, emekli bile; oldular…
Eğitim Öğretim devam ederken, Okulda açıkta bulunan idarecilik görevi; bize verilmişti. Amma, ne idarecilik… Haftada 18 saat derse giriyorsunuz, üstelik; idarecilik görevi üzerinizde. Şimdilerde durumlarından şikayetçi olan, idareci arkadaşlara; duyurulur. Şu andaki ücret politikalarını beğenmeyen, arkadaşlara, duyurulur.
Zorluktan ve çalışmaktan şikayet edenlere, duyurulur…
Bu benim için; daha ağır bir yük demekti. Aradan biraz zaman geçince; İhtilal sonrası, kaldırılan Okul dışından bitirme sınavları, Okulumuza verildi. Bu görev idareci olarak; bana verilmişti.
İhtilal öncesi, çeşitli nedenlerle okullarını bitiremeyen, yüzlerce arkadaş; diploma almak adına; okulumuza kayıt yaptırdılar. Kimisinin üç-beş dersi var idi. Bazılarının ise; bir-kaç yılı… Umut ve beklenti, önlerine açılmış bir fırsattı. O nedenle, herkes diplomasına kavuşmak için, bir beklenti ile; kayıt yaptırıyordu.
Sene sonu; bizi zor bir görev bekliyordu. Sonradan Ülke genelinde; incelemeler sonrasında, iptal edilen(hak edilmemiş) diploma sayısını düşünürseniz, görevimizin sorumluluğunu anlarsınız.
İhtilal öncesi; bedavadan dağıtılan diplomaların bir kısmı; tekrar yapılan incelemeler sonrasında; iptal edilmişti. Ülkenin haline bakın. Köyünden hiç dışarı çıkmamış adamların, bu ülkede nasıl emekli maaşı bağlanılarak; hayatlarını devam ettirdikleri, gerçeklerini; göz ardı edemeyiz. İşte, bu tür adamlara; sınavlara girmeden, diplomalar düzenlenmişti.
Hatta, onlardan bazıları; zamanla Devleti idare eden sorumsuz İradeler, tarafından; 15 yıl hizmeti yeterli sayılarak; emekli edilmişlerdi. Bugün, Ülkenin neden bu durumlara düştüğünü düşünen beyinlere; biraz ipucu verelim, istedik. Belki de; hala O, haksız uygulamalardan faydalanarak, bedavadan maaş alan insanlar vardır. Doksanlı yıllarda; SSK Arşivlerinin yandığı, çöpe atıldığı, gerçeğini; unutmayınız… Dönemin Çalışma BAKANI; Yaşar Okuyan'ın, ifadesi…
Ondan dolayı;
O dönemlere ait basın arşivlerinde şu gerçeği her zaman görebilirsiniz, işte bir örnek;
CAN KEMAL ÖZER, araştırması 23 Ocak 2017 PAZARTESİ, Yeni Söz Gazetesi Araştırma,
‘’SSK’YI BATIRDI, YARGILANMADAN AKLANDI, AKLAYANI VEKİL YAPTI’’
Evet, bu tür haberleri; okumak, sıradan bir olay gibi idi.
O, yıllarda Eğitim ve Öğretim açısından, bir başka devrimde; Din Derslerinin mecburi olarak, okutulması gerçeği idi.
1980 askeri darbesinin ardından da, 1982 Anayasası ile; ilk kez din öğretimi anayasal bir güvenceye kavuştu. Din eğitimi ve öğretiminin; Devletin kontrolünde gerçekleşmesi amacıyla Anayasa'sının 24’üncü Madde'siyle din eğitimi ve öğretimi zorunlu hale getirilerek; bugünlere gelindi.
1982 yılından bu yana örgün eğitim kurumlarında ilköğretim 4’üncü sınıftan itibaren orta öğretimin son sınıfına kadar okutulan, Din Kültürü ve Ahlak bilgisi (DKAB) dersi; zorunlu dersler arasında yer almaya başladı.
Bizim için, yeni bir dönem başlamıştı. Önceki sıkıntılı ve sancılı dönemi; kapattık. Bakalım, yeni dönemde bizleri neler bekliyordu. O, günün Türkiye’sinde bile, bu karara homurdanmalar oldu. Karşı açıklamalar; yapıldı. Ancak, İhtilali yapan, irade; kararlı idi.
Böylece Din Kültürü dersi; mecburi olarak, okutulmaya başlandı.