İLK ÖĞRETMENLİK GÜNLERİM
Okulda ders, öğrenci, öğretmen derken; Günler geçiyordu.
O, Yıllar; sağ ve sol kavramlarının, dış devletler tarafından, insanımıza empoze edilmek istenen yıllardı. Anadolu'nun ücra köşelerinde bile, insanlar; içeriklerini bilmedikleri kavramlar ile, bir birlerini suçluyorlardı. Hatta, bu ayrışım, Ailelerin içerisine bile girmişti. Bir evden farklı konumlarda olan, kardeşleri görmek; sürpriz olmazdı. Ayrışım, gittikçe derinleşiyordu.
Bugün yaşanan ve malum örgüt tarafından takip edilen metot; sanki yıllar öncesinde, değişik bir şekilde coğrafyamızda, uygulanmış metot ile aynı gibi gözükmektedir. Sadece aktörler ve konumlar farklı.
Amaç aynıdır. memleketin birliğini, bütünlüğünü parçalamak, Güçlü bir Ülke olmasının önünü kesmektir. Öyle oldu, O, süreç bizi ihtilale kadar götürdü.
Bu kadar kargaşanın bol olduğu ortamdan biz de; nasibimizi alıyorduk. Gereksiz sataşmalar, hakaretler oluyordu. Küçük bir ilçe olmasına rağmen; öğrenciler arasında itiş ve kalkışlar gözleniyordu.
Umulmadık bir şey oldu. Okul idarecileri, bir anda okul idaresini bıraktıklarını deklere ederek, görevlerinden ayrıldılar. Malum sebep, Demirel azınlık hükumetini, protesto ediyorlardı. Ancak, bu arkadaşlar, idarecilik görevinden ayrılınca; bir yerlere gitmiyorlardı. Aynı okulda, öğretmenlik görevine devam ediyorlardı. Kısacası, pozisyon değişiyordu.
Orada bulunan benim gibi yeni atanmış, üç beş arkadaş istişare ettik. Boşalan idarecilik görevini, stajyer öğretmen olmamıza rağmen; üzerimize aldık.
Kaderin cilvesine bakın. Daha iki ay önce bu okula neden geldiniz? diye sorgulanan ben; bir anda müdür vekili olmuştum.
Dersleri ve öğrencileri bırakmak işime gelmiyordu. Öyle de; oldu. Zaten idarecilik görevini üzerine alan arkadaşlar, yönetmelik gereği; 18 saate kadar derse girebiliyorlardı. Hem derse giriyordum, hem okulun işleri ile uğraşıyordum. Öğleden sonraları, Kuran kursuna gitme işini de; aksatmadım.
Zaman geçtikçe, bana göre olumlu işler yapma, isteğim daha da; arttı. Çünkü, yaptığımız iyi niyetli çalışmaların, geri dönüşleri oluyordu. Kuran Okumaya geçen öğrenciler, bize yakınlaşıp, bizden yararlanmak isteyen öğrenciler; bizleri memnun etmişti. Bu durum bizi teşvik ediyordu.
İnsanın yaptığı işlerin sonucunu alması, çok güzel bir duyguydu.
Okulun eğitim ve öğretim sürecinde de; olumlu değişimler yaşanıyordu. Daha disiplinli, daha kontrol edilebilir, bir okul haline gelmişti. Sene sonunda bunun meyvesini almıştık. Bazı başarılı öğrencilerimiz, yapılan sınavlarda; kazanımlar elde ettiler. Önceki zamanlarda, okulda var olan gevşeme; yerini disipline bırakmıştı.
Sonradan okulumuza atanan yeni arkadaşları, Okulun lojmanına yerleştirdik. Kendimizin idareci olması dolayısıyla; boşalacak olan lojmanın tahsisi işlemini de; başlattık.
Bütün bu olumlu gelişmeler, bizler mutlu etse de; Ülke genelinde iyi şeyler olmuyordu. Olaylar, olayları takip ediyordu. Cinayetler, yaralanmalar, baskınlar, bombalamalar, ardı, arası kesilmeyen günlük olaylar idi.
Halk tedirgin, Ortam çok gergindi. Artık, bu olaylar bitsin de; ne olursa olsun mantığı, gelişmeye başlamıştı. Siyasiler, duruma hakim olamıyorlardı. Zaten azınlık hükumeti olduğu için; bazı şeyleri yapmaya gücü yetmiyordu. Ekonomik durum çok kötü idi. Her şeye nerede ise; her gün zam geliyordu. Enflasyon yüzlü rakamlar ile, ifade ediliyordu.
Yokluklar, kuyruklarla özdeş hale gelmişti. İnsanlar öncelikle can güvenliğini, düşünüyorlardı. Sokağa çıkmak nerede ise; tehlikede olmak ile; aynı manayı taşıyordu. Üniversiteler olaylar nedeniyle; Aylarca kapatılıyordu. Hatta bir- kaç yıl kapatılan Üniversiteler vardı.
Kısacası, Ülkemizi bu durumda görmek isteyenler; başarılı olmuşlardı.,
Sonradan bu işlerin içerisinde aktif olarak görev alan tüm militan kadrolar; Bu işlerin bir oyun olduğunu yıllar sonra yaptıkları söyleşilerde, röportajlarda ifade ediyorlardı. Sonuç olarak; her iki tarafın bir irade tarafından idare edildiğini, kendilerinin maşa gibi kullanıldığını, fark etmişlerdi. Hepsi şu sonuçta birleşiyordu;
KANDIRILDIK, KULLANILDIK...