Bu köşede, o kadar çok; eğitimden söz ediyoruz ki; umarım okuyucularımız sıkılmaz.
Bir Milletin geleceği olan gençlerin yetiştirilmesi, elbette önemlidir. Bunun aksini söylemek, yanlış olur. Gençlerin yetişmesinde de; Milli Eğitim Politikalarımız, öne çıkar. Defalarca belirttiğim gibi; Milli Eğitim Politikaları, Devlet politikası olmak zorundadır.
Son zamanlarda önemine binaen, yine gündeme çıkmıştır. Öncelikle, müfredat gözden geçirilmelidir. Milli ve Manevi değerlerimize uymayan, İlmi ve bilimsel temele dayanmayan, varsayımlar üzerinde yoğunlaşan; tüm konular çıkarılmalıdır. Ders kitapları itina ile kontrol edilmelidir. Ders saatleri; öğrencileri yıldırmayacak konumda olmalıdır. Ders sayıları, özenle belirlenmelidir. Çocukların ve gençlerin araştırmaya, kendilerini geliştirmeye yönelik; çaba ve gayretlerini ortaya koyacakları, konuma getirilmelidir.
Toplumun değer yargıları, hayatın içerisinde uygulanabilir, hale getirilmelidir. Bu anlamda, çocuklar teşvik edilmelidir. Ödüllendirilmelidir. Toplum içerisinde, eğitim almış gençlerimiz; tavır ve davranışları ile; kendilerini kabul ettirmelidirler. Eğitim ve Öğretimin; aynı zamanda, bir insana; davranışlar manzumesi sunduğunu kabul etmek gerekir. Doğal olarak; bunun uygulama alanı; Halkın ve hayatın taaa içerisidir. Geleceğe ait, değerlendirmelerde; hayata olumlu katkı sunan, ahlaklı, doğru, dürüst davranışlar sergileyen; tüm gençlere ilave primler verilmelidir. Devlet memuru tercihlerinde; öne çıkarılmalıdır. Bu anlamda; Milli Eğitimde, lise tahsil süreci içerisinde; bu değerlendirmeleri yapacak, kuruluşlar oluşturulmalıdır.
Bu konuda gerekli disiplin yönetmeliği çıkarılarak; hayata geçirilebilir...
Öğrencilerin yetişmesi açısından, öğretmen çok önemli bir faktördür. Öğretmen yetiştiren okullara önem verilmelidir. Madden ve Manen, desteklenmelidir. Buna çok ihtiyacımız var. Öncelikle öğretmen, mesleğini sevmelidir. Gençleri sevmelidir. Gelecek nesillerin; kendi ellerinde şekilleneceğinin; bilinci ve Gayreti, içerisinde olmalıdır. Bu amaçtan uzak arkadaşlar; kesinlikle öğretmen camiası içerisinde yer almamalıdır.
Bugün öğretmen sayısı yeterli olmasına karşın; bazı uygulamalar neticesinde; yapay öğretmen açığı oluşmaktadır. Örneğin; bazı öğretmen arkadaşlar; görev yaptıkları yerlerde, onlara ihtiyaç olmasına rağmen; ihtiyaç olmayan yerlere görevlendirme ile atanmaktadır. Böylece bir yerde, öğretmen açığı olurken; diğer yerlerde öğretmen fazlalığı oluşmaktadır. Bu durumdan dolayı; Boş geçen dersler; birilerini rahatsız etmelidir.
Başka bir uygulama ile; öğretmen arkadaşlar; farklı yerlerde, farklı müdürlüklerde; görevlendirme ile vazife almaktadır. Bunlardan dolayı da; bir boşluk oluşmaktadır. Öğretmen, asli görevini değil; farklı bir alanda çalıştığı için; kendi branşı ile ilgili dersler boş geçmektedir. Ayrıca, öğretmen kadrosunu kullandığı için; onun yerine yeni bir öğretmen ataması da; yapılamamaktadır.
Farklı bir uygulamada; Doğu ve Güneydoğu bölgelerine atanan öğretmen arkadaşların; atandıktan sonra; eş durum ve başka nedenlerle, tayin istekleri kısa zamanda gerçekleştiği için; O, bölgeye atanan öğretmenlere rağmen; boş dersler devam etmektedir. Daha önceki bir makalemde belirttiğim gibi; Bu sefer orada boş geçen dersler; ücretli öğretmenler tarafından doldurulurken; gerekli özen gösterilmediğinden; Devlet okulları; görevlendirilen yanlış adamlar yüzünden; ihmale uğramıştır. Hatta, militanların yetiştirildiği mekanlar, haline dönüşmüştür. Bu sorun da; üzülerek ifade edelim; çözümlenememiş konulardandır.
Hep hayali yapılan; boş ders kalmasın... sloganı; çeşitli nedenlerle hayata geçmekte zorlanmıştır.
Ayrıca; Okullarda idarecilik yapan insanların; farklı eğitimlerden geçirilerek, bu görevlere atanmaları şarttır. Böylece, idarecilik sistemi; belirli bir kuralların işlediği; sisteme dönüşmek zorundadır. Yıllarca idarecilik, yapmış bir insanın; tekrardan öğretmen kadrosuna gönderilmesi, kabul edilecek bir durum değildir. Gerekirse; Bakanlık içerisinde; ayrı bir birim oluşturulabilir. Bunun örneği, değişik bakanlıklarımızda; uygulanmaktadır.
Öğretmen formasyon uygulamaları, tam bir komedi konumunu korumaktadır. Ücretle alınan formasyon, yerine; gerçekten ciddi, planlı ve uygulamaya yönelik, eğitimi tercih edilmelidir. Okullarda; bu konuda rehberlik uzmanlarına; çok büyük ihtiyaç vardır. Rehberlik dersleri; sıradan dersler olmaktan çıkarılarak; ağırlığı olan; iyi ve güzel hareket ve davranışların desteklendiği, o hareketlerin hayatın içerisinde uygulandığı; dersler olma özelliğini korumalıdır. İhtiyaç hissedilirse; Ödül verilerek; iyi ve güzel davranışlar desteklenmelidir. Bu alandaki boşluklar; pedagojik formasyon almış ilahiyat mezunlarının; ilave kurslardan geçirilerek; okullara görevlendirilmesi ile; kapatılabilir. Çünkü, özellikle; rehberlik uzmanı olan insanların; toplumun tüm değer yargılarını bilen; zaman, zaman kendisi örnek alınacak davranışlarla, kendisini yetiştirmiş; insanlar olması gerekir. Toplumun tüm değer yargılarına; arkasını çevirmiş, insanların; rehberlik uzmanı olarak; görevlendirilmesinden, sonuç alınacağı kanısında değilim.
Eğitimin temel amaçlarından bir tanesi; topluma, sağlıklı, dürüst, doğru davranışları hayat tarzı olarak benimsemiş, insanları yetiştirmek olmalıdır. İnsanlar eşya değildir. Bilgi hamalı yapmak, sadece bilgi ile; donatmak aldatıcı bir durumdur. Bu durumdan en kısa zamanda; ayrılmamız şarttır. Gençliğimiz; toplum içerisinde, davranış ve yanlış hareketleri yüzünden sorgulanır, hale gelmiştir. Bu tehlikeli bir gidiştir. O nedenle; tüm kötü alışkanlıklara meyli olan; bağımlılıkların esiri olmaya namzet; bir nesil gelmektedir… Aman dikkat… Biraz dikkat…