Ülkemiz yakın bir zamanda, yeniden seçim ortamına girmektedir. Halk açısından önemli olan; Meclis de, seçilen vekillerin halkın temsilcisi olma özelliğini taşıması gerekir. Seçmenler, beğendiği siyasi partinin, tercih ettiği politikaların, hayata geçmesi için; belirli bir tercih yaparlar. Kendi fikirlerinin, düşüncelerinin, temsilcisi olacağına inandıkları insanları, meclise göndermek isterler. Kendi düşünce ve fikirlerinin orada temsil edilmesinden mutluluk duyarlar. Temsilcisi olan vekillerin, bu özelliğe dikkat etmeleri şarttır. Böyle bir tabandan oy alarak vekil seçilen insanların, farklı fikirleri taşıyan değişik siyasi partilere geçme olaylarını, seçmen kabul etmez. Neden? Karşı tarafın fikirlerini beğenmediği için, siyasi tercihini bu yönde kullanmıştır. Temsilcisi olan vekile, bu yönde temsil etme hakkı vermiştir. Vekil taraf değiştirince; o seçmeni temsil etmemektedir. Hatta, bunu ihanet olarak kabul etmektedir. Halkımız, beğendiği siyasi partinin iktidar olması durumunda da; bu mutlulukları daha da artar.
Vekil adayları, aday olmak istedikleri, siyasi partinin politik tercihlerini, düşüncelerini, fikirlerini, Devlet yönetme yöntemlerini takdir ettiği için; o partiden vekil seçilmek isterler. Genel başkanlarına bu yönde teminat verirler. Başkanlarına; kendisini vekil seçtirdiği zaman; her konuda destek olacağına dair, sözlerde ve vaatlerde bulunurlar. Haklı olarak, parti yönetimi kendi fikir ve düşüncelerini temsil ederek, kendilerine her konuda destek olacağına inandığı şahısları vekil olması için; aday gösterirler. Kısacası, burada; vekil adayını, genel merkez belirlemektedir. İşte tam burada, bu anlayış eleştirilmektedir. Neden? çeşitli fikirliliğe saygı duyulmadığı için, farklı fikirlere tahammül edilmediği için, eleştirilir. Hatta, baskıcı demokrasi anlayışı diye, tanımlanır. Bu çıkış, ne kadar doğrudur. Sorgulanması gerekir.
Aday olacak insan; hangi siyasi partiden aday olacağını, herhalde yazı, tura ile belirlemiyor. Belirli bir görüşü, belirli bir siyasi yolu, benimsediği için; o partiden aday olmak istemektedir. Yol arkadaşları ile, aynı şeyleri düşündüğünü, ifade ederek , o kadroya katılmak istemektedir. Kısacası, genel merkez politikalarını aynen, onayladığı için, vekil adayı olarak gösterilir. Genel merkez yönetimi açısından düşünürseniz; doğru olan budur. Genel merkez, kendi siyasi tercihinin öncelikle iktidar olmasını ister. O nedenle, aynı düşünceye sahip olan insanları vekil olarak, görmek ister. Buraya kadar, bu görüş doğrudur. Farklı bir bakış açısı da şudur. O siyasi partiden seçilen vekil, demokratik hakkını kullanarak, parti politikalarına karşı çıkamaz mı? Çıkabilir, eleştirebilir, farklı düşünebilir. Kendisi açısından; bu eylemler doğrudur. İşte, o zaman, seçmenin ve genel merkezin düşüncelerine ters davranışlar içerisinde bulunuyorsa; o vekil temsil ettiği fikre karşı çıkıyor demektir. Aynı vekil, seçilme sürecinde de aynı fikirleri savunmuş olsa idi; ve ona rağmen vekil seçilseydi, herkes onun bu duruşuna saygı duyardı. Hatta, seçmeni, onun bu halini bilerek ona oy vermiş olurdu. Ancak, vekil seçilene kadar sessiz kalmayı, ilke edinen; vekil seçildikten sonra, genel merkez politikalarına karşı durmayı, farklı düşünceler peşinde koşmayı, demokratik özgürlük olarak, tanımlayan vekilleri halkımız kabul etmemektedir. Birincisi, benim fikrimi temsil etmiyor, diye eleştirirler. İkincisi, benim benimsemediğim fikirlerle karşıma çıkmayı kabul etmiyorum, derler. Üçüncüsü, benim benimsemediğim bir siyasi tercihe yönelmeni de; benim oyuma ihanet olarak kabul ediyorum, derler. Öyle düşünen kişiyi, siyasi partiden değil, vekillikten istifa etmeye çağırırlar.
Siyasi parti liderleri ve genel merkezler açısından, düşünürseniz; vekil seçilecek adamlar; bizim plan ve programlarımızı kabul etmiş, onları ilke edinmiş, adamlardır. Diye düşünürler. Parti politikalarını, hükumet edindiğinde; Devlet yönetme yöntemlerini, her alandaki görüş ve fikirlerini kabul ettiklerine inandıkları şahısları, aday gösterirler. Neden? İktidar oldukları zaman, takip edecekleri politikaları uygulama alanına sokarken, tüm vekillerin ona destek vermesini beklerler. Burada, farklı düşünme, yapılan işleri engelleme, gibi hareketlerin vekillerden gelmesini kabul edemezler. Nedeninin bir kısmını yukarıda açıkladım. Diğer kısmı ise; Siyasi lider ve genel merkez vekile aynen şöyle demektedir: Bizim yapacaklarımız belli idi, programlarımız açıktı, yol haritamız netti. Ne oldu da sen kişisel olarak, vekil seçildikten sonra, farklı eylem ve düşüncelere giriyorsun? Eğer, öyle düşüncelerin var ise; neden bizim siyasi partiden aday oldun? derler. Siyasi yöneticiler açısından baktığınız zaman ise; bu değerlendirme doğrudur. Hele, aday adaylarının vekil seçilmek için; yaptıkları tüm çalışmalar aklımıza gelince, parti yönetimlerine hak vermek gerekir. Demokratik parlamenter sistemde; vekil seçilmenin ana ilkeleri bunlardır. Halkın temsilcisini ne kadar, bağımsız olarak seçtiği de ortadadır.
Gelelim, özgür ve bağımsız düşünme olayının, siyasi alanda ne kadar temsil edilir konumuna; Yukarıda sıraladığımız ve daha da fazla sıralayacağımız nedenlerle, özgür ve bağımsız, siyasetin, parti teşkilatlanması olmadan, yapılmasının zor olduğu gerçeğidir. Genel merkez fikri ağırlığı olmadan, siyasi liderin onayından geçmeyen fikir ve düşünceler, ancak, öyle düşünmeyi amaç edinmiş, siyasi kadrolaşmada mümkün olabilir. Kısacası ayrı bir siyasi kadro kurulması gerekir. O gerçekleşse bile; o siyasi partinin de bir yönetimi, bir lideri olacaktır. Dolayısıyla, orada da bu tür dalgalanmalar kaçınılmazdır. O zaman mevcut yapılanma ile, siyasi kadroların işleme şekli bu biçimdedir. Siyasi hareketler açısından değerlendirilmesi gereken bir sonuç da şudur. Ben halkıma siyasi plan ve projelerimi sunuyorum. Halkım da benim siyasi partimi o nedenle tercih etmektedir. Şahıs ve bireylerin fikir ve ağırlıkları için değil, o zaman seçilen vekiller de bizim politikalarımızı seçilirken onayladıkları gibi; seçildikten sonra da onaylamak zorundadırlar. Farklı hareket içerisinde olmaları, onların özgür ve bağımsız hareket etmelerinden çok, değişik nedenler dolayısıyla; farklı düşünce ve eylemlere girmektedirler. Bu da kabul edilemez. Böyle bir durum ne seçmenimiz açısından, ne de genel merkez açısından kabul edilebilir bir durum değildir.
Sonuçta; en zor soruyu soralım. Bağımsız, vesayete dayanmadan, siyasi lider ve genel merkez kaygısı olmadan, bir vekil nasıl seçilir? yahut öyle bir insanın seçilme şansı nedir? öyle bir, kaç insan seçilse bile; iktidar nasıl olunur? Halkın teveccühünü kazanan bir kişi, genel merkez onayı olmadan vekil seçilme şansı var mıdır? İktidar olma amacı yoksa, fikir ve düşünceni hayata geçirme şansını nasıl bulman gerekir… işte sorular.., sorunlar… cevap bulabilene aşk olsun….