İLK DERS
Uzunca bir tatilden sonra, Mart aylarının başında okullar açılmıştı. Gemerek' e gelmek için, yola çıktığım zaman; kafamda onlarca soru vardı. Yatacak yer, yemek durumu, tanımadığımız yeni bir çevre. Bu düşünceler içerisinde, ilçeye ulaşmıştım.
Bu arada umulmadık bir gelişme oldu. Lise yıllarından arkadaşım, aynı zamanda Fakülteden sınıf arkadaşım, Yurtta kaldığımız zaman; oda arkadaşım olan, Ahmet beyin tayini de; Gemerek İHL ye çıkmıştı. Beni sevindiren en önemli, bir gelişme idi.
Hemen buluştuk ve ev aramaya başladık. Ev bulmak ne mümkün? İlk bir hafta, kulübe gibi bir yerde, konaklamak zorunda kaldık.
İşte, böyle bir ortamda, Okula gittim. Elime bir program verdiler. İlk dersime, bir müdür yardımcısı arkadaşın aracılığı ile; girdim. Lise ikinci sınıf idi. İlgili arkadaş, fazla tanıtım yapmadan, bizi öğrencilerle, baş, başa bırakmıştı.
Gerçi, önceden ücretli ders öğretmenliği tecrübem, vardı. Yazları Kuran Kurslarında, fahri öğreticilik görevi yapmıştık. Sivil toplum örgütlerinde, genç arkadaşlarla birlikte çalışmıştık. Bu işler yabancı değildim. Bütün bunlara rağmen; beni,bir heyecan sarmıştı.
Kendimi tanıttıktan sonra; öğrencilerle tanışarak, derse başlamış olduk. Bu arada, ders, Ahlak dersi idi. Müdür bey, bize bu dersi vermeme, işlemini gerçekleştirememişti. Uzunca bir süre , bu derse, ilgili branş öğretmeninin, girmemiş olması; öğrenciler açısından, boş geçen bir ders mantığı, anlayışını oluşturmuştu. Bu nedenle, bazı öğrenciler, pek hoşlanmadılar. Din kültürü dersi olunca da; bazı öğrencilerin derse girmediğine şahit olduk.
Ellerinden geldiği kadar, işi ciddiyetten uzak bir konuma getirme; çabaları vardı. Oysa Güzel Ülkemin gençlerine, hizmet etmek gayreti; içimi kaplamıştı. Ne hayaller kuruyordum... Ne hayaller...
Gerçeklerin hiç de; öyle olmadığına şahit oldum. Üstelik, Ben; O, şehrin çocuğu idim. Bir de, yabancı olsaydım. Herhalde, daha çok, yıpranırdım. Körpecik beyinler, sakıncalı fikirlerle zehirlenmişti. Anadolu'nun bir köşesinde, bunlara şahit oluyorduk. Varın, memleketin halini siz, düşünün...
Nöbetçi olduğum bir gün, sınıfın birinin derslerinin boş olduğunu gördüm. Müdür bey, boş derse girerek, öğrencilerin başında beklememi istedi. Sınıfta öğrencilere sorduğum zaman; derslerinin Fransızca olduğunu öğrendim. Yabancı dilim FRANSIZCA olduğu için, derste öğrencilerle, karşılıklı sohbet ettik.
Ders bitiminin arkasından, okul idaresine giderek; Fransızca, derslerine girebileceğimi, söyledim. Bu tekliften pek hoşnut olmadılar. Yapacak başka bir seçenek olmadığı için; bu dersi bana vermek zorunda kaldılar. Böylece, Fransızca derslerine girmeye başladım.
İlerleyen öğretmenlik yıllarımda; girmediğim ders kalmamıştı.
Sene sonuna kadar, bu derse girdim. Sanırım, ortaokul 3. sınıf idi.
Öğleden sonraları, zamanım boştu. Değerlendirmek istedim. Bir ara ilçe müftülüğüne giderek; müftü bey ile tanıştım. Sohbet esnasında, boş zamanlarında kendilerine yardımcı olmak istediğimi anlattım. İlçe merkezinde iki adet cami vardı. Müftü bey, merkezdeki camide, çocuklara Kuran Kursu verme isteğimi geri, çevirmedi.
Artık, boş zamanlarımda Camide, çocuklara kurs veriyordum...
İlçe halkı ile, tanışık olmaya başlamış idik. Bizden her türlü yardımı esirgemeden, sürekli yanımızda olan Mustafa Kızışar, ağabeyimizi anmadan geçemem.
Okul çıkışı Ahmet Bey ile, buluşarak, ev arama işine yoğunlaştık.
İlçe merkezinde bulunan, eczanenin üzerinde yeni bir daire bitmek üzere, dediler. Gittik, gördük ve tuttuk. Başka seçeneğimiz yoktu.
Soğuk bir kış günü taşındık. Soba aldık. Ancak, O, sobanın daireyi ısıtması mümkün değildi. Hem yeni bina, hem yetersiz kalorili kömür, bizi perişan etti.
Üstelik Ahmet Bey, sonradan okullarına tayin olan, Antalyalı Tevfik isminde bir arkadaşı da; evimize almıştı. Soğuk kış günlerinde; ağlamaklı şekilde, Tevfik beyin zaman geçirdiği, bir an gözümün önüne geldi. Sobanın yanında hiç ayrılmıyordu.
Üç arkadaş, sene sonuna kadar, bu evde kalmak zorunda idik. Ben Lisede öğretmen olduğum için; lise lojmanlarında, kalma şansım vardı. Ancak, O günlerde, bize tahsis edilecek bir daire yoktu.
Okula döndüğüm zaman, öğretmenler odasında yalnızlığımı hissediyordum. Sadece Ramazan Kırdar isimli bir ingilizce öğretmeni, bizi sıcak karşılamıştı. Önceden tanıdığımız O, ilçeden olan İsa Bey; bize selam verenlerden idi.
Okul öğleden sonra da; orta okul olarak hizmet verdiği için; sınıf sayısı fazla idi.
İlerleyen günlerde, okulumuza yeni atanan; Adnan bey, Orhan Bey, Cumali Bey ile birlikte, dostluklar oluşturduk.
Çevre ile olan irtibatımız, gün geçtikçe; daha da, güçleniyordu.
Okul personeli, bize daha sıcak davranmaya başlamıştı...