Türkiye’nin önünde duracak bir güç olamayacaktır.
İsrail cumartesi günü İdlib’in güneyindeki Serakib bölgesine hava saldırısı düzenledi. Türkiye sınırına kırk kilometre. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gözlem noktasına ise iki-üç kilometre…
Aynı İsrail önceki gün de Suriye’nin başkenti Şam’ı bombaladı. Aynı İsrail, aylardır Suriye’nin hemen bütün bölgelerine hava saldırıları yapıyor. Bunların büyük kısmı Türkiye sınırına çok yakın yerler.
Bölgede İran unsurları varmış, Hizbullah mevzileri varmış, İran-İsrail savaşı ile ilgili araçlar ve güçler varmış… Eğer bu pencereden bakarsanız olayların Türkiye’yi ilgilendiren hiçbir tarafı yok. Peki öyle mi? Biz böyle mi bakacağız?
BİZİM “ZAAFLARIMIZ” ONLARIN EN GÜÇLÜ SİLAHI HALİNE GELDİ
Kendi doğrularını, gerekçelerini dayatarak yıllardır zihinlerimizi felç, gözlerimizi kör ettiler. Irak işgalini, Afganistan işgalini, Suriye savaşını, Lübnan’a saldırıları hep bu açıdan görmemizi sağladılar. Bunu sadece İsrail değil, ABD ve Avrupa yaptı.
Oysa Gazze’de Hamas, Lübnan’da Hizbullah ve benzeri yapılar kendi topraklarını savunan meşru unsurlardı. Bizim durduğumuz yerden bakınca, bölge içi zaaflar, Batı’nın elindeki en güçlü silaha dönüştürülüyor. “Terör örgütleri” diyorlar ve biz orada donup kalıyoruz. Onların terör tanımına mahkûm muyuz?
Peki biz niye İsrail’e “Batı’nın en büyük terör örgütü” olarak davranmıyoruz? Peki biz niye Batı’nın bizim coğrafyaya yönelik saldırılarına, işgal ve istilalarına temel bir karşı koyuş gerekçesinden hareket etmiyoruz? Kendi doğrularımızı dayatmıyoruz?
Tam iki yüz yıldır, kendi coğrafyamıza, bölge içi cephelerden baktığımız için her ülke, her millet, her toplum paramparça oldu/oluyor.
İSRAİL, SINIRIMIZIN HEMEN SIFIR NOKTASINDA. “SİYASİ TERÖR” ÜZERİNDEN TÜRKİYE’NİN İÇİNDE.
İsrail sınırlarımızın sıfır noktasında. Bu artık açık. Tartışılacak bir boyutu kalmadı. Güney sınırlarımızın tamamında... Suriye’nin kuzeyinde. Kıbrıs Rum Kesimi’nde. Ege’deki bütün adalarda. Doğu Akdeniz’de. Terör örtüleri ve siyasi uzantıları ile Türkiye içinde. ABD neredeyse İsrail orada. ABD ne kadar Türkiye’de ise İsrail o kadar Türkiye’de.
Ve İsrail, haritalar ve coğrafya bütünlüğü açısından Türkiye’nin tam karşısında. Açık ve tanımlanmış bir düşman! Türkiye Afrika’da hangi ülkede ise karşısında İsrail var. Coğrafyanın neresindeyse karşısında İsrail var. Türkiye’nin bölgesel nüfuz ve ortaklıklarının tamamının karısında İsrail var.
Bugün Gazze’de soykırım yaparken, Lübnan’ı işgal ederken, Suriye’nin her yerini bombalarken yarın Türkiye’nin sınırlarında durmayacak. İmkanları elverdiği ölçüde, Türkiye’yi yıpratacak, yoracak, yıkıma sürükleyecek her türlü aracı içeride de kullanacaktır. Bu açık ve nettir.
İSRAİL VE TERÖR ORTAKLARI LİMANLARA, SİHA TESİSLERİNE, GİZLİ ASKERİ BİRİMLERE SALDIRIR.
Serakib bölgesindeki bombalama, İran unsurlarını vursa da aslında Türkiye’ye mesajdır. Gözlem noktalarının, askeri üslerin kapılarını bombalayanlar, sınırların sıfır noktasında terör gücü ile ortak olanlar, yarın sınırlarının içini, askeri üslerini, limanlarını, stratejik yatırımlarını vurmaktan çekinmeyecektir. TUSAŞ saldırısında olduğu gibi.
Bunu çok önemli bir uyarı olarak yazıyorum;
İsrail ve terör ortakları, Türkiye’nin havaalanlarına, limanlarına, büyük endüstri komplekslerine, savunma alanındaki büyük yatırımlarına, gizli askeri hedeflerine, SİHA tesislerine, stratejik askeri üretimlerinin hassas alanlarına çok ciddi saldırılar yapabilir. Bu ihtimal kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Şu anki görüntü buna işaret ediyor.
Çünkü İsrail devlet değil, terör örgütüdür. Elinde PKK/YPG ve daha birçok terör örgütü vardır. Türkiye’yi terör örgütleri ile tehdit eden bir ülkenin her hareketini çok iyi izlemek, yorumlamak, bölge içi tanımlanmış cephelerin çok daha ötesinde düşünmek gerekir.
BU MÜDAHALE ACİL YAPILMALI, HİÇBİR BOŞLUK BIRAKILMAMALI.
Türkiye, İran sınırından Akdeniz’e kadar, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde kendi güvenlik duvarını inşa etmek zorunda. Ve bu duvarda hiçbir boşluk bırakamaz.
Irak’ın kuzeyindeki ortak operasyonlar devam ederken, Suriye’nin kuzeyinde “yarım kalan iş” tamamlanmalıdır. Her geçen gün Türkiye için büyük bir zaaf oluşturacak, her geçen gün bu iş daha da zorlaşacak, maliyeti ve bedeli büyüyecektir.
Suriye, kendini koruyabilecek, savunabilecek, toprak bütünlüğünü sağlayabilecek bir ülke değildir. Bu yüzden de İsrail’in her türlü saldırısına, işgaline açıktır. Golan’dan Şam’a kadar İsrail’i durdurabilecek güç kalmamıştır. İran korumasının hiçbir işe yaramadığı artık açıktır.
DÜNYAYA AÇILIP İÇERİYİ GÖRMEYELİM, ÖYLE Mİ?
Öyleyse Türkiye, kendi gelecek hesaplarını tamamen bu gerçeğe göre kurmalı, atacağı adımları bekletmemelidir.
Bu müdahaleyi engelleyecek, erteleyecek, yavaşlatacak, etkisizleştirecek “içeriden” gelecek her teklif, Türkiye’nin geleceğini vuracak, rehin alacak, ABD-İsrail aklının Türkiye’yi küçültme tasarımlarının sinsi bir tuzağı olarak tarihe geçecektir.
Libya’da, Karabağ’da, Basra Körfezi’nde, Afrika’nın derinliklerinde, Orta Asya’da çok geniş bir coğrafyada ortaklıklar inşa edip 21. yüzyılın küresel güç haritasında merkezi güç alanı oluşmasına öncülük eden Türkiye’nin, sınırının sıfır noktasına bakmaması, içerideki “iç işgalci” yapılanmayı görmemesi artık mümkün değildir.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: EKSİK KALAN TAMAMLANACAK. 40 YILLIK OYUN BOZULACAK, ‘TERÖR SİYASETİ’ OLMAYACAK.
Şu cümlelere bakalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan:
“İnşallah önümüzdeki dönemde sınırlarımız boyunca oluşturduğumuz güvenli bölgenin eksik kalan halkalarını da tamamlayacağız.”
“Ülkemizin siyasi ve ekonomik yol haritasını terör örgütleri üzerinden yönlendiren emperyalistler ve bölgemizdeki kuklalarının 40 yıllık oyununu bozacağız.”
“Bir başka ifadeyle, terör örgütleriyle ülkemiz sınırları arsındaki irtibatı tamamen keseceğiz.”
“Türkiye’nin geleceğinde terörizme yer olmadığı gibi, terör destekli siyasete de yer yoktur.”
Çok güçlü cümleler bunlar. Coğrafyanın bugünkü gerçeklerini ve dünyanın güç hareketliliğini tam olarak ortaya koyan, Türkiye’nin ne yapması gerektiğini açık açık ilan eden cümleler.
“Küresel sistem, Soğuk Savaş’tan beri en büyük değişimini yaşarken bizim gelişmeleri tribünden seyretme gibi bir lüksümüz bulunmuyor” diyor Cumhurbaşkanı.
Yani; biz bu fırsatı kullanacağız, ne gerekiyorsa yapacağız. Türkiye’yi küçültmek isteyenlere Türkiye’yi büyüterek cevap vereceğiz demek istiyor. Daha ne kadar açık söylenebilir!
“SÜPER KUŞAK”TAN “TÜRKİYE EKSENİ”NE…BU YIL RADİKAL GELİŞMELERE TANIK OLACAĞIZ
Açık söyleyelim:
Türkiye’nin eli rahatladı. Hem kendi hareket alanını kendisi genişletti, hem de küresel güç parçalanması ona olağanüstü fırsatlar sundu. Bu yüzden Suriye kuzeyi tamamen güvence altına alınacaktır ve bu yakındır. PKK/YPG’nin Suriye’den, Irak’tan ve elbette Türkiye’den silinmesi mümkün.
Dahası, “siyasi terörizm” dediğimiz içerideki terör ortaklığının da aynı şekilde tasfiye edilmesi şarttır. Böylesine bir fırtınada, kimse bu konularda eskisi kadar tahammülkâr olamayacaktır. Ve bu olacaktır.
Bu yıl içinde çok radikal gelişmeler izleyeceğiz.
Suriye’de, Irak’ta, ABD dış politikasında, ABD ekonomi politikasında, Türkiye’nin iç işlerine müdahale eden ABD ve Avrupa güç halkalarında, Ukrayna’da ve daha birçok yer ve konuda…
“TÜRKİYE EKSENİ”NDEN “SÜPER KUŞAK”A 2. KARARLI ADIMLAR DÖNEMİ BAŞLADI!
Ama en çok da ABD iç hesaplaşmasında, Trump’la ABD askeri ve sivil bürokrasisi arasındaki hesaplaşması ile küresel finans çetelerinin güç alanında çok şeye tanık olacağız. Öyleyse her şeye hazır olmak zorundayız.
Türkiye, 15 Temmuz saldırısından hemen sonra yaptığı gibi, yeni bir Kararlı Adımlar” dönemine girmiştir. Asıl radikal gelişmeleri bu alanda göreceğiz. İzleyelim..
“Türkiye Ekseni”nden “Süper Kuşak Projesi”ne, önümüz alabildiğine açıktır. Türkiye’nin önünde duracak bir güç olamayacaktır. Bu sadece cesur bir cümle değil, dünyadaki güç kaymalarının bize söylediği gerçektir!
Ekleme
Tarihi: 12 Kasım 2024 - Salı
Türkiye’nin önünde duracak bir güç olamayacaktır.
İsrail cumartesi günü İdlib’in güneyindeki Serakib bölgesine hava saldırısı düzenledi. Türkiye sınırına kırk kilometre. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gözlem noktasına ise iki-üç kilometre…
Aynı İsrail önceki gün de Suriye’nin başkenti Şam’ı bombaladı. Aynı İsrail, aylardır Suriye’nin hemen bütün bölgelerine hava saldırıları yapıyor. Bunların büyük kısmı Türkiye sınırına çok yakın yerler.
Bölgede İran unsurları varmış, Hizbullah mevzileri varmış, İran-İsrail savaşı ile ilgili araçlar ve güçler varmış… Eğer bu pencereden bakarsanız olayların Türkiye’yi ilgilendiren hiçbir tarafı yok. Peki öyle mi? Biz böyle mi bakacağız?
BİZİM “ZAAFLARIMIZ” ONLARIN EN GÜÇLÜ SİLAHI HALİNE GELDİ
Kendi doğrularını, gerekçelerini dayatarak yıllardır zihinlerimizi felç, gözlerimizi kör ettiler. Irak işgalini, Afganistan işgalini, Suriye savaşını, Lübnan’a saldırıları hep bu açıdan görmemizi sağladılar. Bunu sadece İsrail değil, ABD ve Avrupa yaptı.
Oysa Gazze’de Hamas, Lübnan’da Hizbullah ve benzeri yapılar kendi topraklarını savunan meşru unsurlardı. Bizim durduğumuz yerden bakınca, bölge içi zaaflar, Batı’nın elindeki en güçlü silaha dönüştürülüyor. “Terör örgütleri” diyorlar ve biz orada donup kalıyoruz. Onların terör tanımına mahkûm muyuz?
Peki biz niye İsrail’e “Batı’nın en büyük terör örgütü” olarak davranmıyoruz? Peki biz niye Batı’nın bizim coğrafyaya yönelik saldırılarına, işgal ve istilalarına temel bir karşı koyuş gerekçesinden hareket etmiyoruz? Kendi doğrularımızı dayatmıyoruz?
Tam iki yüz yıldır, kendi coğrafyamıza, bölge içi cephelerden baktığımız için her ülke, her millet, her toplum paramparça oldu/oluyor.
İSRAİL, SINIRIMIZIN HEMEN SIFIR NOKTASINDA. “SİYASİ TERÖR” ÜZERİNDEN TÜRKİYE’NİN İÇİNDE.
İsrail sınırlarımızın sıfır noktasında. Bu artık açık. Tartışılacak bir boyutu kalmadı. Güney sınırlarımızın tamamında... Suriye’nin kuzeyinde. Kıbrıs Rum Kesimi’nde. Ege’deki bütün adalarda. Doğu Akdeniz’de. Terör örtüleri ve siyasi uzantıları ile Türkiye içinde. ABD neredeyse İsrail orada. ABD ne kadar Türkiye’de ise İsrail o kadar Türkiye’de.
Ve İsrail, haritalar ve coğrafya bütünlüğü açısından Türkiye’nin tam karşısında. Açık ve tanımlanmış bir düşman! Türkiye Afrika’da hangi ülkede ise karşısında İsrail var. Coğrafyanın neresindeyse karşısında İsrail var. Türkiye’nin bölgesel nüfuz ve ortaklıklarının tamamının karısında İsrail var.
Bugün Gazze’de soykırım yaparken, Lübnan’ı işgal ederken, Suriye’nin her yerini bombalarken yarın Türkiye’nin sınırlarında durmayacak. İmkanları elverdiği ölçüde, Türkiye’yi yıpratacak, yoracak, yıkıma sürükleyecek her türlü aracı içeride de kullanacaktır. Bu açık ve nettir.
İSRAİL VE TERÖR ORTAKLARI LİMANLARA, SİHA TESİSLERİNE, GİZLİ ASKERİ BİRİMLERE SALDIRIR.
Serakib bölgesindeki bombalama, İran unsurlarını vursa da aslında Türkiye’ye mesajdır. Gözlem noktalarının, askeri üslerin kapılarını bombalayanlar, sınırların sıfır noktasında terör gücü ile ortak olanlar, yarın sınırlarının içini, askeri üslerini, limanlarını, stratejik yatırımlarını vurmaktan çekinmeyecektir. TUSAŞ saldırısında olduğu gibi.
Bunu çok önemli bir uyarı olarak yazıyorum;
İsrail ve terör ortakları, Türkiye’nin havaalanlarına, limanlarına, büyük endüstri komplekslerine, savunma alanındaki büyük yatırımlarına, gizli askeri hedeflerine, SİHA tesislerine, stratejik askeri üretimlerinin hassas alanlarına çok ciddi saldırılar yapabilir. Bu ihtimal kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Şu anki görüntü buna işaret ediyor.
Çünkü İsrail devlet değil, terör örgütüdür. Elinde PKK/YPG ve daha birçok terör örgütü vardır. Türkiye’yi terör örgütleri ile tehdit eden bir ülkenin her hareketini çok iyi izlemek, yorumlamak, bölge içi tanımlanmış cephelerin çok daha ötesinde düşünmek gerekir.
BU MÜDAHALE ACİL YAPILMALI, HİÇBİR BOŞLUK BIRAKILMAMALI.
Türkiye, İran sınırından Akdeniz’e kadar, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde kendi güvenlik duvarını inşa etmek zorunda. Ve bu duvarda hiçbir boşluk bırakamaz.
Irak’ın kuzeyindeki ortak operasyonlar devam ederken, Suriye’nin kuzeyinde “yarım kalan iş” tamamlanmalıdır. Her geçen gün Türkiye için büyük bir zaaf oluşturacak, her geçen gün bu iş daha da zorlaşacak, maliyeti ve bedeli büyüyecektir.
Suriye, kendini koruyabilecek, savunabilecek, toprak bütünlüğünü sağlayabilecek bir ülke değildir. Bu yüzden de İsrail’in her türlü saldırısına, işgaline açıktır. Golan’dan Şam’a kadar İsrail’i durdurabilecek güç kalmamıştır. İran korumasının hiçbir işe yaramadığı artık açıktır.
DÜNYAYA AÇILIP İÇERİYİ GÖRMEYELİM, ÖYLE Mİ?
Öyleyse Türkiye, kendi gelecek hesaplarını tamamen bu gerçeğe göre kurmalı, atacağı adımları bekletmemelidir.
Bu müdahaleyi engelleyecek, erteleyecek, yavaşlatacak, etkisizleştirecek “içeriden” gelecek her teklif, Türkiye’nin geleceğini vuracak, rehin alacak, ABD-İsrail aklının Türkiye’yi küçültme tasarımlarının sinsi bir tuzağı olarak tarihe geçecektir.
Libya’da, Karabağ’da, Basra Körfezi’nde, Afrika’nın derinliklerinde, Orta Asya’da çok geniş bir coğrafyada ortaklıklar inşa edip 21. yüzyılın küresel güç haritasında merkezi güç alanı oluşmasına öncülük eden Türkiye’nin, sınırının sıfır noktasına bakmaması, içerideki “iç işgalci” yapılanmayı görmemesi artık mümkün değildir.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: EKSİK KALAN TAMAMLANACAK. 40 YILLIK OYUN BOZULACAK, ‘TERÖR SİYASETİ’ OLMAYACAK.
Şu cümlelere bakalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan:
“İnşallah önümüzdeki dönemde sınırlarımız boyunca oluşturduğumuz güvenli bölgenin eksik kalan halkalarını da tamamlayacağız.”
“Ülkemizin siyasi ve ekonomik yol haritasını terör örgütleri üzerinden yönlendiren emperyalistler ve bölgemizdeki kuklalarının 40 yıllık oyununu bozacağız.”
“Bir başka ifadeyle, terör örgütleriyle ülkemiz sınırları arsındaki irtibatı tamamen keseceğiz.”
“Türkiye’nin geleceğinde terörizme yer olmadığı gibi, terör destekli siyasete de yer yoktur.”
Çok güçlü cümleler bunlar. Coğrafyanın bugünkü gerçeklerini ve dünyanın güç hareketliliğini tam olarak ortaya koyan, Türkiye’nin ne yapması gerektiğini açık açık ilan eden cümleler.
“Küresel sistem, Soğuk Savaş’tan beri en büyük değişimini yaşarken bizim gelişmeleri tribünden seyretme gibi bir lüksümüz bulunmuyor” diyor Cumhurbaşkanı.
Yani; biz bu fırsatı kullanacağız, ne gerekiyorsa yapacağız. Türkiye’yi küçültmek isteyenlere Türkiye’yi büyüterek cevap vereceğiz demek istiyor. Daha ne kadar açık söylenebilir!
“SÜPER KUŞAK”TAN “TÜRKİYE EKSENİ”NE…BU YIL RADİKAL GELİŞMELERE TANIK OLACAĞIZ
Açık söyleyelim:
Türkiye’nin eli rahatladı. Hem kendi hareket alanını kendisi genişletti, hem de küresel güç parçalanması ona olağanüstü fırsatlar sundu. Bu yüzden Suriye kuzeyi tamamen güvence altına alınacaktır ve bu yakındır. PKK/YPG’nin Suriye’den, Irak’tan ve elbette Türkiye’den silinmesi mümkün.
Dahası, “siyasi terörizm” dediğimiz içerideki terör ortaklığının da aynı şekilde tasfiye edilmesi şarttır. Böylesine bir fırtınada, kimse bu konularda eskisi kadar tahammülkâr olamayacaktır. Ve bu olacaktır.
Bu yıl içinde çok radikal gelişmeler izleyeceğiz.
Suriye’de, Irak’ta, ABD dış politikasında, ABD ekonomi politikasında, Türkiye’nin iç işlerine müdahale eden ABD ve Avrupa güç halkalarında, Ukrayna’da ve daha birçok yer ve konuda…
“TÜRKİYE EKSENİ”NDEN “SÜPER KUŞAK”A 2. KARARLI ADIMLAR DÖNEMİ BAŞLADI!
Ama en çok da ABD iç hesaplaşmasında, Trump’la ABD askeri ve sivil bürokrasisi arasındaki hesaplaşması ile küresel finans çetelerinin güç alanında çok şeye tanık olacağız. Öyleyse her şeye hazır olmak zorundayız.
Türkiye, 15 Temmuz saldırısından hemen sonra yaptığı gibi, yeni bir Kararlı Adımlar” dönemine girmiştir. Asıl radikal gelişmeleri bu alanda göreceğiz. İzleyelim..
“Türkiye Ekseni”nden “Süper Kuşak Projesi”ne, önümüz alabildiğine açıktır. Türkiye’nin önünde duracak bir güç olamayacaktır. Bu sadece cesur bir cümle değil, dünyadaki güç kaymalarının bize söylediği gerçektir!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.