TÜRK DEVLETLERİNDEN DÜNYAYA MESAJ
logo
Taşnaklar Müslüman Kürt’ü sevmez
YAZARLAR
Türkiye’nin iç siyaset kıvamı ile ‘gücünü’ birbirine karıştırmayın!
Nedret Ersanel
18/03/2023 Cumartesi
Türk Devletleri Teşkilatı, ‘olağanüstü’ gündemle toplandı ve hem tekil açıklamalar hem de sonuç bildirgesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verilen güçlü desteğin ifadesiydi. Türk devletleri oylarını erkenden kullandı yani…
Dünyadaki Türkler siyasi ve manevi desteklerini Ankara’da gösterirken, CHP’nin dış politika aklını temsil edenler, Amerikan medyasına, “seçimi kazandıktan sonra” Batı’yla ilişkilerini nasıl “normalleştireceklerini” hasretle anlatıyorlardı…
Peşin angajmanlar çıplak kalma riski taşısa da seçim dönemlerinde sandık sonuçlarını görmeden adım atmayanlar da olur. Moskova’da kurulması beklenen ‘Rusya-Türkiye-İran-Şam” masası gibi…
Bu masa şimdilik devrildi. Esad’ın, seçim döneminde Erdoğan’a herhangi şekilde artı kazandıracak adım atmayacağı zaten hissediliyordu. ABD dahil Batı’da da durum bu…
Rus Dışişleri’nde adı geçen ülkelerin temsilcileri görüşmeler yaparken, Kremlin’de üç saatlik Putin-Esad buluşmasından çıkan sonuç bu oldu; ‘Seçimden sonra bakarız’…
TAZELENMİŞ ANKARA HEPSİNİ SIRAYA DİZER…
Şam yönetiminin kendisini daha güvenli ve tahkim edilmiş hissettiği konjonktürde gelişti süreç. İran’ın oyuna katılması, Çin’in tüm Ortadoğu’ya, münhasıran İran’a girişi, Arap ülkelerinin Şam adımları, nihayet Rusya ve Türkiye’nin Astana masasını Suriye’ye genişletme düşünceleri…
Ukrayna olmasa, Rusya’nın Suriye’deki Çin ve İran mevcudiyetine bu kadar toleranslı davranıp davranamayacağını bilemeyiz. Gelgelelim şu anki tablo bu.
ABD’nin de bu yakınlaşmalardan rahatsız olduğunu biliyoruz ve son üç yazıda detaylı inceledik. Yani, Rus Dışişleri Bakanlığı’nın, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Esad’ın görüşmesi için daha süreç var’ mealindeki duyurusu aslında seçim takvimini anlatıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimi kazanması durumunda bu dengelerin hızla rayına, o ülkelerin de Ankara’da sıraya gireceğinden emin olabilirsiniz.
İran ve Suriye, Türkiye’yi kırılgan görüyorlar. Seçim ve deprem bu algıyı satın almalarına yol açtı. Politik kırılganlıktır yalnız bu. Bir sınırının olduğunu biliyorlar! Siyasi kıvamı, “güçle” karıştırmıyorlar…
Sonuç olarak dörtlü masasının şimdilik sallanmasının hayırlı olabileceğine ilişkin okumaları duymalıyız. Türkiye masaya mümkün olan en güçlü siyasi formdayken oturmalı. Aksi halde, Rusya-İran-Suriye’den gelecek taleplere yine direnir ama gelecek baskıya/kaprislere katlanmak zorunda kalabilirdi…
Tazelenmiş bir Ankara hükümeti ise masaya otururken, sadece Türkiye-Suriye normalleşmesinin pazarlıkları yerine, aktörlerin arkasını da zımnen masaya oturtan, yeni düzenin haritalarını masaya açacak denli rahat hissedecektir!
Suriye ve Irak’taki Amerikan varlığını, Rusya’nın Ukrayna, Şam, Akdeniz’deki pozisyonlarını, İran’ın, İsrail ve Azerbaycan’daki, Çin’in, “Ortadoğu deplasmanındaki” hallerini hatırlatabilecektir. “Bilmem anlatabiliyor muyum” diyerek!..
TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI’NIN MESAJLARI!..
Bu gelişmeler sürerken Ankara’da ‘Türk Devletleri Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi” yaşanıyordu…
‘Olağanüstü’ydü çünkü depremde kardeş ülkeler hem yardım etmiş hem de bunu vesile kılarak, Ankara’nın yanında durduklarını da göstermek istemişlerdi…
Nitekim hem ülke liderlerinin konuşmalarında hem de sonuç bildirgesinde bu desteğin altı kalın kalın çizildi. Kabul etmek gerekir ki, Türk devletleri sadece Türkiye’nin değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında durduklarını işaret ettiler!
Toplantıya katılan Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kasım-Jomart Tokayev, Kırgız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sadır Japarov, Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Türkmen Halkının Millî Lideri ve Türkmenistan Halk Maslahatı Başkanı Gurbangulu Berdimuhamedov, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın resmi veya ayaküstü açıklamalarında bunu açıkça görebilirsiniz…
Hepsi birden hem kuzeye hem güneye hem de içeriye mesajdır…
Mesela; “(Türk devletleri), Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Tahran Büyükelçiliğine karşı silahlı saldırıyı kınadıklarını ve sorumluların adalet önüne çıkarılması için hızlı ve kapsamlı soruşturma yapılması çağrısında bulunurlar” satırıları gibi. Bir tür, ‘hepimiz birimiz, birimiz hepimiz” için göndermesidir.
Keza…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında, “TDT olarak bölgesel ulaştırma ve tedarik zincirlerinin geliştirilmesi yanında, enerji güvenliğinin sağlanmasında da stratejik rol üstleneceğimize inanıyoruz. Doğu-Batı arasındaki ticarette ortak çabalarımızla hayata geçirdiğimiz Orta Koridor, artık güvenilir bir alternatif sunuyor” ifadelerini ayrıca not etmeliyiz.
‘Karadeniz kimin’?..
Rus savaş uçaklarının ABD’ye ait bir SİHA’yı Karadeniz’de düşürmesi, zaten istikrarsızlık içinde yuvarlanan bölgede kıvılcımın parlama ihtimali olarak herkesi tedirgin etti…
ABD orada hayır için bulunmuyordu. Askeri istihbarat ve bunu Ukrayna’ya vermek için bulunuyordu. Rusya da SİHA’nın düşmesine neden oldu. O ‘an’a ilişkin gerçek bu. “Kim haklı”nın cevabı da bu örnekte açık: Rusya. Çünkü bölgeyi çok önceden savaş alanı ilan etmiş ve kapatmıştı…
Ankara için de durum açık; SİHA’nın çıkarılması için Amerikan savaş gemilerinin Karadeniz’e geçmesi mümkün değil. Türkiye’yi taraf yapar, yani savaşa sürükler…
Benim takıldığım ise, ABD’nin, ‘Karadeniz kimsenin malı’ değil açıklaması. Amerika Karadeniz’e girmeyi hep çok istedi. Çok bastırdı. Şimdi de kıyıdaş ülkeleri NATO’laştırarak girmeye çalışıyor. Ukrayna ve Gürcistan odur. Türkiye, Bulgaristan ve Romanya zaten NATO’da.
Bir de fiili gerçeklik var; Karadeniz’de hakim ülkeler Türkiye ve Rusya’dır. Malın sahibi bellidir. Hazar örneğindeki gibi Karadeniz de ABD’ye kapalı kalmalıdır.
Ekleme
Tarihi: 18 Mart 2023 - Cumartesi
TÜRK DEVLETLERİNDEN DÜNYAYA MESAJ
logo
Taşnaklar Müslüman Kürt’ü sevmez
YAZARLAR
Türkiye’nin iç siyaset kıvamı ile ‘gücünü’ birbirine karıştırmayın!
Nedret Ersanel
18/03/2023 Cumartesi
Türk Devletleri Teşkilatı, ‘olağanüstü’ gündemle toplandı ve hem tekil açıklamalar hem de sonuç bildirgesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verilen güçlü desteğin ifadesiydi. Türk devletleri oylarını erkenden kullandı yani…
Dünyadaki Türkler siyasi ve manevi desteklerini Ankara’da gösterirken, CHP’nin dış politika aklını temsil edenler, Amerikan medyasına, “seçimi kazandıktan sonra” Batı’yla ilişkilerini nasıl “normalleştireceklerini” hasretle anlatıyorlardı…
Peşin angajmanlar çıplak kalma riski taşısa da seçim dönemlerinde sandık sonuçlarını görmeden adım atmayanlar da olur. Moskova’da kurulması beklenen ‘Rusya-Türkiye-İran-Şam” masası gibi…
Bu masa şimdilik devrildi. Esad’ın, seçim döneminde Erdoğan’a herhangi şekilde artı kazandıracak adım atmayacağı zaten hissediliyordu. ABD dahil Batı’da da durum bu…
Rus Dışişleri’nde adı geçen ülkelerin temsilcileri görüşmeler yaparken, Kremlin’de üç saatlik Putin-Esad buluşmasından çıkan sonuç bu oldu; ‘Seçimden sonra bakarız’…
TAZELENMİŞ ANKARA HEPSİNİ SIRAYA DİZER…
Şam yönetiminin kendisini daha güvenli ve tahkim edilmiş hissettiği konjonktürde gelişti süreç. İran’ın oyuna katılması, Çin’in tüm Ortadoğu’ya, münhasıran İran’a girişi, Arap ülkelerinin Şam adımları, nihayet Rusya ve Türkiye’nin Astana masasını Suriye’ye genişletme düşünceleri…
Ukrayna olmasa, Rusya’nın Suriye’deki Çin ve İran mevcudiyetine bu kadar toleranslı davranıp davranamayacağını bilemeyiz. Gelgelelim şu anki tablo bu.
ABD’nin de bu yakınlaşmalardan rahatsız olduğunu biliyoruz ve son üç yazıda detaylı inceledik. Yani, Rus Dışişleri Bakanlığı’nın, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Esad’ın görüşmesi için daha süreç var’ mealindeki duyurusu aslında seçim takvimini anlatıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimi kazanması durumunda bu dengelerin hızla rayına, o ülkelerin de Ankara’da sıraya gireceğinden emin olabilirsiniz.
İran ve Suriye, Türkiye’yi kırılgan görüyorlar. Seçim ve deprem bu algıyı satın almalarına yol açtı. Politik kırılganlıktır yalnız bu. Bir sınırının olduğunu biliyorlar! Siyasi kıvamı, “güçle” karıştırmıyorlar…
Sonuç olarak dörtlü masasının şimdilik sallanmasının hayırlı olabileceğine ilişkin okumaları duymalıyız. Türkiye masaya mümkün olan en güçlü siyasi formdayken oturmalı. Aksi halde, Rusya-İran-Suriye’den gelecek taleplere yine direnir ama gelecek baskıya/kaprislere katlanmak zorunda kalabilirdi…
Tazelenmiş bir Ankara hükümeti ise masaya otururken, sadece Türkiye-Suriye normalleşmesinin pazarlıkları yerine, aktörlerin arkasını da zımnen masaya oturtan, yeni düzenin haritalarını masaya açacak denli rahat hissedecektir!
Suriye ve Irak’taki Amerikan varlığını, Rusya’nın Ukrayna, Şam, Akdeniz’deki pozisyonlarını, İran’ın, İsrail ve Azerbaycan’daki, Çin’in, “Ortadoğu deplasmanındaki” hallerini hatırlatabilecektir. “Bilmem anlatabiliyor muyum” diyerek!..
TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI’NIN MESAJLARI!..
Bu gelişmeler sürerken Ankara’da ‘Türk Devletleri Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi” yaşanıyordu…
‘Olağanüstü’ydü çünkü depremde kardeş ülkeler hem yardım etmiş hem de bunu vesile kılarak, Ankara’nın yanında durduklarını da göstermek istemişlerdi…
Nitekim hem ülke liderlerinin konuşmalarında hem de sonuç bildirgesinde bu desteğin altı kalın kalın çizildi. Kabul etmek gerekir ki, Türk devletleri sadece Türkiye’nin değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında durduklarını işaret ettiler!
Toplantıya katılan Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kasım-Jomart Tokayev, Kırgız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sadır Japarov, Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Türkmen Halkının Millî Lideri ve Türkmenistan Halk Maslahatı Başkanı Gurbangulu Berdimuhamedov, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın resmi veya ayaküstü açıklamalarında bunu açıkça görebilirsiniz…
Hepsi birden hem kuzeye hem güneye hem de içeriye mesajdır…
Mesela; “(Türk devletleri), Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Tahran Büyükelçiliğine karşı silahlı saldırıyı kınadıklarını ve sorumluların adalet önüne çıkarılması için hızlı ve kapsamlı soruşturma yapılması çağrısında bulunurlar” satırıları gibi. Bir tür, ‘hepimiz birimiz, birimiz hepimiz” için göndermesidir.
Keza…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında, “TDT olarak bölgesel ulaştırma ve tedarik zincirlerinin geliştirilmesi yanında, enerji güvenliğinin sağlanmasında da stratejik rol üstleneceğimize inanıyoruz. Doğu-Batı arasındaki ticarette ortak çabalarımızla hayata geçirdiğimiz Orta Koridor, artık güvenilir bir alternatif sunuyor” ifadelerini ayrıca not etmeliyiz.
‘Karadeniz kimin’?..
Rus savaş uçaklarının ABD’ye ait bir SİHA’yı Karadeniz’de düşürmesi, zaten istikrarsızlık içinde yuvarlanan bölgede kıvılcımın parlama ihtimali olarak herkesi tedirgin etti…
ABD orada hayır için bulunmuyordu. Askeri istihbarat ve bunu Ukrayna’ya vermek için bulunuyordu. Rusya da SİHA’nın düşmesine neden oldu. O ‘an’a ilişkin gerçek bu. “Kim haklı”nın cevabı da bu örnekte açık: Rusya. Çünkü bölgeyi çok önceden savaş alanı ilan etmiş ve kapatmıştı…
Ankara için de durum açık; SİHA’nın çıkarılması için Amerikan savaş gemilerinin Karadeniz’e geçmesi mümkün değil. Türkiye’yi taraf yapar, yani savaşa sürükler…
Benim takıldığım ise, ABD’nin, ‘Karadeniz kimsenin malı’ değil açıklaması. Amerika Karadeniz’e girmeyi hep çok istedi. Çok bastırdı. Şimdi de kıyıdaş ülkeleri NATO’laştırarak girmeye çalışıyor. Ukrayna ve Gürcistan odur. Türkiye, Bulgaristan ve Romanya zaten NATO’da.
Bir de fiili gerçeklik var; Karadeniz’de hakim ülkeler Türkiye ve Rusya’dır. Malın sahibi bellidir. Hazar örneğindeki gibi Karadeniz de ABD’ye kapalı kalmalıdır.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(1)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
Mustafa kızılcan
(18.03.2023 21:37 -
#414)
Engelsiz Türkiye harekatı olarak çalışmalarımız devam ediyor