pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

TÜRDEF ORTADOĞU MASASI:Bu şuur Gazze’ye yönelik saldırının hedefinin Türkiye olduğunu, direnişin de Türkiye’yi savunma boyutu olduğunu görmekle uyanır.

Geçen her 5 dakikada bir çocuğun soykırımcı Siyonist çetenin bombalamaları altında parçalanarak can verdiği bir dünyada ilgilenilecek daha önemli bir konu olmasa gerek. Ama işin giderek daha acı veren boyutu, bir defa olduğunda bütün dünyayı ayağa kaldıracak, başka herhangi bir konuyla ilgilenmeyi askıya aldıracak boyutlarda kötülükler, insanlık suçları her gün her saatte işlendikçe hayatın bir rutini haline geliyor. Hastanelerin bombalanması, çocukların, yaşlıların, kadınları, sivillerin hedef alınarak, taammüden barbarca katledilmesi giderek olağanlaşıyor. Kahredici aşinalıklar, alışkanlıklar acıyla, vahşetle uğraşan yanlarımızı aşındırıyor, dünyada en olmayacak şeyleri dünyanın en olağan şeyleri olarak karşılamaya alıştırıyor bizi. İsrail Hamas’ı yok etmek üzere giriştiği kudurmuş saldırıları her geçen gün çıtayı daha da yükselterek devam ettiriyor. Ona karşı bütün dünyada bir vicdan ayaklanması da her geçen gün daha da artarak devam ediyor. Ama bunların hiçbiri kudurmuş İsrail’i durdurmaya yetmiyor. Belki İsrail’e karşı, ilişkide olduğu dünya içinden en açık en yüksek seste eleştiriyi Türkiye yaptı şimdiye kadar, ama bu eleştiriler, bu sert kınamalar ve eleştiriler İsrail’i durdurmaya yetmedi. Hatta bu iki eylem biçimi de birbirine alışmış, birbiriyle beraber yaşamaya ayak uydurmuş olarak devam ediyor. Yani soykırımcı İsrail Türkiye’nin veya dünya halklarının protesto hareketlerini, söylemlerini, piyasa deyimiyle, satın almış bulunuyor, yani umursamıyor artık. Cüretkarlığını besleyen, destekleyen ABD’den başkasının ona dur diyemeyeceğini biliyor. O yüzden aslında muhatabın İsrail değil ABD olması daha doğru. Gazze’deki soykırımın asıl sorumlusu, suçlusu ABD’dir. Öyle olmasa, bunca çocuk-yaşlı-kadın-sivil ölümünden başka bir sonuç vermeyen İsrail operasyonlarının biriktirmiş olduğu insanlık suçlarını durdurma adına yapılan “ateşkes” çağrılarına neden karşı çıkıyor? Çocuk ölümlerine yol açan kudurmuş İsrail saldırılarının devam etmesini isteyen ABD. Dolayısıyla İsrail’in mukadder başarısızlığının faturasını ödeyecek olan da ABD olacaktır. Dünyanın her yanında İsrail’in soykırımına karşı harekete geçen bir vicdan ayaklanmasına şahit oluyoruz. Dün İstanbul ve Ankara’da Sivil Toplum Platformunun düzenlediği Büyük Gazze Yürüyüşlerinde asıl saldırganın ABD, İsrail’inse onun tetikçisi olduğuna dair çokça slogan atıldı, vurgu yapıldı. Yürüyüşün en çarpıcı yanı iki gün önce PKK’nın Kuzey Irak’tan yaptığı saldırılarla 12 askerimizi şehit etmesine karşı da bir tepkiyle birleşmesiydi. Gazze’de işgalciyi aciz duruma düşüren direnişe dünyada artan destek İsrail’i ve onun sahibi ABD’yi çıldırtıyor, kudurtuyor. Bu çılgınlıkla giriştikleri saldırılarla Hamas’ı yok etme hedefinden her geçen gün daha fazla uzaklaşıyor ve hıncını sivillerden, çocuklardan alıyor. İsrail projesinin önemli bir enstrümanı olarak çalışan PKK’yı saldırtarak bir hıncın da Türkiye’den alınmak istendiğini anlıyoruz. Gazze için yürüyen kalabalıklar bunu aynen böyle anlıyor ve PKK terörünü İsrail’in Gazzelilere karşı yürüttüğü barbarca saldırılarla özdeşleştiriyorlar. İçimizdeki çok bilmişler istedikleri kadar Türkiye ile Filistin arasına mesafeler koymaya kalkışsın ne İsrail ne de ABD ve dolayısıyla ne de PKK bu mesafeyi görmüyor, onlar doğrudan ilgili görüyor. İsrail Gazzeliyi vurdukça Türkiye vurulmuş oluyor, Türkiye PKK’ya vurdukça da canı yanan İsrail oluyor. Türkiye’de mevzu Filistin olduğunda sol-sağ, Türk-Kürt-Arap-Çerkez-Boşnak-vs herkesi bir noktada buluşturan bir hassasiyet vardır. Filistin İslam dünyasının tamamında olduğu gibi Türkiye’de de bütün ayrılıkları gideren, insanları bir yerde toplayan, birleştiren bir dava. Ancak bu ortak dava, bu ortak hassasiyet kadar İsrail’i kuran iradenin Türkiye içine eğitimiyle, ideolojisiyle, çıkar şebekeleriyle ekmiş olduğu bir kesim de vardır, bunu da bu vesileyle bir daha ve çok not bir biçimde görüyoruz. Dolar kuru biraz arttığında, enlasyon biraz yükseldiğinde hemen “bu ülkede yaşanmaz” diyerek yaşayacak yer aramaya koyulan aynı insanların kendi şişirdikleri “Filistinliler toprak sattı” balonuna sarılmalarını, bugünün yiğit Gazze halkının direnişini sulandırmaya kalkıştıklarını görmek elbette şaşırtmıyor. Bir asırdır Türkiye’ye tam da böyle bir fitne fücur nesil ekmeye çalıştılar. Tabii ki ABD’nin Gazze’de terör örgütü saydığı Hamas’a karşı İsrail’e verdiği destek sadece Filistin sınırlarında kalmıyor. Soykırımcı ve apartheitçi bir İşgalci bir güce karşı kendi vatanını ve onurunu korumak üzere direnen bir Kuvayı milliye hareketi olarak Hamas’ı terör örgütü sayan ABD Türkiye’ye karşı gerçek anlamda terörist olarak tanınmış ve sınıflandırılmış olan PKK’ya ise fiiliyatta terörist muamelesi yapmamakta onun Türkiye’ye karşı terörist faaliyetlerini sonuna kadar desteklemektedir. Esasen PKK’ya verdiği destek ile İsrail’e verdiği desteğin mantığı, sebebi aynıdır ABD’nin. PKK veya onun Kuzey Suriye’deki PYD, JPG uzantılarına verdiği desteğin doğrudan İsrail politikasıyla ilgisi var. ABD için PKK sadece İsrail’in gelecekteki-yayılma stratejileri içinde bir enstrümandan ibarettir. Yetmiş yıllık stratejik müttefiki, NATO’daki ortağı Türkiye’nin bütün ısrarlarına rağmen PKK’yı desteklemeye devam ediyor olması doğrudan İsrail politikalarıyla ilgilidir. İsrail ABD için bütün tutarsızlıklarının, sözünde durmamasını sağlayan ittifak politikalarının de en önemli sebebidir. Bugün Türkiye’nin terörle mücadele konusunda yıllardır katettiği başarı ortada. Teröre zemin ve bahane sağlayan iç sosyolojik ve siyasi şartlar büyük oranda düzeltilerek terörün elindeki bahaneler bir bir elinden alınmıştır. Güvenlik konusunda da şimdiye kadar büyük bir mesafe kat edildi. Bugün Türkiye’de terör artık kesinlikle Türkiye’nin iç demokratik veya sosyolojik süreçlerinin bir sonucu olmaktan çıkmıştır. Eskiden de asıl nedeni aynıydı ama kendine devletin ve toplumun açık noktalarını bulabiliyordu. Şimdi terörün tek kaynağı İsrail, ABD ve bazı AB ülkeleridir. Dolayısıyla vermekte olduğumuz savaşın şuurunda olmamız lazım. Bu şuur Gazze’ye yönelik saldırının hedefinin Türkiye olduğunu, direnişin de Türkiye’yi savunma boyutu olduğunu görmekle uyanır.
Ekleme Tarihi: 25 Aralık 2023 - Pazartesi

TÜRDEF ORTADOĞU MASASI:Bu şuur Gazze’ye yönelik saldırının hedefinin Türkiye olduğunu, direnişin de Türkiye’yi savunma boyutu olduğunu görmekle uyanır.

Geçen her 5 dakikada bir çocuğun soykırımcı Siyonist çetenin bombalamaları altında parçalanarak can verdiği bir dünyada ilgilenilecek daha önemli bir konu olmasa gerek. Ama işin giderek daha acı veren boyutu, bir defa olduğunda bütün dünyayı ayağa kaldıracak, başka herhangi bir konuyla ilgilenmeyi askıya aldıracak boyutlarda kötülükler, insanlık suçları her gün her saatte işlendikçe hayatın bir rutini haline geliyor. Hastanelerin bombalanması, çocukların, yaşlıların, kadınları, sivillerin hedef alınarak, taammüden barbarca katledilmesi giderek olağanlaşıyor. Kahredici aşinalıklar, alışkanlıklar acıyla, vahşetle uğraşan yanlarımızı aşındırıyor, dünyada en olmayacak şeyleri dünyanın en olağan şeyleri olarak karşılamaya alıştırıyor bizi.
İsrail Hamas’ı yok etmek üzere giriştiği kudurmuş saldırıları her geçen gün çıtayı daha da yükselterek devam ettiriyor. Ona karşı bütün dünyada bir vicdan ayaklanması da her geçen gün daha da artarak devam ediyor. Ama bunların hiçbiri kudurmuş İsrail’i durdurmaya yetmiyor. Belki İsrail’e karşı, ilişkide olduğu dünya içinden en açık en yüksek seste eleştiriyi Türkiye yaptı şimdiye kadar, ama bu eleştiriler, bu sert kınamalar ve eleştiriler İsrail’i durdurmaya yetmedi. Hatta bu iki eylem biçimi de birbirine alışmış, birbiriyle beraber yaşamaya ayak uydurmuş olarak devam ediyor.
Yani soykırımcı İsrail Türkiye’nin veya dünya halklarının protesto hareketlerini, söylemlerini, piyasa deyimiyle, satın almış bulunuyor, yani umursamıyor artık. Cüretkarlığını besleyen, destekleyen ABD’den başkasının ona dur diyemeyeceğini biliyor. O yüzden aslında muhatabın İsrail değil ABD olması daha doğru. Gazze’deki soykırımın asıl sorumlusu, suçlusu ABD’dir.
Öyle olmasa, bunca çocuk-yaşlı-kadın-sivil ölümünden başka bir sonuç vermeyen İsrail operasyonlarının biriktirmiş olduğu insanlık suçlarını durdurma adına yapılan “ateşkes” çağrılarına neden karşı çıkıyor? Çocuk ölümlerine yol açan kudurmuş İsrail saldırılarının devam etmesini isteyen ABD. Dolayısıyla İsrail’in mukadder başarısızlığının faturasını ödeyecek olan da ABD olacaktır.
Dünyanın her yanında İsrail’in soykırımına karşı harekete geçen bir vicdan ayaklanmasına şahit oluyoruz. Dün İstanbul ve Ankara’da Sivil Toplum Platformunun düzenlediği Büyük Gazze Yürüyüşlerinde asıl saldırganın ABD, İsrail’inse onun tetikçisi olduğuna dair çokça slogan atıldı, vurgu yapıldı.
Yürüyüşün en çarpıcı yanı iki gün önce PKK’nın Kuzey Irak’tan yaptığı saldırılarla 12 askerimizi şehit etmesine karşı da bir tepkiyle birleşmesiydi. Gazze’de işgalciyi aciz duruma düşüren direnişe dünyada artan destek İsrail’i ve onun sahibi ABD’yi çıldırtıyor, kudurtuyor. Bu çılgınlıkla giriştikleri saldırılarla Hamas’ı yok etme hedefinden her geçen gün daha fazla uzaklaşıyor ve hıncını sivillerden, çocuklardan alıyor. İsrail projesinin önemli bir enstrümanı olarak çalışan PKK’yı saldırtarak bir hıncın da Türkiye’den alınmak istendiğini anlıyoruz. Gazze için yürüyen kalabalıklar bunu aynen böyle anlıyor ve PKK terörünü İsrail’in Gazzelilere karşı yürüttüğü barbarca saldırılarla özdeşleştiriyorlar. İçimizdeki çok bilmişler istedikleri kadar Türkiye ile Filistin arasına mesafeler koymaya kalkışsın ne İsrail ne de ABD ve dolayısıyla ne de PKK bu mesafeyi görmüyor, onlar doğrudan ilgili görüyor. İsrail Gazzeliyi vurdukça Türkiye vurulmuş oluyor, Türkiye PKK’ya vurdukça da canı yanan İsrail oluyor.
Türkiye’de mevzu Filistin olduğunda sol-sağ, Türk-Kürt-Arap-Çerkez-Boşnak-vs herkesi bir noktada buluşturan bir hassasiyet vardır. Filistin İslam dünyasının tamamında olduğu gibi Türkiye’de de bütün ayrılıkları gideren, insanları bir yerde toplayan, birleştiren bir dava. Ancak bu ortak dava, bu ortak hassasiyet kadar İsrail’i kuran iradenin Türkiye içine eğitimiyle, ideolojisiyle, çıkar şebekeleriyle ekmiş olduğu bir kesim de vardır, bunu da bu vesileyle bir daha ve çok not bir biçimde görüyoruz. Dolar kuru biraz arttığında, enlasyon biraz yükseldiğinde hemen “bu ülkede yaşanmaz” diyerek yaşayacak yer aramaya koyulan aynı insanların kendi şişirdikleri “Filistinliler toprak sattı” balonuna sarılmalarını, bugünün yiğit Gazze halkının direnişini sulandırmaya kalkıştıklarını görmek elbette şaşırtmıyor. Bir asırdır Türkiye’ye tam da böyle bir fitne fücur nesil ekmeye çalıştılar.
Tabii ki ABD’nin Gazze’de terör örgütü saydığı Hamas’a karşı İsrail’e verdiği destek sadece Filistin sınırlarında kalmıyor. Soykırımcı ve apartheitçi bir İşgalci bir güce karşı kendi vatanını ve onurunu korumak üzere direnen bir Kuvayı milliye hareketi olarak Hamas’ı terör örgütü sayan ABD Türkiye’ye karşı gerçek anlamda terörist olarak tanınmış ve sınıflandırılmış olan PKK’ya ise fiiliyatta terörist muamelesi yapmamakta onun Türkiye’ye karşı terörist faaliyetlerini sonuna kadar desteklemektedir.
Esasen PKK’ya verdiği destek ile İsrail’e verdiği desteğin mantığı, sebebi aynıdır ABD’nin. PKK veya onun Kuzey Suriye’deki PYD, JPG uzantılarına verdiği desteğin doğrudan İsrail politikasıyla ilgisi var. ABD için PKK sadece İsrail’in gelecekteki-yayılma stratejileri içinde bir enstrümandan ibarettir. Yetmiş yıllık stratejik müttefiki, NATO’daki ortağı Türkiye’nin bütün ısrarlarına rağmen PKK’yı desteklemeye devam ediyor olması doğrudan İsrail politikalarıyla ilgilidir. İsrail ABD için bütün tutarsızlıklarının, sözünde durmamasını sağlayan ittifak politikalarının de en önemli sebebidir.
Bugün Türkiye’nin terörle mücadele konusunda yıllardır katettiği başarı ortada. Teröre zemin ve bahane sağlayan iç sosyolojik ve siyasi şartlar büyük oranda düzeltilerek terörün elindeki bahaneler bir bir elinden alınmıştır. Güvenlik konusunda da şimdiye kadar büyük bir mesafe kat edildi. Bugün Türkiye’de terör artık kesinlikle Türkiye’nin iç demokratik veya sosyolojik süreçlerinin bir sonucu olmaktan çıkmıştır. Eskiden de asıl nedeni aynıydı ama kendine devletin ve toplumun açık noktalarını bulabiliyordu. Şimdi terörün tek kaynağı İsrail, ABD ve bazı AB ülkeleridir. Dolayısıyla vermekte olduğumuz savaşın şuurunda olmamız lazım. Bu şuur Gazze’ye yönelik saldırının hedefinin Türkiye olduğunu, direnişin de Türkiye’yi savunma boyutu olduğunu görmekle uyanır.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.