İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı Türkiye’de milletin ve devletin tepkilerinin sönük kaldığına dair bir algı var. Türkiye’nin neleri yaptığına, neleri yapamadığına ve neleri de yapmadığına tek tek bakalım.
Öncelikle millet üzerine düşeni fazlasıyla yaptı ve yapıyor.
Kitlesel gösterilerimiz evet Avrupa ya da Amerika’daki kadar ses getirmiyor. Son derece normal. Filistin için Avrupa ya da Amerika şehirlerinde gösterilerin yapılması dikkat çekicidir çünkü olağan dışıdır ama bir İslâm ülkesindeki gösterinin öyle çok da haber değeri yoktur zira normaldir, olağandır. Esasen kitlesel gösteriler devlet ya da hükümetleri harekete geçirmeye zorlamak için yapılır. Türkiye’de devlet ve hükümetin Filistin konusundaki duyarlılığı bellidir ve kitlesel gösteriler biraz da bu nedenle cılız kalmaktadır.
Boykotun Türkiye’de son derece başarılı olduğunun altını çizmek gerekiyor. Milletin kahir ekseriyeti boykota katılıyor ve netice de alınıyor. Türkiye’de millet bu anlamda da üzerine düşeni yapıyor.
Medyanın büyük kısmında Filistin duyarlılığı had safhada. Televizyonlarımız, gazetelerimiz, dergilerimiz üzerlerine düşeni hakkıyla yapıyorlar. Gazze, sosyal medyada da sürekli gündemde tutuluyor. Sivil toplum başarılı bir sınav veriyor.
Bunların ötesinde milletin önemli bir kısmı Filistin konusunda son derece duyarlı. Her an dualar ediliyor. Her yerde konferanslar, paneller, toplantılar yapılıyor. Kermeslerle, kampanyalarla Gazze için yardım toplanıyor…
Gelelim devlete… Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı başta olmak üzere birinci derecede sorumlular ilk andan itibaren meseleyi yakından takip ediyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hamas terör örgütü değildir” açıklaması bile tek başına Filistin’e, Gazze’ye ve ümmete cesaret verdi. Diplomatik girişimler yoğun şekilde sürüyor. Sağlık Bakanlığımız hasta ve yaralıları imkânlar ölçüsünde Türkiye’ye tedavi için getiriyor. Görünmeyen alanda da Türkiye çatışmaların sona ermesi, soykırımın durması için yoğun gayret gösteriyor.
Devletten beklenen ama yapamayacağı şeyler de var. Örneğin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin İsrail’e müdahale etmesi isteniyor. Bunun mümkün olmadığını, olamayacağını sanırım hepimiz biliyoruzdur. Avrupa ve ABD İsrail’e tam destek verirken, başta komşuları olmak üzere Müslüman ülkeler meseleye sırtını dönmüşken Türkiye’nin uzak sayılabilecek bir coğrafyaya tek başına müdahalesi mümkün olamaz.
Ya da limanların kapatılması ve ticaretin engellenmesi konusu… Bunun da ağır bedellerinin, kabarık bir faturasının olacağı açıktır. Şu bir gerçek ki, ülkenin bir kısmı bu bedelleri ödemeye rıza gösterse bile çoğunluk memnun olmayacaktır. Böyle bir adımı da Türkiye’nin tek başına atabilmesi mümkün değildir.
Silahlı ya da iktisadi bir müdahale için Türkiye’nin bugünkünden daha güçlü olması gerekliliği ve ittifak ihtiyacı son derece açıktır.
Türkiye’nin devlet olarak bir de yapmadıkları var. Örneğin kamunun İsrail’e ihracatı kesilebilirdi. Örneğin İsrail’le diplomatik ilişkiler tamamen koparılabilirdi. Örneğin İsrail’e ihracat ya da taşıma yapan Türk firmaları deşifre edilebilirdi. İslâm ülkeleri nezdinde daha yoğun görüşmeler yapılıp ortak eylemler tasarlanabilirdi.
Gazze’de soykırım sürerken Türkiye, yapmadıkları ve yapamadıkları bir yana, devlet ve milletiyle epeyce şey yaptı ve yapmayı sürdürüyor. Onun için Türkiye’nin hakkını teslim etmek gerekiyor. Filistin meselesi üzerinden rant devşirmeye çalışan ülkelerin içerdeki ajanlarının, siyasi rant için Filistin davasını kullanarak kof muhalefet edenlerin, içimize sızmış gizli ve açık Siyonistlerin algı operasyonlarına aldırmayalım. İyi gidiyoruz; gevşemeden, rehavete kapılmadan, Filistin’i gündemimizden düşürmeden daha fazlasını yapmak ve yaptırmak için yolumuzda kararlılıkla ilerleyelim.
Tembel ya da duyarsız değiliz; sadece çalışmaktan reklama fırsat bulamıyoruz.