En son 2018 yılı seçimlerinde yine Başkan Erdoğan’ın İstanbul mitingine katılmıştım.
O da yüksek sayıdaki katılım ve ürettiği heyecanla muhteşem bir mitingdi.
Oylanmasına beş gün kalan bu seçimde de sadece Başkan Erdoğan’ın Pazar günü saat 16.00’da, Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’nde gerçekleşen mitingine katıldım.
İyi ki katılmışım.
Her şeyden önce ‘İnsan seli ne demektir’ gördüm böylece. Kendi yönüme göre Millet Bahçesi’nin yaklaşık iki kilometre dışından miting meydanına koşturan insanların adımlarına yansıyan telaşları, yüzlerine yansıyan sevgileri, gözlerini buğulandıran umutları, seslerini titreten birlik ve beraberlik hassasiyetleri… bizzat yaşanarak değerli hatıralar galerisine yerleştirilebilirdi çünkü.
Bunların sebepleri üzerinde duracağım ama önce aynı gün Yedili masanın cumhurbaşkanı yardımcılığı vaadiyle sahaya sürdüğü birinin, sırf Başkan Erdoğan’ın İstanbul mitingini gölgelemek için tezgahladığı Erzurum’daki provokasyona kısaca değinmeliyim.
Şiddetin hiçbir türüne meylimiz yoktur; hangi nedenle üretilmiş olursa olsun şiddeti onaylamak gibi bir lüksümüz de yoktur.
Ancak:
Seçim kararının alındığı ilk günden başlayarak, “Seçimi yüzde altmışla kazanıyoruz” klişesini trol ordularını da harekete geçirerek psikolojik bir
şiddet halinde dayatan Yedili masaya karşı, onun bu bağlamda ayrıca üretebileceği ve Erzurum örneğinden de görüldüğü üzere ürettiği sair şiddete
karşı çıkmak da görevimizdir.
Bu bağlamda, Gazetemiz Yeni Şafak’ın 26 Nisan’da ifşa ettiği ‘CHP’nin beş ayaklı trol ordusu’ başlıklı gerçeği asla hafife almamak gerekir.
Nitekim Erzurum’daki provokasyonu takiben “CHP’li fenomenler; Destek veren fenomenler; CHP algı timleri; Sokak röportajcıları ve Sosyal medya habercileri” adı verilen birimlerin kırk bini aşkın elemanı hemen harekete geçirilerek, AK Parti mitinginden söz edenler susturulmak, ilgili mesajlar küfürlü çığlıklarla boğarak alanın dışına atılmak istenmiştir.
İlginç olan Yedili masa destekçisi sanatçı, edebiyatçı, entelektüel…
tiplerin de bu psikolojik şiddet mesaisine katılmış olmalarıdır.
Başkan Erdoğan gönül vermiş bir sanatçıya, edebiyatçıya… karşı, zikredilen ortamdakilerin siyasetin dışında kalmasını telkin edenlerin, iş kendilerinin taraftarlık ilanı olunca gemi azıya almalarını ve bunu sadece kendilerine hak görmelerini ayrıca kaydetmek gerekir.
Başkan Erdoğan’a gönül vermiş sanatçı ve edebiyatçıların suskunluğunu buna isnat ettirmeleri, “Eserlerimizi görmeyecekler, kitaplarımızı okumayacaklar” korkusuyla ezikliğe meyletmeleri yine kaydedilmesi ve sorgulanması gereken diğer bir gerçektir.
Oysaki bu yolda vakit neyi gerektiriyorsa onu yapmak, karakterli bir duruşun ve samimiyetin göstergesidir. Zira, insanları baskı altına almak bir şiddet, bu şiddetten korkarak tarafsızlık adı altında pısırıklaşmak da o şiddete omuz vermektir.
Netice olarak, Yedili masa Erzurum’da bir meydan şiddeti tezgahlayıp trollerinin kullanımına sunmuştur. Bunun tartışılacak bir yanı yoktur. Şiddetin her türüne karşı çıkmak bir insanlık görevidir ve şiddet üretenleri tok bir sesle, vakur bir duruşla ifşa etmek de boynumuzun borcudur.
Gelelim Başkan Erdoğan’ın İstanbul mitinginin izdüşümlerine:
Bastonundan destek alarak yürüyebilen yaşlısından, güneş gözlükleriyle bakış yakan gençlerine kadar… o insanları miting meydanına koşturan gerçek:
Yedili masanın teröristlerle yaptığı iş birliği ve bu iş birliğinden kendi devletleri için bir fayda uman Batı medyasının Başkan Erdoğan aleyhine ve dolayısıyla onun şahsında Türkiye’nin bekasına ve bölünmez bütünlüğüne karşı başlattıkları savaştır.
O insanların yüzlerine yansıyan sevgi vatan ve millet sevgisidir.
Menzili kardeşlik ve birlik olan bir yolda bunu müdrik olanlarla birlikte yürümek bir onurdur ve onur o insanların yüzlerine yansımıştır.
O insanların gözlerini buğulandıran umutların dayandığı ilk şey vefadır.
Recep Tayyip Erdoğan’ın çeyrek yüzyılı aşan bir zamanda, sosyal hayatı insanca bir yaşayışa göre yeniden düzenlemek, müreffeh bir yaşayışı vaktinin teknolojisiyle, altyapısıyla birlikte tahkim etmek, ülkesinin güvenliğini temin etmek için silah sanayinden uzay teknolojisine tüm dinamikleri hayata geçirmek maksadıyla nasıl bir yoğun çalışmayı sürdürdüğü herkesin malumdur.
Bunlara karşılık onun milletinden beklediği sadece duadan, vefadan ve tekrar tasdik edilmekten ibarettir.
Meydana yürüyen insanların yaptıkları da budur: Onu bizzat görerek teşekkürünü, vefasını ve tasdikini fiilen beyan etmektir.
Onların seslerini titreten de budur.
Çünkü sevgi hassasiyet, vefa rikkat, tasdik ise samimiyet ister.