GÖREBİLİRSİNİZ AMA ŞUAN GÖREBİLİYORMUSUNUZ ?
Gazze soykırımının ilk zamanlarından itibaren dikkat çektim, şimdi de hatırlatıyorum: Gazze katliamının, tecavüzünün, soykırımının dünyanın gidişatını değiştirecek dinamikleri barındırdığını gözlemliyoruz: Öncelikle Batı uygarlığının değerleri, anlam dünyası, ilkeleri ve hegemonyası büyük sarsıntı geçirecek. Batı’nın hem dünya üzerindeki hâkimiyeti ve bunun meşrùiyeti enine boyuna, kıyasıya tartışılacak, sorgulanacak bütün Batı dünyasında ve entelijansiyası arasında.
İkincisi, Batılıların kendileri dışındaki dünyalarla kurdukları ötekileştirici, tahakküm kurucu, kölelleştirici, husûmet üretici itici/dışlayıcı/yoksayıcı/emperyalist ilişki ve iletişim biçimi sorgulanacak. Hem Batı’da hem de bütün dünya ölçeğinde.
Gazze, her şeyin silbaştan gözden geçirilmesini, her şeyin sorgulanmasını, herkesin konumunu, durumunu kıyasıya sigaya çekmesini / eleştiriye tabi tutmasını sağlayan bir mihenk taşı, bir ayna işlevi görecek.
“Batı nedir, Batı’nın felsefî temellerinin anlamı ve meşrûiyeti nedir, var mıdır?”; “Batı’nın dünya üzerinde kurduğu hegemonya nasıl gerçekleşmiştir: Temellerinin felsefî olarak sağlamlığından, veya Hegel’in söyleyebileceği gibi aşılamazlığından, dolayısıyla nihâî zafere ulaşmış olmasından mı mütevellittir Batı uygarlığının neredeyse sorgusuz sualsiz bütün dünyada kabul edilen zihnî hegemonyası, önce zihinlerde kurduğu hükümranlık?
BATI'DA ELEŞTİRİ VAR MI, OLDU MU?
Çağdaş Batı düşüncesinde Batı uygarlığının temelleri sorgulanıyor.
Derrida, Foucault gibi düşünürler ne yapıyorlar?
Bu adamlar Batı uygarlığını yaşatabilmek için köklerini (bazen de cezalandırmak için “dişlerini”) söküyorlar.
Dağıtmak, yıkmak, yok etmek değil yapılan, yeniden-inşa aslında.
Kendi dünyalarında yaşadıkları için, bir dünyaları olduğu için yıkılan, yok olan, kaybolan bir şey yok. Her yapı sökümü, her seferinde bir hatanın tespiti ama tamiri değil.
Asıl onlar çuvalladılar.
Ne yapacaklarını bilmiyorlar.
Dünyalarında yaşıyorlar dedim ama çökmüş bir dünya bu. Nefes alıyor ama nefes veremiyor ve nefes olamayacak bir dünya.
Sadece hâkimiyet üzerinden varlıklarını, daha doğrusu hükümranlıklarını idame ettiriyorlar. Temellerden sarsıldığı, entelektüel merkezin kalmadığı temelsiz, tabansız ve köksüz bir dünyada, kendi dünyalarında, yeryüzü üzerinde kurdukları hâkimiyet sarsıldığı zaman, çok büyük bir kaos çıkacak, kendi dünyaları infilak edecek.
Baudrillard’dan esinle söylersek,.. öncelikle bir “implosion” / iç patlama, iç dünyalarında patlama gerçekleşti; o yüzden anlamsızlık hükümran dünyalarında.
Şimdi “explosion” / dış patlama, dış infilak gerçekleşiyor. Dış dünyadaki hâkimiyetleri çatırdıyor. Çatırdayan Batı’nın üstünlüğü, entelektüel, zihnî, kavramsal ve ahlâkî yeri şu an büyük sarsıntı geçiriyor.
İçerde anlam krizi, dışarıda hegemonya krizi, hegemonyanın artık meşruiyetini, haklılığını, ahlâkîliğini yitirmesi: Tarihin gündönümü bu. İlk defa tarih işlemeye başladı Batı’ya ayna tutarak tarihin dışına atıyor… Tarihin öznesi, aksiyonu üretenler Gazze’deki Müslümanlar!
Görebiliyor musunuz?
ELEŞTİRİ ASIL ŞİMDİ BAŞLAYACAK… ELEŞTİRİ, İNSANLIĞIN DA BATILILARIN DA HEM BATI'NIN HAKİKATİYLE, HEM İSLÂM'IN HAKİKATİYLE YÜZLEŞMESİNİ SAĞLAYACAK
Batıda geliştirilen eleştiri geleneği, Batı’nın kendini inşa, daha tam bir ifadeyle, kendini icat ederek ayakları üzerinde doğrulacak zihnî ve sosyal zemini inşa etme çabası.
Modernlik, bir yıkım harekâtıdır: Selefîliğin dibidir: Köksüzdür, köksüzlüktür, bütün köklerin kurutulmasıdır. Sahte, köksüz ve ruhsuz bir dünya icadı ve teorik olarak icat edilen dünyanın inşası zorlu çabası.
Hegel ne kadar haklı’ydı: Yaratıcı yıkım, modern Avrupa’yı bağlarından, kendi ördüğü ağların oluşturduğu bağlardan kopardı, köklerini söktü attı; yapay, sahte ve soyut/teorik olarak icat edilmiş bir kök, bir temel, bir zemin, bir mekân inşa etti.
Mekânı inşa edemezseniz, zamana hükmedemezsiniz.
Marifet zamana veya başka bir şeye hükmetmek değil elbette. O zaman hep hükmetme kaygısı ile hareket ederseniz, kendinize hükmedemediğiniz, frenlerinizin patladığı anlaşılır. Ama iş işten geçtikten sonra. Dünyanız başınıza yıkıldıktan, hükümranlığınız sizi esir aldıktan sonra. Siz hâkimiyetinizin mahkûmu olursunuz ama bunu göremezsiniz bile: Çünkü kurduğunuz hâkimiyet, her şey üzerinde, dünya üzerinde, zayıflar üzerinde, kadınlar üzerinde, zenciler üzerinde, ötekiler üzerinde kurduğunuz hâkimiyet sizi önce sarhoş etmiş, sonra kalbinizi yok ederek kör etmiştir: Her tür tecavüzü, her tür katliamı, her tür hırsızlığı, Jack Goody’nin enfes kavramlaştırmasıyla her tür “tarih hırsızlığı”nı normalmiş, meşruymuş gibi görmeye başlarsınız bu durumda.
Kendinizi sorgulama, yapıp ettiklerinizi gözden geçirme imkânlarınız, melekeleriniz iptal olmuştur ama siz bunun farkında bile olamazsınız, değilsinizdir.
EPİSTEMİK KÖLELİK FARKEDİLECEK VE AŞILACAK…
Aslında siz hâkim olduğunuz andan itibaren köleleşmişsinizdir: Kendi yanılsatıcı (illüzyona dayalı) hâkimiyetinizi, hak edilmiş, aşılamaz bir noktanın eseri olarak görürsünüz, bütün dünyanın da sizin hâkimiyetinizin doğasını, haklılığını, meşrûiyetini, ahlâkîliğini sorgulaması diye bir durum sözkonusu bile olamaz. Çünkü yanılsatıcı, sahte hâkimiyet, bütün zihinleri ayartmış, bütün beyinleri Batı›nın entelektüel hegemonyasının siyasî, ekonomik hegemonyayaya dönüşmesiyle artık zihninize normalleşmiş, meşrûlaşmış gibi kazınacaktır, böylelikle siz epistemik kölelere dönüşmüşsünüzdür ama bunu ya farkedecek derinliğe, idrak derinliğine sahip değilsinizdir ya da artık başka alternatif olmadığı, tecavüzücü Batı hegemonyasının, kendisi dışında ve kendisi içinde başka alternatif bırakmadığı için yaşananın entelektüel sömürgeleşme, epistemik köleleşme olduğunu görebilmeniz de, görebilseniz de bunu açıkça itiraf etmeniz de artık imkânsızlaşmıştır.
Ama öyle bir an gelir ki yaşadıklarımızın icat edilmiş bir hegemonyanın zihinlerimizi esir aldığı sarsıcı gerçeği olduğu er geç ayan beyân ortaya çıkar: Gazze gibi bütün her şeyi silbaştan gözden geçirmemizi sağlayacak muazzam, yakıcı, çarpıcı, bütün ezberlerimizi gözden geçirmemizi sağlayıcı bir hâdise bize ayna tutar: Bizi bize gösterir bütün görünür görünmez yönlerimizle, hallerimizle!
Böylelikle içeriden ve dışarıdan patlama aynı anda gerçekleşir: İç infilak, Batı hegemonyasının entelektüel haklılığının olmadığının gün ışığına çıkması ve entelektüel çöküş / iflas gerçekleşir. Ardından Batı’da ve bütün dünyada yaşanan Batı hegemonyasının iç yüzünün anlaşılmasını sağlayan bu sorgulama, bir dış infilak’la, Batı uygarlığının bütün dünya ölçeğinde nasıl haksız, hukuksuz, zorba ve tecavüzcü bir hegemonya ürettiğinin bütün çıplaklığıyla gün yüzüne çıkması sözkonusu olur.
Gazze hâdisesine bu açıdan da bakalım, asıl bu açıdan bakalım ve Gazze’nin Allah’ın tarihe müdahalesi olduğunu düşünelim: Bizim her birimizin bütün insanlığın ferden ferdâ “fe eyne tezhebûn?” / “bu gidiş nereye böyle?” diye sorduğu, ilk defa bütün insanlığa, bütün insanların teker teker kendilerine tuttuğu bir ayna işlevi
gördüğünü görelim.
YUSUF KAPLAN
Vesselâm.
Ekleme
Tarihi: 22 Temmuz 2024 - Pazartesi
GÖREBİLİRSİNİZ AMA ŞUAN GÖREBİLİYORMUSUNUZ ?
Gazze soykırımının ilk zamanlarından itibaren dikkat çektim, şimdi de hatırlatıyorum: Gazze katliamının, tecavüzünün, soykırımının dünyanın gidişatını değiştirecek dinamikleri barındırdığını gözlemliyoruz: Öncelikle Batı uygarlığının değerleri, anlam dünyası, ilkeleri ve hegemonyası büyük sarsıntı geçirecek. Batı’nın hem dünya üzerindeki hâkimiyeti ve bunun meşrùiyeti enine boyuna, kıyasıya tartışılacak, sorgulanacak bütün Batı dünyasında ve entelijansiyası arasında.
İkincisi, Batılıların kendileri dışındaki dünyalarla kurdukları ötekileştirici, tahakküm kurucu, kölelleştirici, husûmet üretici itici/dışlayıcı/yoksayıcı/emperyalist ilişki ve iletişim biçimi sorgulanacak. Hem Batı’da hem de bütün dünya ölçeğinde.
Gazze, her şeyin silbaştan gözden geçirilmesini, her şeyin sorgulanmasını, herkesin konumunu, durumunu kıyasıya sigaya çekmesini / eleştiriye tabi tutmasını sağlayan bir mihenk taşı, bir ayna işlevi görecek.
“Batı nedir, Batı’nın felsefî temellerinin anlamı ve meşrûiyeti nedir, var mıdır?”; “Batı’nın dünya üzerinde kurduğu hegemonya nasıl gerçekleşmiştir: Temellerinin felsefî olarak sağlamlığından, veya Hegel’in söyleyebileceği gibi aşılamazlığından, dolayısıyla nihâî zafere ulaşmış olmasından mı mütevellittir Batı uygarlığının neredeyse sorgusuz sualsiz bütün dünyada kabul edilen zihnî hegemonyası, önce zihinlerde kurduğu hükümranlık?
BATI'DA ELEŞTİRİ VAR MI, OLDU MU?
Çağdaş Batı düşüncesinde Batı uygarlığının temelleri sorgulanıyor.
Derrida, Foucault gibi düşünürler ne yapıyorlar?
Bu adamlar Batı uygarlığını yaşatabilmek için köklerini (bazen de cezalandırmak için “dişlerini”) söküyorlar.
Dağıtmak, yıkmak, yok etmek değil yapılan, yeniden-inşa aslında.
Kendi dünyalarında yaşadıkları için, bir dünyaları olduğu için yıkılan, yok olan, kaybolan bir şey yok. Her yapı sökümü, her seferinde bir hatanın tespiti ama tamiri değil.
Asıl onlar çuvalladılar.
Ne yapacaklarını bilmiyorlar.
Dünyalarında yaşıyorlar dedim ama çökmüş bir dünya bu. Nefes alıyor ama nefes veremiyor ve nefes olamayacak bir dünya.
Sadece hâkimiyet üzerinden varlıklarını, daha doğrusu hükümranlıklarını idame ettiriyorlar. Temellerden sarsıldığı, entelektüel merkezin kalmadığı temelsiz, tabansız ve köksüz bir dünyada, kendi dünyalarında, yeryüzü üzerinde kurdukları hâkimiyet sarsıldığı zaman, çok büyük bir kaos çıkacak, kendi dünyaları infilak edecek.
Baudrillard’dan esinle söylersek,.. öncelikle bir “implosion” / iç patlama, iç dünyalarında patlama gerçekleşti; o yüzden anlamsızlık hükümran dünyalarında.
Şimdi “explosion” / dış patlama, dış infilak gerçekleşiyor. Dış dünyadaki hâkimiyetleri çatırdıyor. Çatırdayan Batı’nın üstünlüğü, entelektüel, zihnî, kavramsal ve ahlâkî yeri şu an büyük sarsıntı geçiriyor.
İçerde anlam krizi, dışarıda hegemonya krizi, hegemonyanın artık meşruiyetini, haklılığını, ahlâkîliğini yitirmesi: Tarihin gündönümü bu. İlk defa tarih işlemeye başladı Batı’ya ayna tutarak tarihin dışına atıyor… Tarihin öznesi, aksiyonu üretenler Gazze’deki Müslümanlar!
Görebiliyor musunuz?
ELEŞTİRİ ASIL ŞİMDİ BAŞLAYACAK… ELEŞTİRİ, İNSANLIĞIN DA BATILILARIN DA HEM BATI'NIN HAKİKATİYLE, HEM İSLÂM'IN HAKİKATİYLE YÜZLEŞMESİNİ SAĞLAYACAK
Batıda geliştirilen eleştiri geleneği, Batı’nın kendini inşa, daha tam bir ifadeyle, kendini icat ederek ayakları üzerinde doğrulacak zihnî ve sosyal zemini inşa etme çabası.
Modernlik, bir yıkım harekâtıdır: Selefîliğin dibidir: Köksüzdür, köksüzlüktür, bütün köklerin kurutulmasıdır. Sahte, köksüz ve ruhsuz bir dünya icadı ve teorik olarak icat edilen dünyanın inşası zorlu çabası.
Hegel ne kadar haklı’ydı: Yaratıcı yıkım, modern Avrupa’yı bağlarından, kendi ördüğü ağların oluşturduğu bağlardan kopardı, köklerini söktü attı; yapay, sahte ve soyut/teorik olarak icat edilmiş bir kök, bir temel, bir zemin, bir mekân inşa etti.
Mekânı inşa edemezseniz, zamana hükmedemezsiniz.
Marifet zamana veya başka bir şeye hükmetmek değil elbette. O zaman hep hükmetme kaygısı ile hareket ederseniz, kendinize hükmedemediğiniz, frenlerinizin patladığı anlaşılır. Ama iş işten geçtikten sonra. Dünyanız başınıza yıkıldıktan, hükümranlığınız sizi esir aldıktan sonra. Siz hâkimiyetinizin mahkûmu olursunuz ama bunu göremezsiniz bile: Çünkü kurduğunuz hâkimiyet, her şey üzerinde, dünya üzerinde, zayıflar üzerinde, kadınlar üzerinde, zenciler üzerinde, ötekiler üzerinde kurduğunuz hâkimiyet sizi önce sarhoş etmiş, sonra kalbinizi yok ederek kör etmiştir: Her tür tecavüzü, her tür katliamı, her tür hırsızlığı, Jack Goody’nin enfes kavramlaştırmasıyla her tür “tarih hırsızlığı”nı normalmiş, meşruymuş gibi görmeye başlarsınız bu durumda.
Kendinizi sorgulama, yapıp ettiklerinizi gözden geçirme imkânlarınız, melekeleriniz iptal olmuştur ama siz bunun farkında bile olamazsınız, değilsinizdir.
EPİSTEMİK KÖLELİK FARKEDİLECEK VE AŞILACAK…
Aslında siz hâkim olduğunuz andan itibaren köleleşmişsinizdir: Kendi yanılsatıcı (illüzyona dayalı) hâkimiyetinizi, hak edilmiş, aşılamaz bir noktanın eseri olarak görürsünüz, bütün dünyanın da sizin hâkimiyetinizin doğasını, haklılığını, meşrûiyetini, ahlâkîliğini sorgulaması diye bir durum sözkonusu bile olamaz. Çünkü yanılsatıcı, sahte hâkimiyet, bütün zihinleri ayartmış, bütün beyinleri Batı›nın entelektüel hegemonyasının siyasî, ekonomik hegemonyayaya dönüşmesiyle artık zihninize normalleşmiş, meşrûlaşmış gibi kazınacaktır, böylelikle siz epistemik kölelere dönüşmüşsünüzdür ama bunu ya farkedecek derinliğe, idrak derinliğine sahip değilsinizdir ya da artık başka alternatif olmadığı, tecavüzücü Batı hegemonyasının, kendisi dışında ve kendisi içinde başka alternatif bırakmadığı için yaşananın entelektüel sömürgeleşme, epistemik köleleşme olduğunu görebilmeniz de, görebilseniz de bunu açıkça itiraf etmeniz de artık imkânsızlaşmıştır.
Ama öyle bir an gelir ki yaşadıklarımızın icat edilmiş bir hegemonyanın zihinlerimizi esir aldığı sarsıcı gerçeği olduğu er geç ayan beyân ortaya çıkar: Gazze gibi bütün her şeyi silbaştan gözden geçirmemizi sağlayacak muazzam, yakıcı, çarpıcı, bütün ezberlerimizi gözden geçirmemizi sağlayıcı bir hâdise bize ayna tutar: Bizi bize gösterir bütün görünür görünmez yönlerimizle, hallerimizle!
Böylelikle içeriden ve dışarıdan patlama aynı anda gerçekleşir: İç infilak, Batı hegemonyasının entelektüel haklılığının olmadığının gün ışığına çıkması ve entelektüel çöküş / iflas gerçekleşir. Ardından Batı’da ve bütün dünyada yaşanan Batı hegemonyasının iç yüzünün anlaşılmasını sağlayan bu sorgulama, bir dış infilak’la, Batı uygarlığının bütün dünya ölçeğinde nasıl haksız, hukuksuz, zorba ve tecavüzcü bir hegemonya ürettiğinin bütün çıplaklığıyla gün yüzüne çıkması sözkonusu olur.
Gazze hâdisesine bu açıdan da bakalım, asıl bu açıdan bakalım ve Gazze’nin Allah’ın tarihe müdahalesi olduğunu düşünelim: Bizim her birimizin bütün insanlığın ferden ferdâ “fe eyne tezhebûn?” / “bu gidiş nereye böyle?” diye sorduğu, ilk defa bütün insanlığa, bütün insanların teker teker kendilerine tuttuğu bir ayna işlevi
gördüğünü görelim.
YUSUF KAPLAN
Vesselâm.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.