“Dün geceye ait görüntüler Refah’ın nasıl yeryüzündeki cehenneme dönüştüğünün kanıtıdır.” Bu ifadeler BM Mülteciler Yüksek Komiseri Philippe Lazarini’ye ait. İsrail’in Refah’ta güvenli bölge ilan ettiği ve Filistinlilerin sığındığı çadırları bombalayarak ortaya çıkarttığı cehennem görüntülerini tarif etmeye dilim varmıyor; sözün bittiği yer olarak tanımlamak daha doğru olur. Bu saldırının Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı’nın Netanyahu ve Gallant’a karşı tutuklama istemesinden ve Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’e Refah’ta operasyonları durdurma kararı çıkarmasından sonra gerçekleşmesi, İsrail hükümetinin hak, hukuk, adalet veya uluslararası meşruiyet gibi kavramları tanımadığının bir ifadesiydi. Netanyahu hükümeti, Washington’ın desteği öyle veya böyle devam ettiği sürece hiçbir kurum ve makamı tanımayacağını Filistinli masumları katlederek haykırmayı seçiyor.
Refah’taki çadırları bombalayarak onlarca sivili öldüren İsrail, savaş suçu işlemekte bir beis görmediğini ve gerekirse de yanlışlıkla olmuş diyerek geçiştireceğini hesap ediyor. Bu bölgede Hamas militanları olduğu istihbaratına dayanarak saldırı düzenlediğini açıklayan İsrail güçleri, dünya kamuoyunun tepkisini de umursamadığını göstermeye çalışıyor. Bugüne kadar on binlerce Filistinliyi öldürerek etnik temizlik gerçekleştiren ve uluslararası mahkemelerde soykırım suçuyla yargılanan İsrail yönetiminin ikna edebildiği tek muhatap üç maymunları oynamakta ısrar eden Biden yönetimi olsa gerek. Bombardımanın görüntüleriyle ilgili olarak “yürek parçalayan” sıfatını kullanırken bile isim vermekten çekinerek açıklama yapan “Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi,” Biden yönetiminin İsrail ordusunun “soruşturmasına” referans verme trajikomikliğine devam ediyor.
Saldırıda “iki Hamas liderinin öldürüldüğünü” vurgulayan Biden yönetimi, katledilen 45 sivili ve 200 yaralıyı “tali hasar” gördüğünü itiraf etmiş oluyor aslında. “İsrail’in sivilleri korumak için elinden geleni yapması gerektiği konusunda net olduklarını” söyledikten sonra “tam olarak ne olduğunu” anlamak için İsrail ordusuyla irtibat halinde olduklarını da ekleyerek Netanyahu’nun “trajik hata” açıklamasını zımnen kabullenmiş oluyorlar. Biden yönetiminin Refah’a geniş kapsamlı bir operasyonla girilmesini kırmızı çizgi ilan edip silah yardımını askıya alma tehdidine rağmen 1 milyar dolarlık yeni silah göndermesi Netanyahu hükümetini cesaretlendiriyor elbette. Biden’ın İsrail’i korumak adına ödemeye razı olduğu iç siyasi maliyet ve uluslararası izolasyona karşı herhangi bir maliyet ödemeyeceğinden emin olan bir İsrail var karşımızda.
Bugüne kadarki bütün katliam ve savaş suçu vakalarında ya İsrail’in meşru müdafaa hakkı ya da soruştur-manın devam ettiği gibi açıklamaların arkasına saklanan Biden yönetiminin ne Netanyahu’yu kontrol etme isteği ve gücü ne de dünya kamuoyunu ikna etme konusunda herhangi bir inandırıcılığı var. Hem kendi partisinden hem de Cumhuriyetçilerden İsrail konusunda sert muhalefetle karşı karşıya kalan Biden’ın liderlik gösterememesi başkanlığının en ağır krizini yönetemediğini açık biçimde ortaya koyuyor. Hakkında savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediği iddialarıyla tutuklama kararı çıkarılan Netanyahu’nun hâlâ yanında duran Biden’ın bunu “İsrail’in güvenliği” adına meşrulaştırmaya çalışması Gazze politikasının iflası anlamına geliyor.
Bu yazıyı kaleme aldığım sırada, İsrailli yetkililerin Washington’a saldırıda aslında “akıllı mühimmat kullandıkları ancak bir şarapnel parçasının yakındaki bir petrol deposunu vurarak yangına sebep olduğu” şeklinde bir açıklama yaptıkları basına yansıdı. Bir yandan trajik bir hata deyip bir yandan da şarapnelin sebep olduğu yangın demek kafa karıştırma operasyonundan başka bir şeye benzemiyor. İsrail’in savaş suçlarıyla ilgili baskıdan kurtulmak için kullandığı standart prosedür hâlâ gelen bu tür çelişkili izahlar, inandırıcılığı olmasa da Biden yönetimi üzerindeki hesap sorma baskısını azaltıyor. Nisan ayındaki World Central Kitchen saldırısı sonrasında, Biden yönetimi ‘öfkeli’ olduğunu ifade edip hızlı soruşturma istemişti ancak bugüne kadar anlamlı izahat veya sorumluların cezalandırılması gibi bir sonuç çıkmadı.
Refah saldırısıyla ilgili de büyük üzüntü, öfke, yürek burkucu gibi ifadeler kullanarak İsrail’in soruşturmasının sonuçlanmasını salık vermesi kuvvetle muhtemel olan Biden’ın Netanyahu hükümetine anlamlı bir baskı yaparak Gazze krizini çözmek yerine kendi başkanlığına mal olabilecek siyasi maliyeti ödemeyi tercihte kararlı olduğu görülüyor. Biden yönetimi, Refah acil gündemiyle toplanacak olan BM Güvenlik Konseyi toplantısında da İsrail’i korumaya devam ederek uluslararası sistemin norm ve kurallarının bu ülkeye işlemediğini tekrar itiraf etmiş olacak. ABD ve İsrail’in dünya kamuoyu gözünde bu kadar açık ve net mahkûm olmasının Filistinliler için kısa vadede bir faydası olmadığı savunulabilir ancak ülkelerin egemenlik iddialarının sadece sert güçle sağlanamayacağı ve siyasi meşruiyetin de bir o kadar önemli olduğu unutulmamalıdır. İsrail’in kaba kuvvetle elde ettiğini sandığı kazanımlarının siyasi meşruiyet ve uluslararası kabul zeminine oturmadığı sürece içinin boş olacağı ve kalıcı olmayacağı açıktır.