Hak Teâlâ, gerçek tevhide ulaşmış ârifleri kendi zatıyla, müşahedesiyle meşgul edip onları her türlü düşünceden uzak tutar. Onlar, marifet cennetine girdikleri zaman gönüllerini her şeyden çektiler. Yüce yaratıcının müşahedesine dalıp iki âlemin dert ve düşüncesinden kurtuldular. Onlar dünya ve ahiretiyle bütün varlığı bir olarak gördüler, çünkü burada da orada da tecelli eden zat, birdir.
Dalâlet yolunda başı çekenlerin azabı iki kat olduğu gibi, hidayet yolunda rehberlik edenlerin sevabı da iki kat olur. Onlar kulları hidayete sevketme ve irşad sevabını alırlar. Kim bir kimsenin hidayetine vesile olursa kıyamete kadar onun ve bu yolda ona tâbi olanların sevabını alır. Kimin vesilesiyle biri hidayete ulaşırsa onun sevabı kendisine ulaşır, aynı şekilde ona tâbi olanların hepsinin sevabı kıyamet günü mîzanına konur. Bu konuda bir zat demiştir ki: “Kişinin mîzanına kendisine tâbi olanlar konur; buna göre Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in [sallallahu aleyhi vesellem] ne kadar kıymetli olduğunu hesap et.”