Rabbimiz Teâlâ, kullarına ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem [aleyhisselâm] vasıtasıyla dünyada ve ahirette huzur ve saadete kavuşmaları için emir ve yasaklarını bildirmiştir. Böylece insanlığın ilk insanla birlikte bir dini olmuştur. Bir başka deyişle en başından itibaren insanlık hakikatin bilgisinden haberdar edilmiş, mahrum bırakılmamıştır.
Mevlâmız neyin gerçek ve hak olduğunu, neyin sahte ve bâtıl olduğunu söyleyen elçiler göndermiş, insanlık bu rehberlerin gösterdiği hakikat yolunu bıraktıklarında yanlış ve bâtıla, yani çirkin olana sapmışlardır.
Ahir zaman nebîsi Peygamberimiz’e [sallallahu aleyhi vesellem] kadar bütün insanlık tarihi boyunca her devirde, her kavme gönderilen bu elçiler, insanlığın asıl geleneğinin “hak” olmasına, bâtılın ârızî-ikincil kalmasına vesile kılınmıştır.
İnsanlığın asıl yolu hak üzere olmaktır. Bâtıl bu asıl yoldan bir sapmadır. İnsanlığın yaşadığı bütün krizlerin sebebi bu sapma olmuştur. Bu yolun asıl yol olmadığını anlamayanlara, hakkı terkedenlere dünyada huzur, ahirette saadet olmaz.