1977’deki 1 Mayıs kutlamasında Taksim meydanındaki kalabalığın üzerine ateş açıldı.
O gün orada 34 kişi can verdi. 5 kişi silahla vurularak, 1 kişi panzer altında kalarak, 28 kişi ezilerek hayatını kaybetti.
130 kişi de yaralandı.
Kimin ateş ettiği bulunamadı. Meydandaki büyük otelin üst katlarından ateş açıldığı iddia edildi.
Devlet ipin ucunun tehlikeli yerlere uzandığını görüp açıklamamış da olabilir, bulamamış görememiş de olabilir.
*Zihinlerde böyle bir özdeşleştirme var ama tabii tam anlamıyla bütünleştirilmiş, eşitlenmiş değil.
Yılın herhangi bir gününde Taksim’e gitmek isteyen biri “1 Mayıs’a gidiyorum” demiyor.
Ya da arkadaşından aldığı borcu o tarihte ödeyeceğini bildiren kişi “Taksim’de öderim” demiyor. Ama 1 Mayıs kutlaması ile Taksim meydanı hep bir arada anılıyor ve sanki başka yerde yapılan kutlama, yapılmamış sayılırmış gibi bir algıya yol açıyor.
Vaziyeti bir şarkıyla netleştirebiliriz.
“Yeter ki gel bana, senede bir gün.”
*Algı, gerçeğe galip.
Hâlbuki Ankara’da yapılan, İzmir’de yapılan kutlamalar da pekâlâ dört dörtlük geçebiliyor. İstanbul’un başka bir meydanında yapıldığında da kusur arayan bulamıyor.
O hâlde nedir bu ısrar?
Güvenlik yönünden tedbir almak gerekiyorsa alınır. Risk söz konusuysa en uygun şekilde bertaraf edilir.
Maksat üzüm yemekse, en iyisinden yer isteyen. Bağcıya dayak atmanın mantığı yok.
Kaldı ki güvenlik endişesi duyulmadığı dönemlerde Taksim meydanı 1 Mayıs kutlamalarına açıldı.
İşçinin, emekçinin kutlama yapmasına kim karşı çıkabilir?
*Saraçhane’de polis olabildiğince soğukkanlı davrandı. Karşısına geçip saldıranlar, tekme atan, taş fırlatan, sopayla vuran, yumruk savuranların işçi olduğunu ve hak aradığını iddia eden çıkar mı bilmem. Çıksa da kimseyi ikna edemezler.
İçlerinden bir tanesi bile nefsine uymadı.
Onlar öyle kale gibi durdukları için, kudurmuşçasına saldıran teröristler, hedeflerine ulaşamadı.
Emniyetin niyeti açıktı: Bir kişinin bile burnu kanamasın.
Yine de dokuz polis yaralandı. Canlı yayında gördük, burnuna aldığı darbe sebebiyle yüzü kan içindeydi.
*
Tahrik eden, saptıran, gerçeğin tersini yansıtmaya çalışan yayınlar da yapıldı.
Fakat bir işe yaramadı.
Bozuk niyetliler, niyetlerini belli ettiler o kadar.
1 Mayıs günü yapılan kutlamalarda Gazze’ye destek sloganları ve Filistin bayrakları da görmek isterdik ama rastlayamadık. Belki bir yerlerde vardı, bize denk gelmedi.
Orada faşist İsrail, bir günde 34 kişiden fazlasını öldürüyor. Çoğu çocuk ve kadın.
Gazze’deki bir çocuğa anlatmaya çalışsak bu patırtıyı… Desek ki 47 yıl önce Taksim’de 34 kişi ölmüştü de…
Çocuk, öksüzlüğünü, yetimliğini, açlığını ve bütün acısını unutur da gözlerini kocaman açarak bakar, ne diyeceğini şaşırır.