Pandemi sonrası dünya genelinde yapılan seçimlerde biraç ülke hariç neredeyse tüm iktidarlar değişti. Sebebine gelince pandemide insanların içe kapanması, ekonominin bozulması ve buna bağlı enflasyonun bütün dünyada artması. Ki ABD ve AB üyesi ülkelerde bile yüzde 10 dolaylarında bir enflasyon oldu. Bu da iktidarların kökten değişmesine neden oldu.
Türkiye seçmeni de pandemi ikliminden yeterince etkilenmişti. ABD’de yüzde 8-10 olan enflasyon Türkiye’de yüzde 70-80’lere kadar yükseldi. Bu duruma baktığınız zaman seçmen mesajını genel seçimlerde verir. Ama bizde öyle olmadı.
Türkiye’de vatandaş seçime giderken Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı bazı durumlar vardı. Öncelikli olarak Türkiye’nin küresel dünyada tutmuş olduğu pozisyon, ikincisi devletin güvenlik anlamında karşı karşıya kaldığı riskler, Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği ve Cumhur İttifakı’nın daha derli toplu bir görüntü vermesine karşılık muhalefet partilerinin darmadağınık, 7-8 partiden oluşan durumları vatandaşa güven vermedi. Dolayısıyla vatandaş iktidara vereceği mesajı bir kenara bırakarak devletin bekası, milletin geleceği, Erdoğan’ın liderliği ve bir yönüyle Türkiye’nin istikrarına oy verdi.
Fakat yerel yönetimlere giderken normalde bir yerel seçimde hazırlıklar yapılır ve bütün büyükşehirlerde ya da illerde her partinin adayları yaptıklarını ya da yapacaklarını anlatır. Fakat görünen o ki bu seçimde seçmen hangi ilde hangi belediye başkanı başarılıydı ya da başarısızdı noktasından ziyade bütünüyle bir genel seçim mesajı verdi. Genel seçim mesajı verenler de daha çok ekonomiden ve emeklilerle alakalı etkilenen kesimdi.
Özellikle Yeniden Refah Partisi’nin aldığı oya bakarak burada ideolojik bir tutum alındığı görülse de aslında öyle değil. Fakat AK Parti ileride bir özeleştiri yapacağı zaman, -AK Parti hem bir misyon partisi. Erdoğan’ın kimliği kaynaklı. Hem de bir kitle partisi- Yeniden Refah Partisi’nin de varlığı göz önünde bulundurularak, AK Parti kongresine giderken misyon ve kitle partisi olma dengesini yeniden gözden geçirebilir.
CHP iyi belediyecilik yaptığı için destek almadı, AK Parti de yerel yönetimlerde başarısız olduğu için belediyeleri kaybetmedi. Peki, ne oldu? Ben bu seçimi büyük oranda AK Parti’nin yaşamış olduğu 7 Haziran seçimine benzetiyorum. 7 Haziran’da AK Parti’nin oyları yüzde 40’a kadar düşmüştü. Birkaç ay sonra yapılan seçimde yüzde 49’a yükseldi. Öyle bir dönem gelmişti ki yani haftada, üç günde, beş günde
AK Parti’nin oyları sürekli artıyordu.
Bu seçimde de gerek siyasi partileri gerekse de araştırma firmalarını yanıltan şu oldu: Neredeyse son 15-20 günde AK Parti -özellikle sandığa gitmeyen seçmen açısından baktığımız zaman- illerde 5-10 puan kaybetti. CHP ise birçok ilde 5-10 puan oy kazandı. Bu, doğrusu ne CHP’nin ne AK Parti’nin ne de entelektüel anlamda siyasete kafa yoranların beklediği bir sonuçtu.
Elbette ki emekliler üzerine, Egeliler üzerine ve ekonominin etkileri üzerine çalıştık. Siyasi partiler küçük uyarılar aldığı zaman belki bundan küçük dersler çıkarılabilir ama büyük ihtimalle bu büyük uyarı AK Parti’ye büyük dersler çıkarmak için fırsat verecektir. “Olanda hayır vardır” düsturuna inanan birileri olarak, kişiler çok farklı yorumda bulunabilirler ama Recep Tayyip Erdoğan’ın siyaseti bilen, misyon sahibi liderliğine bakacak olursak, bu yüksek uyarıdan AK Parti’nin ömrünü uzatacak, Türkiye siyasetinde daha kalıcı hale getirecek bir çerçeve çıkar diye umuyoruz.