Bu ülkede Kürtlere yapılanlar rejimle özdeştir. Rejim de CHP ile özdeş olduğuna göre, 2023 seçimlerinde Yeşil Sol Parti (YSP) yönetimi ve Kandil, zulmedenle zulme uğrayanı müttefik yaptılar. Seçim öncesi anketlerde oy oranı %12 olan Yeşil Sol Partinin oyları %8’lere düştü. Herhangi bir partinin %30 oy kaybına uğraması çok önemli bir kayıptır. Bugünkü adıyla DEM Parti’nin oy kaybı çok da umurunda değil. Çünkü onların küresel stratejik hesapları var.
2019 yerel seçimlerinde muhalefet partileri başarılı olmuştu. Her ne kadar bu başarıda AK Partinin kafa karışıklığının payı büyük olsa da yerel seçim bittikten sonra dört yıl boyunca muhalefet partileri kendilerinin iktidar olduklarına inandılar. Tek bir sorun vardı, seçimin ne zaman olacağı, yani hükümeti hangi gün devralacakları. Başka da bir engel kalmamıştı.
Bu sebepten dolayı başta CHP ve YSP olmak üzere bütün partiler sanki hükümet değişikliği değil de rejim değişikliğine hazırlanıyor gibiydiler. Bu yüksek beklentide olan her muhalefet partisi 2023 seçim yenilgisinden sonra derin iç tartışmalar yaşamak zorunda kaldı. CHP ve İYİ Partinin neler yaşadığı herkesin malumudur.
Bu partiye oy verenlerin %99’u Kürtlerden oluşuyor. Geriye dönük on yılda, İstanbul’da yaşayan Beyaz Türk ve sosyete çocuklarından oluşan marjinal Türk solcuları, çok farklı saiklerle HDP, YSP ve DEM Parti’de üst düzeylerde görev aldılar. Bu temsilin çok farklı sebepleri var.
Peki bu adamların Kürtlere faydası nedir? Muhtemelen ne DEM yönetimi, ne de kökünden kopmuş kendi milletine, tarihine ve ülkesine yabancılaşmış marjinal örgüt solcuları, Kürtlere ne faydaları dokunduğunu kendilerine sormamışlardır.
Kanaatim o ki, İstanbul’da kendi mahallesinde muhtar seçilmeyecek kadar tabanı zayıf olan kişiler, Diyarbakır’da 80 bin Kürt’ün oyuyla milletvekili seçiliyor. Türkiye düşmanlığı konusunda bu marjinal adamlar, parti içerisindeki Kürt temsilcilerden daha şedit durumdalar. Figen Yüksekdağ ile Leyla Zana’yı mukayese edin mesele anlaşılır.
Seçimlerden oy kaybederek çıkan ve aynı zamanda gençlerini CHP’ye kaptırma endişesi yaşayan DEM Partili Kürtler seçimlere tek başına girme eğiliminde idiler. Parti içinde çok boyutlu tartışmalar var.
Öncelikli olarak siyasi partinin vesayet yetkisi kimde olacak:
Dışarıda vesayet tartışmaları yürürken, DEM Partili gençler arasında hayli popüler olan Selahattin Demirtaş bir var olma girişiminde bulundu. Demirtaş’a sert bir uyarı ile “otur oturduğun yerde” dediler. Bu tartışma bugün için kapanmış olsa da her zaman masada durmaya devam edecek.
CHP ya da İmamoğlu ile yapılan ittifaka gelince, bu ittifak Kürtlerin hilafına yapılmış bir beyaz Türk organizasyonudur. Her parti içerisinde, kendi partisine inanan ve onun ilkelerine bağlı olan yöneticiler vardır. Başak Demirtaş’ın adaylığına posta koyan ve sıradan olmayan bir aday koyan DEM Parti, iç parçalanma yaşıyor.
Bugün İmamoğlu DEM Parti’nin oylarını kendi stratejik hedefleri için vazgeçilmez görüyor. DEM Parti içerisindeki örgüt solcusu Türkler ise DEM Parti’yi İmamoğlu’nun yedeğine vererek bir yönüyle bağlı oldukları mahfiller için bir rol üstlenmiş oldular. Ne zaman DEM Parti kendi adaylarıyla seçime katılma eğilimi gösterse oy oranları %10’larda ölçülüyor, CHP ile birliktelik görüntüsü bir anda oyları iki puan eksiltiyor.
İki arada bir derede kalan Meral Danış Beştaş mahcup bir şekilde “Kendimize oy istiyoruz” cümlesini kurabildi. Bir siyasi partinin İBB başkan adayı olan siyasetçi kazanmak için yola çıkar. Bir de bu parti ideolojik ve gözü kara bir parti ise, hepten mangalda kül bırakmaz.
İstanbul’da DEM Parti marjinal Beyaz Türk sosyete çocukları ile partinin Kürtleri arasında ortadan ikiye yarılmış durumda. Kürt tarafının İstanbul’da etkisi, bugün için yok hükmünde.