pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Türkiye en başından itibaren, İsrail’in bir koloni olarak kurulma süreci de dâhil olmak üzere Filistinlilerin yanında yer almaya çalıştı.

Güney Afrika, muhtemel baskıları göze alarak İsrail’in ırk ayrımı temeli üzerinde şekillenen apartheid rejimini karşısına aldı. Güney Afrika, daha da ileri bir adım atarak İsrail’i Uluslararası Adalet Divanında soykırım suçundan yargılatmayı başardı. Güney Afrikalılar bu adımları atarken geçmişte kolonize edilmiş ülkelerin paylaştığı baskılara ve koloni tecrübelerinin ortaklığına dayandıklarını ifade etmişlerdi. Onları, Filistinlileri desteklemeye yönlendiren bu tecrübe idi. Kuşkusuz Güney Afrikalılar Filistinlileri desteklerken kimlerin karşılarına çıkabileceğini tahmin ediyorlardı. Güney Afrika’da 1990’lara kadar devam eden apartheid yönetimi doğrudan İngiltere’nin kolonyal mirasıydı. Aslında 1961’de sadece beyazların seçime katılmasıyla ortaya çıkan cumhuriyet sistemi esas alındığında benzerlikler görülebilir. Koloniyi yönetenler kraliçe ile aralarına mesafe koyduklarında Kuzey Amerika kolonileri gibi hareket etmişlerdi. Fakat Güney Afrika’nın asıl sahipleri Kuzey Amerika’nın asıl sahiplerinden farklı bir tarihî tecrübeye sahipti. Dolayısıyla 1990’larda Mandela önderliğinde kolonyal yönetimi tasfiye etmeyi başarabildiler. Filistin ile benzerlik tam da burada aranmalıdır. İsrail de bu şekilde bir koloni yapıdır. Filistinliler ve Güney Afrikalılar hem İngiltere ve ABD’yi hem de onların Afrika ile Asya’nın birleşme noktasındaki uzantısı olan İsrail’i karşılarına aldıklarını biliyorlardı. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin mirası üzerine konduğu malumdur. Bir Osmanlı toprağı olan Filistin’de yeni bir koloni kurma fikri İngiltere’ye aitti. Bu fikrin fiile geçirilmesinde ABD’nin rolü büyüktü. Fakat zaman içerisinde Avrupa’da Almanya merkezli olarak ortaya çıkan Yahudi karşıtlığı, koloni fikrinin unutulmasına veya geri plana itilmesine sebep olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra entelektüel hayatımız Anglosaksonlara göre şekillendiği için İsrail meselesi 19. yüzyıl kolonyalizminin mirası olarak görülmemiştir. Hâlbuki İsrail, kurulduğu günden itibaren terörü sistemli bir hâle getirse de İngiltere ve ABD’nin desteği ile geniş bir alanda hareket etmiştir. İfade etmeye çalıştığımız gibi İsrail’e bu alanın açılması Yahudi ilahiyatının veya Beni İsrail tarihinin doğrudan bir sonucu değildir. Bu hakikat, Güney Afrika’nın başvurusuyla gün yüzüne çıkmıştır. Fakat bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bunun anlaşılması için Gazzelilerin muazzam direnişini beklemek gerekecekti. 7 Ekim’den önceye kadar İsrail’in apartheid rejimi ve terör faaliyetleri üzerine konuşan herkes, muhakkak, Yahudi karşıtı olmadığını ifade etmek zorunda kalırdı. Hâlbuki İsrail’in, ABD ve İngiltere’nin Asya ve Afrika’nın birleştiği noktadaki kolonisi olmaktan başka bir anlamı yoktu. Türkiye en başından itibaren, İsrail’in bir koloni olarak kurulma süreci de dâhil olmak üzere Filistinlilerin yanında yer almaya çalıştı. İslam coğrafyasında kolonyal rejimlerin tasfiyesiyle Nuri Paşa’nın Sütlüce’deki silah fabrikası arasındaki bağlantının tam olarak ortaya çıkarılmadığı malumdur. Türkiye, müstemleke karşıtı mücadeleden vazgeçmedi fakat bu yöndeki faaliyetler zaman içinde bir zayıflamıştır. Bunu da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bütün dünyayı etkileyen emperyalist yönetimler çerçevesinde izah etmemiz gerekir. Bu, tabiatıyla, kolonyalizm ve emperyalizm kavramlarını yeniden tartışmaya açmayı gerektirir. Fakat bunu yaparken mevcut bakış açılarının ve kavramların sorunlu bir alana işaret ettiğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Çünkü Güney Afrika ve Filistin örneklerinde görüldüğü gibi Avrupa kolonilerinin sistemli bir bütün hâline gelmesiyle kolonyalizm veya emperyalizm ortaya çıkar. Sömürge kavramı ise bu yapıyı ifade etmekten çok uzaktır. Buna rağmen İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sömürge kavramı da yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Meydana gelen anlam belirsizliğinden hareketle Osmanlı da sömürgeciydi gibi tuhaf görüşler sürekli gündemde kalabilmiştir. Hâlbuki kolonyalizm bir sistemdi ve Batı Avrupa ülkelerinin eseriydi. Bu hakikati göz ardı edenlerin, İngiltere’nin İsrail’e amansız desteğini anlamasını bekleyemeyiz. İngiltere sokaklarında Filistin desteklenirken İngiliz seçkinlerinin, siyaset sınıfının, burjuvazinin soykırımı desteklemesi sıradan bir olay değildir. Onlar ABD ile birlikte Güney Afrika’ya da hesap soracaklarını söylüyorlar. Çünkü Filistinliler de bir sistem olarak kolanyalizmi tasfiye etmek istiyor.
Ekleme Tarihi: 11 Mart 2024 - Pazartesi

Türkiye en başından itibaren, İsrail’in bir koloni olarak kurulma süreci de dâhil olmak üzere Filistinlilerin yanında yer almaya çalıştı.

Güney Afrika, muhtemel baskıları göze alarak İsrail’in ırk ayrımı temeli üzerinde şekillenen apartheid rejimini karşısına aldı. Güney Afrika, daha da ileri bir adım atarak İsrail’i Uluslararası Adalet Divanında soykırım suçundan yargılatmayı başardı. Güney Afrikalılar bu adımları atarken geçmişte kolonize edilmiş ülkelerin paylaştığı baskılara ve koloni tecrübelerinin ortaklığına dayandıklarını ifade etmişlerdi. Onları, Filistinlileri desteklemeye yönlendiren bu tecrübe idi. Kuşkusuz Güney Afrikalılar Filistinlileri desteklerken kimlerin karşılarına çıkabileceğini tahmin ediyorlardı.

Güney Afrika’da 1990’lara kadar devam eden apartheid yönetimi doğrudan İngiltere’nin kolonyal mirasıydı. Aslında 1961’de sadece beyazların seçime katılmasıyla ortaya çıkan cumhuriyet sistemi esas alındığında benzerlikler görülebilir. Koloniyi yönetenler kraliçe ile aralarına mesafe koyduklarında Kuzey Amerika kolonileri gibi hareket etmişlerdi. Fakat Güney Afrika’nın asıl sahipleri Kuzey Amerika’nın asıl sahiplerinden farklı bir tarihî tecrübeye sahipti. Dolayısıyla 1990’larda Mandela önderliğinde kolonyal yönetimi tasfiye etmeyi başarabildiler. Filistin ile benzerlik tam da burada aranmalıdır. İsrail de bu şekilde bir koloni yapıdır. Filistinliler ve Güney Afrikalılar hem İngiltere ve ABD’yi hem de onların Afrika ile Asya’nın birleşme noktasındaki uzantısı olan İsrail’i karşılarına aldıklarını biliyorlardı.

ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin mirası üzerine konduğu malumdur. Bir Osmanlı toprağı olan Filistin’de yeni bir koloni kurma fikri İngiltere’ye aitti. Bu fikrin fiile geçirilmesinde ABD’nin rolü büyüktü. Fakat zaman içerisinde Avrupa’da Almanya merkezli olarak ortaya çıkan Yahudi karşıtlığı, koloni fikrinin unutulmasına veya geri plana itilmesine sebep olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra entelektüel hayatımız Anglosaksonlara göre şekillendiği için İsrail meselesi 19. yüzyıl kolonyalizminin mirası olarak görülmemiştir. Hâlbuki İsrail, kurulduğu günden itibaren terörü sistemli bir hâle getirse de İngiltere ve ABD’nin desteği ile geniş bir alanda hareket etmiştir. İfade etmeye çalıştığımız gibi İsrail’e bu alanın açılması Yahudi ilahiyatının veya Beni İsrail tarihinin doğrudan bir sonucu değildir. Bu hakikat, Güney Afrika’nın başvurusuyla gün yüzüne çıkmıştır. Fakat bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bunun anlaşılması için Gazzelilerin muazzam direnişini beklemek gerekecekti. 7 Ekim’den önceye kadar İsrail’in apartheid rejimi ve terör faaliyetleri üzerine konuşan herkes, muhakkak, Yahudi karşıtı olmadığını ifade etmek zorunda kalırdı. Hâlbuki İsrail’in, ABD ve İngiltere’nin Asya ve Afrika’nın birleştiği noktadaki kolonisi olmaktan başka bir anlamı yoktu.

Türkiye en başından itibaren, İsrail’in bir koloni olarak kurulma süreci de dâhil olmak üzere Filistinlilerin yanında yer almaya çalıştı. İslam coğrafyasında kolonyal rejimlerin tasfiyesiyle Nuri Paşa’nın Sütlüce’deki silah fabrikası arasındaki bağlantının tam olarak ortaya çıkarılmadığı malumdur. Türkiye, müstemleke karşıtı mücadeleden vazgeçmedi fakat bu yöndeki faaliyetler zaman içinde bir zayıflamıştır. Bunu da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bütün dünyayı etkileyen emperyalist yönetimler çerçevesinde izah etmemiz gerekir. Bu, tabiatıyla, kolonyalizm ve emperyalizm kavramlarını yeniden tartışmaya açmayı gerektirir. Fakat bunu yaparken mevcut bakış açılarının ve kavramların sorunlu bir alana işaret ettiğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Çünkü Güney Afrika ve Filistin örneklerinde görüldüğü gibi Avrupa kolonilerinin sistemli bir bütün hâline gelmesiyle kolonyalizm veya emperyalizm ortaya çıkar. Sömürge kavramı ise bu yapıyı ifade etmekten çok uzaktır. Buna rağmen İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sömürge kavramı da yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Meydana gelen anlam belirsizliğinden hareketle Osmanlı da sömürgeciydi gibi tuhaf görüşler sürekli gündemde kalabilmiştir. Hâlbuki kolonyalizm bir sistemdi ve Batı Avrupa ülkelerinin eseriydi. Bu hakikati göz ardı edenlerin, İngiltere’nin İsrail’e amansız desteğini anlamasını bekleyemeyiz.

İngiltere sokaklarında Filistin desteklenirken İngiliz seçkinlerinin, siyaset sınıfının, burjuvazinin soykırımı desteklemesi sıradan bir olay değildir. Onlar ABD ile birlikte Güney Afrika’ya da hesap soracaklarını söylüyorlar. Çünkü Filistinliler de bir sistem olarak kolanyalizmi tasfiye etmek istiyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.