Ekleme
Tarihi: 03 Mart 2024 - Pazar
Düşünce üretimi bitecek mi? Ya da daha net sorayım; artık düşünmeyecek miyiz?
İnternetin 1993’te hizmete girmesi sadece bir iletişim devrimi değil, insanlık için birçok yönüyle kökten değişimin başlangıcıydı. Asırların kurulu düzenleri bozuldu (disruption), yerine internet merkezli yaşayan ve düşüncesi dijitalleşen insanların dünyası oluştu. Son birkaç aydır zihin dünyamızı ve haliyle sosyal hayatımızı etkisi altına alan yapay zekâ teknolojilerine olan ilgiyi hem görüyor hem de deneyimliyoruz.
YANITI ARANAN SORU
Geçtiğimiz hafta Turkcell’in davetlisi olarak takip ettiğim Barselona’daki Mobil Dünya Kongresi (MWC) bu teslimiyetin sergilendiği alandı. En önemli gündem; yapay zekâ teknolojilerinin geldiği aşama ve ‘bundan sonra ne olacağı?’ sorusuna aranan yanıttı. Çünkü henüz kimse doğru ve ikna edici bir yanıt veremiyor. Normal zekâ, geliştirdiği yapay zekanın kapasitesini ölçüp biçebilmiş değil. Son 20 yılda izlediğimiz Hollywood üretimi bilim kurgu filmlerini birçok sahnesiyle artık yaşıyoruz.
ÇİN İSTİLASI
Fuara dönecek olursak. Muazzam bir ilgi vardı ve bu zamana kadar katıldığım tüm fuarları unutturacak bir organizasyondu. Dünyanın önde gelen bilişim şirketlerinin gövde gösterisi yaptığı, orta ölçekli firmaların sıçrama noktası olarak gördüğü MWC, 10 yıldır internet teknolojisinin yakın ve uzak geleceğini şekillendiriyor. Bugün için gelecek yapay zekâ platformları üzerine kurgulanıyor. Barselona’daki gizli gündem ise Çinlilerin kongreye ‘istila edercesine’ ilgi göstermesiydi. Huawei’nin fuar alanındaki 7 salondan birini tamamen kapatması, Xiaomi’nin elektrikli arabasıyla meydan okuması ve Chine Mobile’ın dünyanın en büyüğü olarak Çin kültürünü yansıtma gayreti çok fazla dikkat çekti, konuşuldu.
PERDE GERİSİNDEKİ BÜYÜK SAVAŞ
Steve Jobs’un 2007’de iPhone’nin ilk modelini tanıtmasıyla başlayan mobilleşme çağı 2024 yılı itibariyle yapay zekâ çağına evirildi. Kongreden edindiğim izlenim; henüz emekleme aşamasında olan yapay zekanın perde gerisinde data savaşları çıkması an meselesi. Amerika şimdilik yapay zeka sektöründe öncü görünse de Çin tehlikesi kapıda. Çünkü bu alanda da Çin istilası var. Kullanıcıların ürettiği veriyi elinde tutan, işleyen ve doğru analiz edenler bundan sonra ağlar üzerinden dünyayı yönetecekler. En büyük data ise Çin’de. Hem nüfus hem de mobil teknolojiler aracılığı elde ettiği verileri Çin, yapay zekâ teknolojisinin gelişiminde kullanıyor.
“BİR ÇİNLİ GİBİ DÜŞÜNME” TEHLİKESİ KAPIDA
Bu başka bir yazının konusu lakin demeden geçmek istemiyorum; TikTok ile sosyal medya ekosistemini değiştiren ve tüm dünyaya içerik üretme formatları ile tüketme algoritmaları dayatan Çin’in yayılmacılığını yapay zekada da göreceğiz. Eğer ahlaki, etik değerler ve hukuki standartlar belirlenmezse, tüm dünyadaki insanlar bir süre sonra yapay zekadan faydalanırken düşüncede Çinlileşme emareleri gösterecektir. Amerikan kültür emperyalizminin yerini Çin almaya kalkarken tıpkı insansız hava araçlarında olduğu gibi yapay zekada da yerli ve milli platformlar kurmanın ne kadar hayati olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Selçuk Bayraktar’ın geçtiğimiz hafta duyurduğu ‘T3-AI.LE’ projesi başarılı olursa sadece Türkiye’ye değil insanlığa da çok büyük hizmet edecek. Bu konuyu burada kapattım ama gelecek yazılarda yeniden açacağım.
GOOGLE BİLE PANİKLEDİ
Barselona’da teknoloji gazetecileri ile sık sık ChatGPT, Sora ve Gemini’yi konuştuk. Gidişatı anlamlandırmaya çalıştık. Talebe göre yazılı içerik üreten ‘ChatGPT’ye dehşet ilgi var. Öyle ki arama alışkanlıklarının hızla değiştiğini gören “internetin tekeli Google” bile panikleyerek, kendi yapay zeka platformu ‘Gemini’yi devreye aldı. Son olarak da 15 Şubat’ta yazılı metinleri yüksek kaliteli videoya dönüştüren Sora tanıtıldı.
DÜŞÜNME VE YAZMANIN SONU MU?
ChatGPT’nin kısa sürede profesyonel iş alanlarının ve gündelik hayatın parçası olması bir aşamaydı, karşılık buldu. Şimdi insanlık için yeni eşik test ediliyor. Yazmayacaksın, filme çekmeyeceksin. Sen söyleyeceksin yapay zekâ senin için anında üretecek. En kötüsü de insanlar yapay zekanın ürettiğini kendileri yapmış sanacaklar. Böyle tatmin olacaklar. Bir süre sonra da oturduğu yerden, tecrübe mahrumu, doğayı, hayatı, zorlukları bilmeyen insanların benzer seviyelerde düşünerek ürettirdiği içerikler ortaya çıkacak. Sonunda da herkes aynılaşacak.
SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL
Emeksiz, gayretsiz, terlemeden, saatlerce vakit harcamadan, bir yerden bir yere gitmeden, sadece düşünerek ortaya bir eser çıkarmak ne kadar mümkün? Buradan bakınca çok cazip görünüyor. Ancak sürdürülebilir bir ekosistem değil bu. Bir süre sonra tıkanma olacak. Kendisinden, sosyal çevresinden beslenmeyen, gözlemlemeyen insan bir süre sonra dikkat çekici, besleyici bir fikir ortaya koyamayacak. Bu kısır döngüde aslında insanın düşüncesinden, duygularından, alışkanlıklarından veri olarak beslenen ve bu sayede gelişen yapay zeka da üretemez olacak.
TİYATRODA KARAKOMEDİSİ YAPILMALI
Ancak şu net; Henüz telefon, oyun ve sosyal medya bağımlısı olma evresini tamamlamayan, online ve performans insanı kimliğini benimsememe mücadelesi veren insanlık, yapay zeka teknolojisi ile yeni bir dipsiz kuyuya doğru hızla itiliyor. Burada bir merak dürtüsü var. Barselona’dan dönerken şunu düşündüm; insanın merak ve bela ilişkisinin karakomedisi, yapay zekaya teslim olan hayatlar üzerinden bir tiyatro oyunuyla mutlaka sahnelenmeli. Tabii öncesinde bu oyunun, normal zekasıyla düşünen bir insan tarafından yazılması gerekiyor. Bakalım bu yeni ve ağır sınavdan çıkmayı başarabilecek miyiz? Beni en fazla bir Çinli ya da Amerikalı gibi düşünme ve davranma olasılığı rahatsız ediyor. Şu an görünen tek umudumuz ise Selçuk Bayraktar. Allah düşünce gücüne güç katsın.