Ekleme
Tarihi: 02 Mart 2024 - Cumartesi
ABD Başkanı Biden’ın dondurma yalarken muştuladığı, ‘hafta sonunda ateşkes ihtimali çok yakın’ haberinden sadece saatler sonra, yarım kâse un yardımı için toplanmış Gazze masumları İsrail tarafından katledildi, 112 şehit ve belki 10 katı yaralı verildi…
Amerikan sosyolojisinde genel bir görgüsüzlük katmanı hep vardır ama soykırımla-dondurma arasındaki insani zıtlığın hödüklük boyutu bu kadar vücut bulmamıştı…
Siyaseten ise bizzat Beyaz Saray sözcülüğü Biden’ın ‘ateşkese yakınız’ açıklamasındaki mesafeyi hemen düzeltti; “üzerinde çalışılıyor ama o kadar yakın değil” diye…
Suç bizde; Washington şu an İsrail’i durdursa minnet mi duyacağız da kulağımız hep orada?Yuhlar olsun; bebek katili, soykırım ortağı ABD’yi affeden, İsrail’i de affeder, hiç farkları yok. O uçak gemilerini unuttuk bir defa. ‘İsrail’e dokunanı yakarım, araya gireni yıkarım’ flamaları taşıyorlardı…
İşin doğrusu, krizin insanî boyutuna ilişkin söylenecek laf bitmiştir. Siz bu satırları okurken bebekler açlıktan ölüyorsa, başlarını başka tarafa çeviren ülke ve kuruluşların yüzüne tükürme hakkınız vardır. Ama ne fayda?
Paralel yürüyen bir seri uluslararası süreç/prosedür var. Yürüsün. “Gün gelir hesabı sorulur” diye destek veriyoruz ama bugün öleceklere faydası yok. Olaydan sonra ABD, “ciddi bir durum”, Birleşmiş Milletler, “kınıyoruz” açıklaması yaptı. Ha sülalemize sövmüşler ha bu, aynıdır…
Hasılı, İsrail soykırımının başladığı saniyeden şu ana milim ilerleme yok ve dahi, “İsrail 200 devleti parmağında oynatıyor” yazdığımızda da kimse kızmasın. “O kadar da değil” diyen, bunu gidip el kadar kefenlere sarılı, gözleri açık giden bebeklere anlatsın…
Ha, Türkiye’ye de laf ettirmeyin. Soykırımda zerre suçumuz olmamasına rağmen utanmasını unutmamışız ve ar damarımız yerindedir. Davaya ‘samimiyetle’ sahip çıkan tek ülke de biziz. İşte dün gördük, hem Cumhurbaşkanı hem Dışişleri Bakanı, Gazze’yi Batı bazlı düzenin tabutuna çakılan çivi olarak tarif ettiler. Budur.
TÜRKİYE, KENDİSİNE YÖNELİK TEHDİTLERİN ‘ŞEKİL DEĞİŞTİREBİLECEĞİNİN’ FARKINDA MI?
Tüm bunlar, ‘İsrail kazanıyor’ anlamına gelmiyor. II. Dünya Savaşı’ndan miras sınırsız varsayılan kredisi tükeniyor ve muhakkak faturası olacak. ‘Filistin Devleti’ne yer açılıyor’ okumaları caridir. Zaten, ABD ve İngiltere’nin en çok kafa patlattıkları mesele bu; savaş bittiğinde İsrail’in varlığına zarar gelmesin, devam etsin, Filistin Devleti’nin yönetimi kontrol altında/elimizde olsun, bölge ülkelerinin Tel Aviv’le ilişkisi eski günlerine dönsün/genişlesin, İran gibi tehlikeler de mümkün olduğunda tecrit edilsin, bir de bunları sağlayacak “taşeron ülkeler” şimdiden bağlansın…
İsrail soykırımı tüm bölgeye ağır bir stres yükü bindiriyor. “Yönetimi” biraz bununla sağlayacakları anlaşılıyor. Ortadoğu her zaman bir vesileyle gergindir ama şimdi o vesile haritanın tamamına basıyor…
Mesela Mısır. Kısa süre öncesine kadar konforlu bir gündemi vardı. Bölgeyle ilgilenirken eli serbestti. Bugün değil. Hatta ilişkilerimizi toparlarken bize faydası oldu!
Uçları açık elektrik hatlarından biri: Somali-Etiyopya-Sudan-Mısır’dır. Bu çizgi hem Kızıldeniz’e yük bindiriyor ki, göstergesi Batılı ülkelerin donanma toplamasıdır. Ankara’nın burada pozisyonu iyi. Aynı çizgi Kızıldeniz kadar, karşı yakaya yani Arap yarımadasında S. Arabistan, Yemen’le etkileşim halinde. Bir ucuyla da Akdeniz üzerinden Libya ve Sahel’e biniyor. İsrail merkezli dairelerin uzağıdır…
Suriye-Lübnan-Ürdün yakın halka. Savaş buraya zaman zaman sirayet ediyor. Sebepleri arasında Irak ve İran bulunuyor. İkinci en yakın halka diyebiliriz. Bağdat ve Tahran, İsrail krizinde neredeyse ana oyuncular. Sonra da ve doğal olarak Körfez’e bağlanıyor depresyon. S.Arabistan-BAE-Katar. Ateşe yakın coğrafyalar ve örneğin İslam İşbirliği Teşkilatı gibi kuruluş nedeni Filistin olan kurumlar nedeniyle açık taraflar, ama “daha serinler”!
Buraya kadar sayılan tüm ülkelerle ilişkileri var ve gerilimin içindeler ama buradan türeyecek tehditleri en az hisseden ülkeler. Gazze tüm bölgeye ekstra ağırlık bindiriyor ama bunlar ezilmiyorlar! Anlamak için bölge ülkelerinden büyük güçlere geçiyoruz…
Ancak buraya kadar anlamamız gereken, bir, adı geçen ülkelere binen yük, şimdiye kadar bünyelerinde bulunan her türden akımı besliyor. İki, Türkiye; hepsiyle tek tek ilgili ve bağlantılı. Açık taraf. Filistinle ilgili en hassas kamuoyuna sahip…
Bölgede kendisini ilgilendiren diğer problemlerin İsrail krizi ile şekil değiştirebileceğinin farkında.Avantajı, bölgenin en güçlü silahlı kuvvetlerine ve liderliğine sahip olması. İşin gerçeği, süper güçler dahi “şu ortamda” Ankara ile dalaşmak istemiyorlar. Örnek, Yunanistan’ın yuları…
İSMİNİZ ÜSTE YAZILACAK DİYE HER ROL OYNANMAZ!
İsrail krizini kalibre eden, genişletilmiş Ortadoğu haritasında yaşanan kutuplar savaşı. Bu dinamik bir savaş ve merkezine Gazze’yi almak isterseniz, Rusya-ABD-Çin-Hindistan cephelerini tespit etmeniz mümkündür…
Geldiği aşamanın ne denli garip olduğunu anlatmak adına tek örnek vereyim; ABD’nin bölgeden çekileceğine ilişkin söylence bu zamanda ortaya çıktı! ‘Doğrudur-değildir, olur-olmaz’ı tartışmıyoruz, konuşulmaya başlanmasıdır. Şu aşamada aklıma çok yatmasa da, küresel gelişmeler içinde bir kaç potansiyel bunu zorlayabilir; Ukrayna savaşının nasıl sonuçlanacağı, ABD Başkanlık seçimlerinin nasıl sonuçlanacağı, kimi bölge aktörlerinin “yeni dünya düzeni” içinde farklı role soyunmaları veya yüksek transfer ücretleri ile davet edilmeleri, nihayet küresel ekonominin durumu…
Hepsi, iyisine-kötüsüne bakmadan, “şüpheyle” algılanmalıdır. Yerküre jeopolitiğinde ağır kaymalara isabet eder. Öyle, “sen çık, azıcık ben oynayayım” durumu değildir.